Devlet gücü ve etkisiyle alınan ve bir havuzda toplanan paralar, Varlık Fonu denilen sır küpü bir örgüt eliyle, düşük faizlerle patronlara yağmalatılabilecek. Bankada olsa paranızı çeker, daha çok getirili alanlara yatırırsınız ama sigortaya yatırdığınız para için bunları yapmanız kolay değil. Sermaye açısından bulunmaz bir nimet…

TÜRKİYE SİGORTA A.Ş. (Görevi ve fetva yetkisi)

Kamu sigorta Şirketlerinin tek çatı altında birleştirilmesi süreci, Türkiye Sigorta ve Türkiye Hayat Emeklilik adlarında iki şirket altında birleştirilmesiyle sonuçlandı. Yeni kurulan şirket(ler), hayat sigortacılığında %30; hayat dışında %14 payla açık ara önde. Üstelik 15 milyona yakın müşterisi var. Ancak hemen belirtelim, sisteme yeni kaynak girişi olmadı; zaten sigorta sektöründe faaliyet gösteren 6 şirketi birleştirilince kamunun liderliği ortaya çıktı.

TVF, kendisine devredildiği için zaten kendisinin olan kamu bankalarının sigorta şirketlerini, Nisan 2020’de, 6,54 milyar liraya satın almıştı. Piyasayı daha çok fonlayabilmek amacıyla böyle garip finansal işlemlere giriştikleri söylenmişti.

Şirketler, 24 ve 27 Ağustos günlerinde genel kurullarını toplayıp birleşme kararını onayladılar.

Tayyip Erdoğan, 7 Eylül günü sarayda düzenlediği törenle birleşmeyi kutladı. Yaptığı konuşmada 2019 yılında Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile %100 Hazine Sermayeli Türkiye Reasürans A.Ş. (Türk-RE) kurarak iki kritik adım attıklarını, kamu sermayeli sigorta şirketlerinin birleştirilmesiyle sürecin eksik kalan yanının da tamamlandığını belirtti. Tören, ilk poliçenin, Karadeniz Sakarya Gaz sahasındaki Tuna 1 kuyusu adına düzenlendiği bir şovla bitirildi.

İşin reklam faslı bizi ilgilendirmiyor; konuşmasındaki şu sözlere dikkat edelim;

- (şirket) yenilikçi bakış açısıyla daha geniş kesimlere ulaşmak adına önemli bir misyon üslenecektir.

- “Reel sektöre uzun vadeli ve düşük maliyetli büyük bir kaynak sağlanacaktır.”

- “Önümüzdeki dönemde sektörde hem sigorta hem de emeklilik tarafında önemli gelişmeler yaşanmasını bekliyoruz.”

Bizi borçlu çıkaracaklar…

Törende TVF Genel Müdürü; “Türkiye’de tasarrufun GSMH oranı %25 civarındadır. Orta-üst gelir seviyeli ülkelerde bu oran %35’tir” bilgisini verdi. Varlık Fonundan 14 Aralık 2019’da yapılan bir açıklamada konu, biraz daha somutlaştırılmıştı. Özetle şöyle deniyordu; 2018 yılında Dünyada kişi başına sigorta prim üretimi 682; gelişmiş pazarlarda ise 3 bin 737 dolar iken Türkiye’de yalnızca 127 dolar düzeyindedir. Hemen ardından şöyle bir cümle kurulmuştu; “Türkiye’nin sigorta sektörünün yapılanması konusunda adımlar atması gerektiği daha net anlaşılmaktadır.”

7 Eylül günü o adım atıldı: Bırakalım gelişmiş pazarları, Dünya ortalamasına çıkarmaya kalksalar, kişi başına (682-127=)555 dolar borçlandırılacağız demektir.

Bankacılık dışı kaynaklara gereksinme duyuyorlar.

Uzun erimde geri dönecek yatırımların banka kredileriyle finanse edilmesi pahalı bir yöntem. Kısa vadelerle toplanan mevduat, düşük faizlerle uzun vadeli krediye dönüştürülemez. Özellikle konut sektörünün patronları bu durumdan çok yakınıyor ve iktidarlardan Sigorta sektörünün geliştirilmesini talep ediyorlar.

Devlet gücü ve etkisiyle alınan ve bir havuzda toplanan paralar, Varlık Fonu denilen sır küpü bir örgüt eliyle, düşük faizlerle patronlara yağmalatılabilecek. Bankada olsa paranızı çeker, daha çok getirili alanlara yatırırsınız ama sigortaya yatırdığınız para için bunları yapmanız kolay değil. Sermaye açısından bulunmaz bir nimet…

Bireysel Emeklilik ve Kıdem Tazminatı

Yıllardır BES geliştirilmeye çalışılıyor. 11. Beş Yıllık Kalkınma Planında; “Bireysel Hesaba dayalı kıdem tazminatı sistemine yönelik mevzuat çalışması yapılacaktır” sözleriyle açıklanan bir tedbire yer verilmişti. Tanınan süre 2019 yılında bitiyordu. Bir yıl geciktiler ama Korona krizi gecikmeyi telafi edebilecekleri olanaklar sunuyor.

Tayyip Erdoğan’ın; “…bireysel emeklilik sektörünün küresel rekabetin bir parçası haline getirilmesi…” sözleriyle açıkladığı bir hedef var önlerinde. Sis bulutları arasında kim bilir neler yapmayı düşünüyorlardır.

Sigorta sektöründe engelsiz at oynatabilecekleri bir ortamı hazırladılar. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu aracılığıyla dilediklerince kural koyacaklar, diledikleri gibi denetleyecekler. Batan olursa da kurdukları reasürans şirketi devreye girecek.

Katılım Şirketlerinin Reasürans sorunu ve Türkiye Sigorta A.Ş.’nin ilk fetvası

Sigortacılık mevzuatına göre sigorta şirketleri belirli bir tutarın üzerindeki risklerini reasürans anlaşmalarıyla devretmeleri zorunludur. Sigorta Şirketlerinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca mali yeterlik verilen, aralarında Türk Reasürans şirketinin de olduğu 19 firmadan herhangi biriyle sözleşme yapmaları gerekir.

Ancak, faizsiz yatırım seçenekleri sunan katılım şirketlerinin kendilerini sigorta edecekleri faizsiz çalışan bir şirket henüz kurulmamış. Telaşa düşmüşler... Neyse ki katılım şirketlerinin faaliyetlerinin islama uygun olup olmadığını denetlesin diye iki kişiden oluşturulan bir danışma kurulu var. Görevleri; “…katılım finansmanı prensipleriyle ortak risk paylaşımı ve dayanışma esaslarına uygunluğunu takip…” etmek. Üyelerinin ikisi de İlahiyat Fakültesini bitirmiş; biri profesör. Bankacılık, sigortacılık gibi işlerle pek ilgileri yok ama olsun: İslamı biliyorlar. Aşağıda resmini göreceğiniz bir fetva yayımlamışlar.

Şöyle yazıyor; “Türkiye Sigorta A.Ş.’nin katılımcılara ait risk fonunun risklerini yönetmek maksadıyla katılım reasürans şirketlerinin yetersiz olması durumunda zorunluk gereği geleneksel reasürans şirketleriyle çalışılması islami finans ilkelerine uygundur. Elbette her şeyin doğrusunu Allah Teala bilir.”

Söz bitti.