Laiklik kimler tarafından ayaklar altına alınıyor? Gericilikle kimler işbirliği içinde? Emekçi halkın hakları kimler tarafından kimler için gasp ediliyor? İşçi sınıfını kim sömürüyor?

Sermayenin istikrarına karşı emekçi halkın eylem planı

Sermaye örgütleri, Kovid-19 salgınında “küresel tedarik zincirlerinde ciddi aksamaların yaşandığı”nı söyleyerek “normalleşme sürecinde ekonomik büyüme ve istihdam için Türkiye'nin birinci önceliğinin fiyat istikrarı olduğuna” ilişkin ortak açıklama yaptılar. Milyonlarca emekçiyi yutan işsizlik kendilerinden kaynaklanmıyormuş, yoksulluk ekonomik büyümelerinde artmıyormuş, adaletsizlik ve hukuksuzluk kendi siyasal iktidarlarınca körüklenmiyormuş, sömürü kendi düzenlerinde derinleşmiyormuş, pandemi dönemi kendilerine çalışmamış gibi uyarı ve isteklerde bulunuyorlar.  

Sermaye örgütleri dediysek abartılmasın. İkisi (TOBB ve TESK), hani o hak ve güvenceleri budanan ve hâlâ budanmak istenen, baskı altında tutulan kimi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu gibi; ikisi de (MÜSİAD ve TÜSİAD) tehdit altında tutulan kimi dernekler gibi; özellikli, ayrıcalıklı statüleri yok. 

Ama onlar “ekonomik ve siyasal egemenliği” elinde tutan sermaye sınıfının örgütleri. Fiyat istikrarı derken de, kendilerine uygun ekonomik, siyasal, yönetsel, hukuksal ve toplumsal düzenin istikrarından söz ediyorlar. Ve ekliyorlar: “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde başlatılan yeni ekonomik reform gündemini çok yakından takip ediyor ve enflasyonla mücadelenin öncelikli hedef olmasını destekliyoruz.”

Adaletsiz seçim sistemi içinde daha adaletsizi üzerinde çalışılırken seçim nakaratı atanlar “AKP’den ya da başkanından kurtulmayı” dillerine dolarken siyaset yaptıklarını sanıyorlarsa liderlikte başlatılan “yeni ekonomik reform”un sermaye tarafından nasıl desteklendiğini de notlarına eklesinler. Bir de sermaye sınıfıyla siyasal iktidar arasında yaşanan “istişare süreci”ndeki isteklerin, sermayenin talebi doğrultusunda “serbest piyasa koşulları içinde oluşmasını gözeterek” yapılacağını da unutmasınlar. 

Düzen içinde pıtır pıtır çoğalan siyasi partilerin, dillerden düşürülmeyen reform ve seçimin özü bu: kapitalizmin istikrarı…     

Sermaye örgütleri “öngörülebilirliğin artmasını” istiyor. Kimin için? Sermaye sınıfı için. Emekçilerin öngörülebilirliği ne olacak? Değil yarın, bir saat sonra başa ne geleceği bile bilinmeyen bir düzende yaşıyoruz.  

Düzen içi siyasi partilere -parlamento içinde olsun ya da olmasın, seçime katılma hakkı kazansın ya da kazanmasın- (12 Ocak itibarıyla faaliyette olan 104 partiden 17’si seçimlere girebilecek) papağan gibi “seçim” sözcüğünü tekrarlatan da onların düzeni, siyasi iktidara sermaye lehine-emekçiler aleyhine istedikleri hukuku yazdıran da…Parlamentodan istediği yasaları geçiren de onların düzeni, yargıdan istediği kararları çıkartan ve yargıyı istediği gibi kadrolaştırıp yüksek yargıya istediği atamaları yapan da… 

Anayasayı da onlar biçimlendiriyor, değişiklikleri de onlar düzenliyor. Kendi biçimlendirdikleri Anayasanın emekçilerin hakları, laiklik ve Cumhuriyet ilkeleri için askıya alınmasında suskun kalan da onlar. 

