Bir ülkenin taşınmazlarını, ormanlarını, kıyılarını ele geçirenler, üzerinde yaşayan bütün canlılarla birlikte halkını da satın almış sayıyorlar kendilerini.

Sermayeninse halkın değildir

Bu memlekette yağmayı anlatmak çok kolay. Bir gündeki gelişmelerden birkaç örnek sıralamak yetiyor.

Dün Resmi Gazetede, özelleştirmeyi ilgilendiren 12 adet Cumhurbaşkanı Kararı yayımlandı. Hazinenin Ankara Yenimahalle’deki bir taşınmazının 15 milyon 200 bin liraya satılmasına ilişkin ihale kararı onaylandı. Türkiye Şeker Fabrikaları ile TEDAŞ, TEİAŞ, EÜAŞ’ın çeşitli yerlerdeki taşınmazları ile Hazinenin, -biri Datça’da olmak üzere- dört taşınmazına; ticaret, konut, otel, cami, akaryakıt, otopark gibi yoğunlaşmayı artıracak kullanımlar getirilen imar plan değişiklikleri onaylandı; iki plan değişikliğine yapılan itirazlar ise reddedildi.

Bunların dışındaki bir başka Cumhurbaşkanı Kararıyla Mersin-Silifke-Narlıkuyu Doğal Sit Alanının koruma statüsü yeniden değerlendirildi. Karara ekli krokide belirlenen alan kesin korunacak hassas alan olarak belirlendi.

“Narlıkuyu Doğal Sit Alanı”, 30.12.2020 günlü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayıyla; “Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak iki ayrı parçada değerlendirilmişti. Böylelikle, kontrollü da olsa yapılaşma yolu açılmış oluyordu. Kararda; “Doğal Sit-Kesin Korunacak Hassas Alan”ın tesciline ilişkin idari süreç devam etmektedir” yazılıydı. Cumhurbaşkanı Kararı yayımlandığına göre bitirildiği anlaşılıyor. Karar ekinde yayımlanan haritadan, alanın bilimsel ölçütlere ne denli uyularak belirlendiğini anlayabilmek olası değil. Öncekilerle birlikte bitirilemeyişinin, bilemediğimiz bir anlamı olabilir.

Dün yayımlanan bir başka ihale ilanında Özelleştirme İdaresi’nin Kayseri’deki Çamlıca 1 HES santralını (işletme hakkının verilmesi yöntemiyle) satışa çıkardığı duyuruldu. Katılmak için en az 10 milyon lira geçici teminat istendiğine bakılırsa 350 milyon lira dolayında gelir bekleniyor.

Dünkü Resmi Gazetede, iki satış ihale duyurusu daha yayımlandı: Yozgat Belediye Başkanlığı 5 milyon 228 bin lira; Gebze Üniversitesi de 6 milyon 350 bin lira değerindeki taşınmazlarını satışa çıkardı.

Yukarıda sıralananlar satılmaya ilişkin olanlar. Yağmanın çok yolu var: Dün yayımlanan bir CB Kararıyla 2021 yılı sulama Tesisleri İşletme ve Bakım Ücret Tarifeleri yenilendi. Çiftçinin tarlasını sulamada kullandığı suyun bakım ve işletme hizmetleri çoğu yerde özelleştirilmişti. Çiftçi, tarlasını sulayabilmek için her yıl belirlenen tarifeler üzerinden yüklenicilere para ödüyor.

Çok karıştı, satış-imar plan değişikliklerini bir çizelgede özetlesek iyi olacak.

Yukarıda sıralananlar, Resmi Gazetenin dünkü sayısında yayımlandı. Dün, Devlet katında da gelişmeler oldu. Anadolu Ajansının servis ettiği bir haberde; “Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Amerikan Şirketler Derneği (AmCham Türkiye) işbirliğiyle, ABD Ticaret Odası’nın desteğiyle hayata geçirilen; Türkiye’nin yatırım fırsatları ve çokuluslu şirketlere sunduğu avantajların ele alındığı ‘Küresel Değer Zincirleri Sohbetleri’ 100’e yakın uluslararası şirket temsilcisi ve yatırımcının katılımıyla gerçekleşti” yazıyordu. 

Uzatmayalım. İşin özü şu: Bir ülkenin taşınmazlarını, ormanlarını, kıyılarını, her ne biçimde olursa olsun, (kullanma hakkı; imtiyaz; yap-işlet-devret; KOİ; maden arama ve işletme ruhsatı) ele geçirenler, üzerinde yaşayan bütün canlılarla birlikte halkını da satın almış sayıyorlar kendilerini. Üstelik yaşam alanlarını, sağlıklarını, bedenlerini de satın aldıklarını düşünüyorlar, zehirleme hakkına bile sahip olduklarını sanıyorlar. Ve direnen olursa, kolluk güçlerinin önlemesini istiyorlar ülkelerin yöneticilerinden.

Ne yapsınlar? Onların beslenme biçimi böyle!..

Yazının başlığını anımsayalım: “Sermayeninse halkın değildir”