Bugün ihtiyacımız olan 'iyi' polisiye romanlardaki gibi normal olmayan izleri toplamak, akıl yürütmek ve yüksek sesle siyaset üretmektir.

Sherlock Holmes 'önce teori' der

İyi polisiye romanlarda ve polisiye dizilerde genellikle iki ayrı düzen, iki ayrı bakış açısı aynı anda yer alır. İlki düzen içi, bir anlamda “resmi” bakış açısıdır. Bu bakış açısında cinayeti çözmeye çabalayanlar sürekli ipucu toplar. Bir taşın altı, bir yastığın ucu… Her şey verili gizemi çözmek için bir çıkış noktasıdır. Dedektifler tanıklar ve kanıtlar arasında koşturur dururlar.

İkinci bakış açısı ise düzen karşıtıdır. Burada normal olanın dışında bir iki iz bulunur ve akıl yürütülür. Sonuç toplanan kanıtların ve dinlenen tanıkların zorunlu uzantısı değildir. Eksik parçaları tamamlamak yerine mekanizma çözülür. Birbirinden kopuk olay parçaları görünmez olanı görünür kılmak için kullanır. Sonuç olarak düzen içi yaklaşım kaybeder. Yalçın Küçük bir yazısında bunu şöyle özetler: “Başta Sherlock Holmes olmak üzere ‘iyi’ polis romanlarından düzen karşıtı dedektifin yöntemi son derece teorik olarak beliriyor. Sherlock Holmes, her öyküsünde, ‘önce teori’ vurgusunu yapmış oluyor.”

Bugün salgınla birlikte tüm toplum ve özellikle emekçiler büyük bir sağlık ve yaşam tehdidiyle karşı karşıya. Bir anlamda toplumsal bir cinayetle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Toplumsal cinayet, bir yandan sağlık hizmetlerine ulaşamayanları ya da sağlıklarını hiçe sayarak çalışmak zorunda kalan emekçileri yok ediyor. Diğer yandan yokluk ve çaresizlik içinde kalanların kendilerini yok etmesine neden oluyor. Dolayısıyla, toplumun büyük kesimini, yan yana duramayacak, söz söyleyemeyecek şekilde tahrip ederek, sözsüz ve eylemsiz bırakarak yok ediyor.

Bu toplumsal cinayetin ele alınış tarzına bakınca sol muhalefetin büyük bir bölümü polisiye romanlardaki ilk bakış açısına sıkışmış gözüküyor. Onları ipuçlarını toplayarak sonuca varmaya çalışan dedektiflere benzetmek mümkün. Sürekli kanıt topluyorlar. Siyasal iktidarın sözlerini, eylemlerini ve sosyal medya paylaşımlarını, piyasa ekonomilerinin performans göstergelerini inceliyorlar. Fotoğraflar çekiyor, röportajlar yapıyor, tanık dinliyorlar. Hepsini yan yana getirip cinayetin krokisini çizmeye çalışıyorlar. Amaçsız bir biçimde tam da düzenin istediği gibi oradan oraya koşturuyorlar. Bütün bu hareketin ortasında ne dedikleri anlaşılıyor ne de bir şeye işaret edebiliyorlar. Bugün sol muhalefetin büyük bir bölümü, teoriden uzaktır.  

Sol muhalefetin büyük bir bölümü teorik bir duruştan uzaklaşmış, güncelliğin ve pratiğin içinde savrulmaktadır. Kim ki teorisiz pratik tutkunudur pusulası ve dümeni olmaz, varacağı yeri de akıntı belirler. Sol siyaset topladığı “ampirik” kanıtlarla, fail olarak Batı normlarına uymayan politik tavırlardan başka bir şey görebilecek durumda değildir. Buradan hareketle siyasal ufku da piyasa ilişkilerini sorumlulukla işletecek kurumların etkin olduğu, liberal demokrasi kurumlarının var olduğu ve bu süreçlere destek verecek emperyalist odaklarla sürdürülebilir ilişkilerin yürütüldüğü türden bir gelecektir. Bu yaklaşım aynı polisiye romanlardaki resmi anlatı gibi ne cinayeti aydınlatır ne de cinayetleri engeller.

Bugün ihtiyacımız olan “iyi” polisiye romanlardaki gibi normal olmayan izleri toplamak, akıl yürütmek ve yüksek sesle siyaset üretmektir. Bunu yapacak olan ve toplumsal cinayeti açıklayacak akıl yürütmeye ve kurguya sahip olan sosyalist siyasettir. Sosyalist siyaset, bu cinayeti meydana getiren kurguyu net bir biçimde ortaya koyacak bir teoriye sahiptir. Fail, emperyalist ilişkiler içinde, emek karşıtı, aydınlanma ve bilim karşıtı kapitalist sistemdir. Gelecek ise anti-emperyalist, anti-kapitalist, laik ve tam bağımsız bir emekçi cumhuriyetinin yaratılmasıdır. 

Sol muhalefet içinde şöyle sesler yükselebilir, “Biz de biliyoruz bunları ama bu koşullarda zamanı mı?” Toplumsal cinayet her açıdan emekçileri, yaşamı ve toplumu yok ederken, biz de soralım o zaman, “Şimdi değil de ne zaman?” Sosyalist siyaset, her zaman sözünü söyler ve tarihe yazar. Sosyalist siyasetin teorisini ve sözünü hiç tereddütsüz yükselttiği anlarda, sol muhalefetin de sözü güçlenir. 

Salgın sonrası yaşamaya değer bir ülke ancak bugünün hakim ideolojisinden, pragmatik eğilimlerinden kurtulmakla var edilebilir. Bu da sosyalizm mücadelesini barındıran bugünü ve sosyalizmin yeniden kuruluşuna tanıklık edecek yarını açıklayan bir teoriyle mümkündür. Yüz yüze kaldığımız toplumsal cinayeti ancak böyle aydınlatabiliriz. Ne demiştik, Sherlock Holmes her öyküsünde "önce teori" der.