Bu memlekette on yıldır, uzaktan eğitimi de içeren, FATİH kısaltmasıyla kodlanan bir proje yürütülüyor. Tam adı; Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi.

Salgında eğitim ve FATİH projesi

Bu memlekette on yıldır, uzaktan eğitimi de içeren, FATİH kısaltmasıyla kodlanan bir proje yürütülüyor. Tam adı; Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi.

On yıldır sürdürüldüğüne göre uzaktan eğitim konusunda yeterince, donanım; bilgi; deneyim birikmiş olmalı diye düşünüyorsunuz. Ama salgının, uzaktan eğitimi dayattığı şu günlerde nedense akıllara FATİH projesi gelmiyor.

On yıl önce büyük iddialarla yola çıkılmıştı. 8 milyon dolar büyüklüğünde bir Proje başlattıklarını söyleyip övünüyorlardı. Her öğrenciye birer tablet; internet; akıllı tahtalar; Bilgi Teknoloji (BT) sınıfları. Öğrenciler her yerde, her koşulda eğitime ulaşabilecekti. Görkemli de bir tören yapılmıştı.

Ortada bir şey yok ama bu iddialarından vazgeçmemişler. MEB İnternet sitesinde; “…eğitimde teknoloji kullanımıyla ilgili dünyada uygulamaya konulan en büyük ve en kapsamlı eğitim hareketidir” sözleriyle tanımlanıyor.

Oysa 2011 yılında, 2014 yılında bitirilmek üzere 500 milyon liralık bir proje kurgulanmıştı. Çeşitli tarihlerde revize edildi, tutarı artırıldı, süresi uzatıldı. 2020 yılı Yatırım Programındaki tutarı 6,8 milyar lira. Bugüne değin 2020 fiyatlarıyla, toplam 3,6 milyar lira harcanmış. 2020 yılı için 200 milyon lira ödenek öngörülüyor.

MEB İnternet sitesinden, Haziran/2020 itibariyle Proje kapsamında, 963 bin öğretmene eğitim verildiği; 15.103 okula internet altyapısı kurulduğu gibi bilgilere rastlanıyor. Bunlar az şey değil. Ama Ülke eğitiminden sorumlu kadroların FATİH projesinden hiç söz etmediklerine bakılırsa on yılda ne donanım ne bilgi ne deneyim birikmiş. Paranın çoğunu çöpe atmışlar.

Plansız, programsız, altyapısı düşünülmeden bir işe girişilmişti. Olmayacağı baştan belliydi. Klavyesiz tabletlerle eğitim yapılamayacağını, en az 1,5 milyon, belki de 2 milyonun üzerinde tablet dağıttıktan sonra anlayabildiler. Şimdilerde dizüstü bilgisayar dağıtılacağından söz ediliyor. Bir yanlıştan dönüldü ama bu arada birileri zengin edildi.

Öğrenciler ise işe yaramadığını çok daha önceden anlamışlardı. Adeta ikinci el tablet pazarı kurulmuştu. İnternet aracılığıyla pazarlayanlara bile rastlanıyordu.

İşler çok iyi gitmese de projeyi yürüten kadrolar, neler yaptıklarını ve daha neler yapacaklarını hem yurt içi hem de dünyada anlatabilmek ve bu arada yeni bir şeyler öğrenebilmek için az para harcamamışlar. 2017 yılı Sayıştay Denetim Raporunda,  Uluslararası organizasyonlara katılım için 2,7 milyon lira; kitap fuarlarına katılım için 1 milyon lira; yurt içi ve dışı yolluk gideri olarak 700 bin lira harcandığı belirtiliyor. Ayrıca 3,8 milyon lira tutarında dışarıdan personel desteği alınmış.

Eğitimde Reform Girişimi (ERG) 2014 tarihinde Projeyle ilgili bir rapor yayımlamıştı. Şöyle eleştiriler dikkat çekiyordu; “…iyi hazırlanılmadan pahalı bir projeye girişilmiştir… tablet uygulamasının asıl amacının harcamanın özendirilmesi olduğu anlaşılmaktadır…hedef, performans ve süre tam olarak belirlenmediği için nasıl izleneceği ve nasıl ölçüleceği belirlenmemiştir… Projenin başarısı yalnızca akıllı tahta ve tablet sayıları üzerinden yapılabilmektedir…” 

Yukarıda sıralanan olumsuzlukların bir kesimi zaman içinde giderilmiş olabilir. Ancak Projenin odak noktasında eğitimin değil harcamanın olduğu gerçeğinin bugün de üstelik artan biçimde sürdüğünden kimse kuşku duymamalıdır.

FATİH Projesinin on yıllık deneyiminden, eğitimciler değil de GSM operatörleri ders aldı. Daha çok para harcayabilmek içindaha organize bir yapı gerekiyor. Proje, 2017 yılında bu amaç doğrultusunda yeniden kurgulandı. “Mal alımı yerine hizmet alımı yöntemine” geçtiklerini söylüyorlar. Bu sözlerin ne anlama geldiğini Aralık/2016’da kabul edilen 6724 sayılı torba yasanın görüşülmesi sırasında özetle şöyle açıklamışlardı; “internet hizmetinden, okullardaki kurulum altyapısının kurulmasına; akıllı tahta ve bilgisayar alınmasından, yazılıma; eğitime ve gerekiyorsa bina yapılmasına değin Projenin bütün aşamaları bir bütün olarak GSM operatörlerine devredilecek.”

Bu Yasayla FATİH Projesi İhale Yasası kapsamından çıkarıldı, kurallarının yönetmelikle düzenlenmesi öngörüldü. Böylelikle istenilen GSM operatörüyle sözleşme yapılabilmesinin ortamı hazırlandı. Projeye özgü vergi bağışıklıkları getirildi ve Ülke içinde vergi cenneti benzeri bir ortam oluşturuldu. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasına bir madde eklendi ve FATİH Projesi kapsamındaki alım ve yapım işlerinde 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklemelere girişilebilmesine olanak tanındı. 

Bütün bu işlemler bitirildikten sonra Projenin yürütülmesi aşağıdaki resimde görüldüğü gibi paylaştırıldı.

Resim http://fatihprojesi.meb.gov.tr/icerik.html sitesinden alınmıştır.

Resim http://fatihprojesi.meb.gov.tr/icerik.html sitesinden alınmıştır.

Türk Telekom konusunda çok şey biliyoruz. Lübnanlı Hariri ailesine ait Dubai merkezli Saudi Oger, bankalardan aldığı kredilerle satın almıştı. Kredi borçlarını ödemeyince bankaları dolandırdığı ortaya çıktı. En büyük alacaklı olan üç banka (Akbank, Garanti ve İş Bankası) paralarını kurtarabilmek amacıyla ortaklaşa bir girişim şirketi kurup işletmeye başlamıştı. Türk Telekom’un adını en son Nisan/2020’de “Milli Dayanışma Kampanyası” sırasında duymuştuk; 40 milyon lira bağış vermişti. Demek ki durumu fena değilmiş.

Sentim Bilişim A.Ş. daha az biliniyor. Mart/2017’de Kuralkan Bilişim Otomotiv San. ve Dış Ticaret A.Ş. adını almış. İnternet sitelerinde 2016 yılında Fortune 500 şirket sıralamasında 357. Sırada yer aldığı ve Microsoft’un; “Gold Sertified Partner” unvanına sahip en büyük iş ortağı olduğu belirtiliyor.

Ne diyelim? Yenilenen FATİH Projemiz hayırlı olsun.