Erdoğan’ın inisiyatifi düzen muhalefetinin pas demesinden kaynaklanmaktadır. Bu “pas” da, muhalefet açısından yalnızca beceriksizlik değil bir politika ve zamanlamadır. Günlerinin gelmesini bekliyorlar. Daha doğrusu birilerinin gününüz geldi demesini…

Siyasette inisiyatif

Burjuva demokrasisi denen sistemde iktidarların inisiyatifi ellerinde tutmalarının belirli bir süresi vardır. Çok da uzun olmayan bu süre seçimlerin kaç yılda bir yapılması gerektiğine yansımış... Yani 4-5 yıllık yasal süre gökten düşmemiş, seçmenlerin fikir değiştirme olasılığının zamanlaması hesaplanarak geliştirilmemiştir. Bu, bir iktidarda inisiyatif üretme kapasitesidir…

Yeri gelmişken köklü değişiklikler yapmak için açık biçimde kısa olan bu sürenin burjuva demokrasisinin temeldeki muhafazakarlığının da yansısı olduğunu not edebiliriz. Bu düzen ileri gitmenin tutkusunu değil mevcudu koruyup kollamanın sistematize edildiği bir düzendir.

Seçim aralığının kısalıp 1-2 yıla inmesi, kimsenin inisiyatif geliştirememesi veya düzenin egemenlerini temsil eden, yönetilenleri de en azından teskin eden bir önderlik oluşmaması anlamına geliyor. Yönetememe krizinin işaretlerinden biridir. 

Tabii bunun tersi doğru olmak zorunda değil. Aynı siyasi iktidarın onlarca yılı işgal etmesinin istikrar değil yapısallaşmış, süreklileşmiş bir kriz anlamına gelebileceğini en iyi Türkiye’de yaşayanlar bilir. Bu durumda sorun çoğunlukla sisteme yayılmıştır; ne birilerini temsil edebilen vardır, ne berikileri teskin edebilen… 

İnisiyatif üretmek demiştik… Burjuva demokrasisinde ilk ateşleme devresinin ardından inisiyatif muhalefete geçer. Gündemi belirleme yeteneği, hükümet karşıtlarında belirginleşir. Hükümet ise kendini savunmaya, laf yetiştirmeye, eleştiri ve saldırıları boşa düşürmeye odaklanır. 

Türkiye’de kısa ataklar dışında inisiyatif yirmi yıla yaklaşan bir süredir AKP’de. Tüh, demokrasi gitmiş; demeyin. Bu düzende demokrasi ile faşizm arasında aşılmaz duvarlar zaten yoktu, ama artık bir ton farkı kadar yakındırlar. Türkiye’de demokrasinin var olduğu kanaati, islamcı faşist bir iktidarla demokrasicilik oynayan düzen içi muhalefete aittir. Ne sokakta öyle bir kanı var, ne de hükümetler demokratik normlarla hareket eder. Türkiye’de burjuva demokrasisi iktidarın yaşattığı bir şey değil, düzen muhalefetinin varsaydığı bir şeydir…

Düzen muhalefeti inisiyatifi ele geçirmek, hükümeti sıkıştırmak, onu savunmaya itmek konusunda parmağını kımıldatmamaktadır. Yapmaya yapmaya, gün gelir isteseniz de yapamaz olabilirsiniz. Ancak konumuz beceriksizlik değil. 

Konumuz; -önceki gün Sivas katliamının yıldönümüydü- Sivas katliamının avukatlarından geçilmeyen ve bu anlamda katliamı yaşatan bir hükümet partisinin karşısında, muhalefetin katliamı geçmişte kalmış bir acı olay saymasıdır. “Gazanız mübarek olsun” diyen şahıs muhalefet cephesinin saygın, bilge ve hatta sevimlilik atfedilen bir üyesidir. Alevi derneklerinin yönetimi CHP ve HDP arasında pay edilmiş durumdadır ve ortada ciddiye alınır bir çalışma yoktur. 

Önceki gün 2 Temmuz’du; ama bizde her gün kadın ve çocuk katlediliyor. Bir yanda kadın ve çocuk taciz ve cinayetlerindeki sorumluluğunu gizlemeye ihtiyaç duymayan, tersine polisiyle, savcısıyla, bakanıyla kol kanat geren bir hükümet var, karşısında ise bu kan gölünün üstüne siyasi olarak gitmeyi, memleketi ayağa kaldırmayı aklının ucundan geçirmeyen bir muhalefet. 

İktidar iki muhalif kanal hakkında ekran karartma cezası biçmekte ve muhalefet kendini bile isteye bu iki kanalın ekranlarına hapsetmektedir. En yaratıcı tepki biçimi olarak söz konusu kanalların izleyicilerinin sivil itaatsizliğini aklına getirebilen bir muhalefetten söz ediyoruz. Siyaset halka önderlik etmektir; bizde muhalefet topu halka atar.

AKP’nin on sekiz iktidar yılından sonra, toplumsal çelişkileri, çatışmaları dinmemiş tersine alev almış bir ülkede, kadrosu, aydını, sanatçısı, gelecek kurgusu olmayan, yandaş kayırmacılığıyla sermaye sınıfından kendi hiziplerine kadar herkesin nasırına basan, uluslararası alanda faydacılığın, istismarcılığın rekorlarını kıran bir siyasi parti, inisiyatifi hâlâ elinde tutuyorsa, bunu kendi beceriyor olamaz. 

Erdoğan’ın inisiyatifi düzen muhalefetinin pas demesinden kaynaklanmaktadır. Bu “pas” da, muhalefet açısından yalnızca beceriksizlik değil bir politika ve zamanlamadır. Günlerinin gelmesini bekliyorlar. Daha doğrusu birilerinin gününüz geldi demesini…

Bu arada siyaset çürümekte, AKP’nin inisiyatif geliştirdiği konular açısından iş iyiden iyiye çığırından çıkmaktadır. Ayasofya’nın ibadete açılması, ortalık işsizlikten kırılırken ekonomide devler arasına ne zaman gireceğimiz, sosyal medyanın töre ve ahlaka uygunluğu, binlerce insan hayatını kaybetmişken pandeminin ne güzel yönetildiği… İktidar gündemi bu saçmalıklarla belirlemektedir. Kimden hangi savunma sisteminin alınacağı, Suriye’de ne yapılmak istendiği gibi gerçek ve yakıcı meselelerin üstüne bu tür gerçeklikten kopuş manzaraları sürekli boca edilmektedir. Gerçek olan ve olmayan birbirine karışmıştır. Baroları bölüp kendi barolarını yaratmak gerçek olamayacak kadar saçmadır, ama AKP’yi var eden bu tür işlerdir. Yasayla tanımlanmamış suç olmaz, ama keyfine göre gazeteci tutuklamak gerçektir. 

Siyasette inisiyatif kitlelere heyecan veriyorsa, enerji yaratıyorsa inisiyatiftir. Türkiye’de kimse ne denli pedofil olursa olsun çocuk katillerini savunmak için sokağa dökülmez. Kimse ne kadar kralcı olursa olsun Abdülhamit’i baş tacı etmek için harekete geçmez. Hatta kimse İslama ne çok inanırsa inansın eski bir katedralde namaz kılma olasılığından coşkuya kapılmaz. Düzen cephesinde siyasal inisiyatif AKP’de olmaya devam etmektedir. Ve düzenin gerçeklikle bağı kopmaktadır.