'Yukarının' gönderdiği metinler, Meclis komisyonları ve genel kurulunda birkaç gün içinde görüşülüp aynen kabul ediliyor ve birer yasa numarası verilip imzaya sunuluyor. 

Yasama, sipariş üzerine iş yapan bir kurum oldu

Meclis, Yasama organı özelliğini çoktandır yitirdi; sipariş üzerine çalışan bir kuruma dönüştü. “Yukarının” gönderdiği metinler, Meclis komisyonları ve genel kurulunda birkaç gün içinde görüşülüp aynen kabul ediliyor ve birer yasa numarası verilip imzaya sunuluyor. 

Her zaman toplanması gerekmiyor. Yeni bir yasaya ihtiyaç olmadığında meclisin tatilde bırakıldığı günleri de ihtiyaç var diye olağanüstü çağrıldığı günleri de gördük.

Meclisin, siyasetten dışlandığı bir ortamda meclisin dışına taşmayan muhalefetin anlamı olamayacağı çok açık. Bu gerçeği Meclis içindeki muhalefet de görüyor. Ancak nedense görmezden geliyor.

Devlet değişti; sonsuz yetkili, sıfır sorumlu bir yürütme ve ona doğrudan bağlı bir yargı erki kurgulandı. Siyasi sorumluluk taşıyan bakanlar ve Bakanlar Kurulu artık yok. Ekonomik kararlar, “gündelik politik çıkarların” uzanamayacağı bir ortamda alınabilsin diye, göreli de olsa bağımsız örgütlendirilen kurullar bile doğrudan yürütmeye bağlandı. Devletin elindeki en büyük zenginlikler de Meclisin ulaşamayacağı yerlerde ve onun dışında konumlandırılmış başka güçlerin eline teslim edildi.

Devlet, güç sahibinin olası çılgınlığı karşısında düne göre çok daha korumasız.

Devlet değişti; eski dönemin araçlarıyla/yöntemleriyle muhalefet yapılamaz. Yeni döneme uygun, etkili yollar bulunması gerekiyor.

Meclisin tatile girmeden önce kabul ettiği son yasanın görüşmeleri sırasında, etkili muhalefetin nasıl olabileceğini gösteren küçük bir örnek yaşadık. Küçük bir umut diyelim: Terörün Finansmanını Önlemek adına getirilen torba yasa teklifinde, dernekler üzerinde baskı oluşturan bir düzenleme vardı. Teklifte, derneğin genel kurul dışındaki organlarında görevli olanlar hakkında soruşturma açılmışsa dernek yöneticileri İçişleri Bakanlığınca görevden uzaklaştırılabilir deniyordu.

Dernek yöneticilerini görevden almak için Savcılıklarca soruşturma açılması yeterli sayılacaktı. 600 demokratik kitle örgütü, yayımladıkları bir deklarasyonla maddenin geri çekilmesini istedi. Geri adım atmak zorunda kaldılar. Madde geri çekilmedi ama “soruşturma” yerine “kovuşturma” sözcüğü kullanıldı. Böylelikle Ceza yargılamasıyla bağ kuruldu. Hiç olmazsa dernek yöneticilerinin görevden alınabilmesi için iddianamenin mahkemece kabul edilmesi beklenecek. Ne diyelim: kurak ortamda bu da bir şey.

Meclis içinde muhalefet ortamı kalmadı. AKP/MHP ortaklığıyla düzenin bütün istekleri yasalaştırılıyor. Öteki partilerin milletvekillerinin hiç hükmü geçmiyor. Koalisyon ortakları, “muhalefet partisi” milletvekillerine, zamandan kazanmak için olsa gerek, çoğu kez yanıt bile vermiyorlar.

Bütün bu gerçeklere karşın muhalefet, boyuna yasa teklifi veriyor. Nedenini anlamanın olanağı yok. Komisyonların gündemine bile alınmıyor. Tekliflerin hepsi, bir sonraki seçim döneminde kadük olup çöpe atılıncaya değin kadar raflarda tozlanacak. Ne tür düzenlemeleri içerdiğini bile birkaç kişiden fazlası bilmeyecek. Bari milyonlara ulaşan üyelerine, oy tabanlarına ulaşıp sahip çıkmalarını sağlayabilseler, diyecek sözümüz olamaz; siyasi mücadelenin bir parçası dersiniz. Bunu da başaramıyorlar.

Meclisin internet sitesinde bakarsanız 21 – 25 Aralık arasında 45 yasa teklifi verildiğini görürsünüz. Bunların 35’ini CHP; 7’sini HDP; 3’ünü MHP milletvekilleri vermiş.

Tekliflerin başına neler geleceğini biliyoruz. Çok örnek var. 29 Temmuz günlü yazımda 10 aylık yasama sürecine ilişkin şöyle bir örnek vermiştim: 1 Ekim-2019-28 Temmuz 2020 arasında Meclis Başkanlığına sunulan 403 yasa teklifinin 232’sini CHP; 64’ünü HDP; 45’ini MHP; 19’unu İYİP vermiş. Aynı dönemde kabul edilen 31 yasanın içinde AKP milletvekillerinin dışındakilerin teklifi yok.