Onun adını bilmeyenler dahi, onu yüzlerce kez dinlediğinin, hayatlarına ne kadar girip çıktığının farkında bile değildi.

Uzaktaki yakın; İsmail Soyberk

Ne kadar uzak, o kadar yakın… 

Bu ifadeyi tarif üzerine girizgâh olarak yakıştırabileceğim çok az müzisyen var bu topraklarda. 

Tanışıp sohbet etmediğimiz halde iyi bildiğimiz müzisyenlerden biriydi. Birkaç kez kalabalık içinde rast gelmiş, uzun boyu, uzun açık renkli saçları ve insana güven veren oturuş kalkışıyla dikkatimi çekmişti. O kadar çok insan onu anlatmıştı ki, kan bağsız bir akrabalık oluşmuş gibi hissetmiştim aramızda. Üstelik bu aktarıcıların önü hep ilikli, yüzleri vefa, gözleri sevgi ile ışıldıyordu. Ona ait hikayeler ve anılar hep destansı bir tonda parıldıyordu.

Sadece sohbetlerde değil, elimize aldığımız her 10 kasetin en az yarısında çalanlar arasındaydı basçı İsmail Soyberk. Kartonetlerin gediklisi, stüdyoların gayri resmi şampiyonu, tasdik edilmemiş rekortmeniydi. Muadilleri belki aynı albümlerde adlarını okuduğumuz Erdem Sökmen ile Erdinç Şenyaylar olabilirdi ancak. 

Her ortamdaki varlığı, kadrolu müzisyen misali müdavim oluşu çevresinin genişliğinden, çıkar grupları ile sıkı fıkı oluşundan, belli başlı kalın abilerle, lobilerle sarmaş dolaş oluşundan değil; gerçekten bir müzisyen olarak en iyiler listesinin tepesinde yer alışındandı.

*

27 Ağustos 1954 tarihinde İstanbul’da doğmuştu. Müziğe geç denecek bir yaşta başlamıştı. Ailesinde bir müzisyen ya da onu müziğe teşvik edecek biri yoktu. Ayrıca konservatuarlarda da okumamıştı, doğal yetenekti. Kocaeli Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmuş, ilk bas gitarını ailesinden gizli almıştı. Bas bulamadığı zamanlarda da gitara bas teller takarak çalmıştı.  

Evrim 5 (keman ve gitarda İhsan Seyfi Özulu, viyola ve gitarda İlhan Sami Özulu, davulda Rahmi Akgün, akustik gitar ve flütte Hüseyin Haklı), Grup Evrim, Fenomen gibi topluluk maceraları bulunsa da, 1982 yılından bu yana en çok aranan stüdyo müzisyeniydi. Edip Akbayram ve Dostlar topluluğunun kurucuları arasındaydı. Büyük isimlerin yurtiçi ve yurt dışı turnelerinde çalıyordu.

Gelinen kaç albümde çaldığının çetelesini tutmak, delinin pösteki saymasından daha zahmetli bir mesaiydi. Ülkemizde yapılan albümlerde müzisyen isimlerini zikretmek gibi bir gelenek (ya da saygı) olmadığını düşünecek olursak; Soyberk diskografisi konusunda elimizde eksiksiz bir envanter bulunmamakla birlikte, bu rakamın tahminlerden öte birkaç binle izah edilebilir bir hacme sahip olduğu şüphe götürmez. 

Türler, tarzlar üstü bir müzisyendi Soyberk; arabeskten caza ayırt etmeden maharetle; ayrıca kumaşı kesmek üzere olan bir terzi hassasiyetinde süsleme yapmadan, fanteziye girmeden, ne eksik ne fazla sadece gerektiği kadar çalardı. Etrafı dağıtmadan, alabildiğine sade ve melodik bir eşliğe sahipti. Kimin arkasındaysa onun gizli lokomotifiydi; gizliydi ama yine de markaydı. Sorunsuz insandı, sorunsuz müzisyendi, sorunsuz görev adamıydı. Bir kilometre uzaktan gördüğü partisyonu sanki yıllardır ezberinde saklamışçasına çalardı, hakimiyet içinde. Hızlıydı, enerjinizi çalmazdı, yapılması istenen işi anlatılmasına hacet bırakmadan bitirirdi. Gelir, ihtiyacınızı görür ve geldiği gibi giderdi. Geçtiği yerde izi, bir de gülümsemesi kalırdı. 

Modern basın çalınışıyla ilgili değil sadece, pek çok konuda örnek ve yol gösteren müzisyendi. Konusu elektirik bastı, kendi tarzını kendisi oluşturmuş; altı tellisi bir yana yıllarca genelde beş telli Ken Smith kullanmış, sonraları beş telli Musicman’e geçmişti.  

*

Görüp görebileceğiniz en mütevazi kişilikti Soyberk. 2003 yılında (gitarda Barış Bölükbaşı, synthesizer’da Mert Topel, davulda Bülent Ay ile) Fenomen topluluğunu kurduklarında “Bir topluluğum var” demeye utanıyordu. Arayıp soranlara:

- “Yapıyoruz arkadaşlarla bir şeyler, öylesine” deyip, geçiyordu.

Kendini övmeye, pazarlamaya çalışan müzisyen modelinden ne kadar da fersah fersah uzaktaydı. Hatta tam tersi birileri iltifat edecek diye ödü kopuyordu. Grammy alsaydı inanın evden çıkmaya utanırdı. Gerçek bir emekçiydi. Yarım asırlık bir stüdyo müzisyenliği kariyerine sahip olmasına rağmen adaletsiz bir memlekette böylesine çalışkan bir müzisyen bile geçim sıkıntısı çekiyordu. Gerçi parayı bulduğu günlerde rock’n roll yaşamayı, dostlarını mangal başında, deniz kenarında, rakı sofrasında karşılamayı hiç ihmal etmezdi ya!!! Ayrıca zaten parayı yolda bulsa sayamazdı. 

Evliydi, iki kızı vardı, ailesiyle birlikte Göztepe Soyak Sitesi’nde oturuyordu. Uzun zamandır kalp rahatsızlığı çekiyordu, balon tedavisi görmüştü. Bu nedenle de spor salonuna başlamış, yediğine içtiğine dikkat eder olmuştu. Ama derdini en yakınından bile saklıyordu, ketumdu. Dertleriyle insanları üzmek yerine hep pozitif olmayı tercih ediyordu. Yakınlarının gözünde her daim hoşsohbetti, aydınlıktı.   

Bu güzel insan, yüce müzisyen 13 Ocak 2021 günü, 67 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı hastanede yaşama veda etti. Ne tavla, ne iskambil, ne de futbol; müziği böylesine tutkulu ve takıntılı bir histeriyle seven o kadar az müzisyen vardı ki, dost meclislerinde mütemadiyen:

- “Bizler önemli değiliz, gelip geçeriz. Baki kalan müzik, hep müzik yapın” derdi. 

İşte bu yüzden onun adını bilmeyenler dahi, onu yüzlerce kez dinlediğinin, hayatlarına ne kadar girip çıktığının farkında bile değildi. O kulaklarından içeri müzik sızmış istisnasız her insan için ne kadar uzak, o kadar yakındı…

Murat Beşer ([email protected])