Kimse hülle yoluyla bir başsavcının Yargıtay üyesi yapıldıktan sonra anında Anayasa Mahkemesi üyesi yapılmasında, “AYM de elden gitti” diye hayıflanmasın, hukuk ve yargı elden gideli çok oldu. Bu tür hülleler de yeni değil. Anayasanın askıya alınmasında, ihmallerle çifte standart uygulanmasında, açık Anayasa ihlallerinde AYM de onlarla birlikte değil miydi? 

Laiklik kimler tarafından ayaklar altına alınıyor? Gericilikle kimler işbirliği içinde? Emekçi halkın hakları kimler tarafından kimler için gasp ediliyor? İşçi sınıfını kim sömürüyor? Sermayenin sınırsız tahakkümü için ezilenleri ezenler kim? 

Açıklama, "Kovid-19 sonrası küresel toparlanma döneminde Türkiye'nin hak ettiği fiyat istikrarı hedefine hızla ulaşması için tüm katkıyı vermeye hazır olduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz" denilerek sona eriyor. Yani düzen içi muhalefet ve ittifaklar, mevcut siyasal iktidar desteğiyle, “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” diyerek uyarılıyor. Yani, düzen içi siyasetin sermayeden ve onun istikrarını sağlamaktan başka seçeneği olmadığı anımsatılıyor.

Sermaye, siyasal iktidar ve düzen içi siyaset pandemi ortamında aynı yolda ilerlerken, aynı gemide olmayan Türkiye Komünist Partisi, pandemi konulu, eylem planlı, “Salgın Kapitalizmin Tarihsel İflasının Yeni Bir Kanıtıdır” başlıklı bir rapor yayımladı.

Kapitalizmin yıkıcılığının ve çaresizliğinin ortaya konulduğu raporda, sermayenin salgın kaosunu nasıl kullandığı, sağlığı ve eğitimi nasıl piyasaya teslim ettiği, emekçilerin haklarını nasıl gasp ettiği; siyasetin emekçi halk yönünden nasıl seçeneksizliğe itildiği, sömürünün derinleştirilmesinde emekçiler işsizliğe ve yoksulluğa itilirken nasıl fırsatçılık yapıldığı, işçi sınıfının düşünsel ve kültürel açıdan nasıl hazırlıksız yakalandığı anlatılırken, “ekonomik, siyasal ve toplumsal sonuçları son derece derin olan salgın, sınıf mücadelesinin en önemli gündem maddelerinden biri olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir” deniliyor.

Sermayenin sonu gelmez taleplerine, siyaseti düzenin adaletsiz seçimine ve sandığa hapsedenlere karşı yanıt açık ve net: “İşçi sınıfının bütün dünyada yaklaşık kırk yıldır savunmada oluşu ve güncel sınıfsal dengeler söz konusu olduğunda sermaye ile emek arasında bariz bir asimetrinin ortaya çıkması, salgının sınıf mücadelelerinin genel çerçevesi içinde değerlendirilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu bağlamda salgının insanlık için yarattığı ölümcül tehdide karşı bilimin, toplum sağlığının ve dayanışmanın öncülüğünü üstlenmek zorunda olan komünistler aynı zamanda salgının toplumsal adaletsizliği derinleştirmesini, sermaye tarafından işçi sınıfı açısından yaşamsal bazı toplumsal alanların daraltılması için fırsata çevrilmesini; eğitim başta olmak üzere birçok kamu hizmetine darbe vurulmasını, işçi sınıfının temel haklarında yeni ve kapsamlı kayıpların yaşanmasını, emekçilerin örgütlenme ve siyaset yapma hakkının kısıtlanmasını merkeze koyarak hareket etmek zorundadır.”

“Örgütsel planlamalarla salgının işçi sınıfı üzerindeki etkilerini çözümlemeye ve bunlara müdahale etmeye çalışan” komünistler, ne demokrasi, seçim ve hukuk yanılsamalarıyla ne de pandemi ya da başka nedenlerle “sınıf çelişkilerinin üzerinin örtülmesine” izin verecek. 

Ne deniliyor Komünist Manifesto’da: “Burjuvazinin, feodalizmi alaşağı etmekte kullandığı silahlar, şimdi burjuvazinin kendisine karşı dönmektedir. Ne var ki burjuvazi, kendisine ölüm getirecek silahları hazır etmekle kalmamış, bu silahları kullanacak insanları –modern işçileri, proleterleri de var etmiştir.”