'Kimse belirlemiyor. Kim olduklarını bilemediğimiz birilerine veriliyor, hesapsız kitapsız harcıyorlar. Yıllar sonra birileri sorarsa; 'böyle işlerin muhasebesi mi olur? ihtiyacı olanlara dağıttık' deyip geçeceklerdir.'

Salgın yasalara değil sözlü kurallara dayanarak yönetiliyor

Tayyip Erdoğan’ın, Milli Dayanışma Kampanyası başlattığını, basına yaptığı açıklamadan öğrendik. Yazılı bir düzenleme henüz çıkarılmadı. Yasalara dayanmayan bir yardım/bağış kampanyası yürütülüyor.

Bağış yapanlar, Cumhurbaşkanı başlattı diye, verdikleri paranın tamamını beyannamelerinde gider olarak gösterip vergiden düşmek isteyeceklerdir. Eğer Gelir Vergisi Yasasının 89’uncu maddesine uygundur diye düşünür gider sayarsak, Cumhurbaşkanının yazılı değil “sözle” de kural koyabileceğini kabul etmek zorunda kalırız.

“Milli Dayanışma Kampanyasına” yapılan bağışlar, Aile/Çalışma vb Bakanlığınca açılan bir hesapta toplanıyor, onu anladık. Peki harcanmasına ilişkin kuralları kim belirliyor?

Kimse belirlemiyor. Kim olduklarını bilemediğimiz birilerine veriliyor, hesapsız kitapsız harcıyorlar. Yıllar sonra birileri sorarsa; “böyle işlerin muhasebesi mi olur? ihtiyacı olanlara dağıttık” deyip geçeceklerdir.

Topladıkları paralar halkın cebinden çıkmasa, içimize sindirmeye çalışırız ama öyle değil: kimileri doğrudan devletin bir kurumunun bütçesinden çıktı, kimileri ihaleler ya da benzer yöntemlerle dolaylı yollardan halkın sırtına yüklenecek.

Merkez Bankası ile üç kamu bankasından toplam 268 milyon lira aldılar. TMSF, devredilen şirketler üzerinden 20 milyon lira vereceğini söyledi. Suudi Oger’in kamu bankalarını dolandırıp satın aldığı ve bankaların “paramızı kurtarabilir miyiz acaba?” diye devir alıp kâr ettirmeye çalıştığı zavallı Türk Telekom 40 milyon vermeyi üslendi. Koç Holding, Yapı Kredi, Tüpraş, Opet ve Aygaz üzerinden 20 milyon lira vereceğini söyledi. Kalyon ve Rönesans grubunun katkılarını unutmak olmaz; biri 13 öteki 9 milyon lira ödeme sözü verdi.

TİSK, TİM gibi sermayenin çatı örgütleri geri mi kalacak, ikisi toplam 35 milyon lira ödemeyi üslendi. Kamu kurumlarının üst yöneticileri de göze girmek zorunda; canla başla personelini bu işe katmaya çalışıyor.

Toplanan paraların nasıl yardım malzemesine dönüştürüldüğünü ve ne tür bir örgüt aracılığıyla dağıtıldığını kimseler bilmiyor.

İçişleri Bakanlığı 22 Mart günü bir genelge çıkarıp bu işleri yapmak üzere “Açık Kapılar Vefa İletişim Merkezi” ile “Vefa Koordinasyon Grubu” adlı iki kamu kurumu (!) kurmuştu. Uyulması gereken kurallar, görev alacak personelin seçilmesi, dağıtım işleri Valiliklerin yetkisine bırakılmıştı.

Bu genelgeye bakıp, sürecin valilikler aracılığıyla yönetildiğini sanıyorduk. Görevin vefa grupları aracılığıyla yönetildiğini Tayyip Erdoğan da söylüyordu. Ama öyle değilmiş. 31 Mart günü BBC Türkçe’nin Tayyip Erdoğan kaynaklı haberinden öğrendiğimize göre yardımların dağıtılması işi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla yürütülüyormuş.

Belediyeler bu gibi işlerde başrolde olmalı. Ama muhalif olanlarına yasakladılar. Dahası, kaçağa yol açar endişesiyle 25 yıldır verilen yemek yardımları bile kaldırılmaya çalışılıyor.

Yeni Türkiye Devletinde yasalar değil, sözler geçerli sayılıyor.

Dinci vakıflar korona sürecinde başrol oynuyor. Hangisine bakarsanız, ellerinde kolilerle amcalara, teyzelere kamu görevlileriyle iç içe ve elbirliğiyle yardım götüren görevlilerini görürsünüz. Kimin eli kimin cebinde belirsiz.

Kamu gücü kullanılarak yardım ve sadaka üzerine kurulu devasa bir örgüt karşısındayız; hepsi güçlerini Devletten alıyor.

Onlardan birini Mavi Marmara olayından anımsıyoruz. İnsani Yardım Vakfı (İHH). 2011 yılında Bakanlar Kurulunca vergi bağışıklığı tanındı ve o günden bu yana izin almaksızın bağış ve yardım toplayabiliyor. Son 5 yılda topladığı gelirleri aşağıdaki çizelgede yazılı. Dikkatinizi çekmiştir 2014-2018 yılları arasında toplam 3 milyar 240 milyar lira bağış toplamış.

2019

652.934.392,59

2018

653.047.042,90

2017

563.923.714,77

2016

535.159.763,87

2015

423.702.638,50

2014

411.400.938,01

3.240.168.490,64

Vakıf, şu kuruluşların üyesi;

İslam İşbirliği Teşkilatında danışmanlık statüsünde;

İslam İşbirliği Teşkilatı İnsani Fonunda meclis üyeliği;

İslam Dünyası STK Birliği;

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı;

Uluslararası Gönüllü Kuruluşlar Konseyi.

Yurtiçinde ve yurt dışında çok geniş bir ağı var. İstanbul’daki temsilciliklerinin sayısı 42.

İHH İnsani Yardım Vakfının adına aldanmayın. Vakıf ama; Partner ve İnsani Yardım dernekleri adı altında yapılandırılmış 79 dernek üzerinde egemenliği var. İnternet sitelerine bakıldığında çoğunun kurulmasında öncülük ettiği anlaşılıyor.

Devlet, yıllardır yazılı kurallara dayanılarak yönetilmiyor. Önceden belirlenmiş normlarla bu gibi işler yapılamaz çünkü.