Hangi görevde olursa olsun, hangi göreve talip olursa olsun akademisyenin, akademisyenliğine ve de akademik ahlaka sırt çevirmemesi beklenir.

Öncelik mesleki ahlaka sahip olmakta

İktidarın BÜ’yü ele geçirme operasyonu, yükseköğretimde nereye el atsanız olmaması gereken şeyleri görmemize yol açıyor.   

Örneğin Anayasa’nın 10. maddesi, “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” dese de, iktidar, devlet üniversiteleri rektörlüklerine yalnız AKP’li ya da yandaş kişileri atıyor. Hem AKP’lilere imtiyaz tanıyor hem de rektörlerin öncelikle toplum yararına değil AKP’nin yararına hizmet vermelerini sağlıyor.
 
Anayasa’nın yine 10. maddesine göre, “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Ancak devlet üniversitelerinde çalışan profesörlerin yaklaşık yüzde 32 kadarı kadın olsa da, rektörler içinde kadın oranı yüzde 7 kadardır. Ya YÖK yeterince kadın aday göstermemektedir ya da iktidar kadın aday atamak istememektedir. YÖK’ün atadığı kadın dekan sayısı da orantısal olarak erkek dekanların sayısından çok azdır.

YÖK, Anayasa’nın 131. maddesine göre, “Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, dü­zenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların ka­nunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağ­lamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak” amacıyla kurulmuştur. Ancak YÖK ve üyeleri 2008’den bu yana, anayasal ve özerk bir kuruluşun değil de iktidarın bir yan kuruluşunda hizmet veriyor gibi davranmaktadırlar. YÖK başkanı Y. Saraç, 26-27 Temmuz 2017 günlerinde düzenlenen ‘İslam Üniversiteleri Rektörler Konferansı’ndaki konuşmasında, “İnançla attığımız bu adımları gerek düşünce planında ve mevzuat değişikliklerinde gerekse uygulama alanında vizyoner yol göstericiliği ile biçimlendiren ve destekleyen şahsınıza müteşekkiriz” demiştir. Bu ifade, YÖK’ün anayasal görev ve sorumluklarını, bir başka makama devrettiğinin açık itirafıdır.   

Bilindiği gibi iktidarın atadığı YÖK üyeleri ile rektörler ve YÖK’ün atadığı dekanlar, öncelikle birer akademisyendirler ve atandıkları görevler geçici görevlerdir.

Sıfat olarak akademisyenlik, üniversiteden mezun olduktan (lisans tamamladıktan) sonra, yüksek lisans ve doktora dereceleri alıp bir yükseköğretim kurumunda eğitim-öğretim işlerinde çalışan kişilere verilen unvandır.   

İşlev olarak akademisyenlik öncelikle, merak etme, düşünme, irdeleme, eleştirme, araştırma, gerçeği öğrenme ve öğretme, bildiklerini ve düşündüklerini toplumla paylaşma işidir; yaşamsal sorunlarla ilgilenme ve çözüm üretme işidir. Bu bağlamda akademisyen, toplumun aklıdır, beynidir, vicdanıdır ve de sesidir.  

Anayasal hak olarak “…akademisyenlerin açıkladıkları görüşler kendi araştırma, mesleki uzmanlık ve yeterlilik alanlarına ilişkin olmasa, tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade özgürlüğünün sıkı koruması altındadıri.”

Akademisyenlerin araştırma, yayın yapma ve bu ifade özgürlüğüne karşı iki temel sorumluluğu vardır: 1) Akademisyen, insan, toplum ve doğa yararına eylem ve söylemlerde bulunacaktır; 2) ahlak sahibi olacaktır. Akademisyen için ahlak sahibi olmak, herkes için geçerli olan, yalan söylememek, hırsızlık-yolsuzluk yapmamak gibi genel ahlaki değerlere sahip olmanın yanında akademik ahlakı da içermektedir. Akademik ahlak ise, dürüst araştırma ve yayın yapmaktan, insan haklarına saygılı, laik ve bilimsel anlayışta olmaya ve de eylem ve söylemlerinde, siyasal, parasal, ırksal, inançsal nedenlerle gerçeklerden sapmamaya ve hukuk dışına çıkmamaya kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.    

İktidar yasal mevzuata uymadığı gibi, YÖK üyeleriyle rektörlerin de hem yasal mevzuata uymadıkları hem de tutum ve davranışlarıyla akademisyenliğe uymadıkları görülmektedir. Örneğin YÖK başkanı Y. Saraç’ın Cumhurbaşkanı’na gönderdiği rektör adayları içinde, intihal yapmış, insan sağlığına zararlı sucuk üretmekten hapis cezası alıp 3 ay meslekten uzaklaştırılmış, yeterli akademik yayını olmayan ve de siyasal olarak yalnız AKP’ye yakın kişiler vardır. Sonra da aynı Y. Saraç, “Akademide son günlerde yapılan atamalarda liyakat ve ehliyetin gözetilmediği, bu hususun da toplumsal vicdanı rahatsız ettiği yönünde dikkate alınması gereken şikâyetler var. Bununla ilgili önümüzdeki haftalarda bazı kararlar alacağız” diyebilmektedir. Y: Saraç görüldüğü üzere hem suçludur hem de güçlüdür!

Siyasal partilerde çeşitli düzeylerde fiilen siyaset yapmış, intihal yapmış ya da geçici olsa da meslekten çıkarılmış kişilerin rektör adaylığına başvurması da, mensubu olmadığı üniversiteye rektör olmak istemenin de akademisyenlikle ve akademik ahlak anlayışıyla bağdaşır yanı yoktur.

Öğrencilerin ve akademisyenlerin istemeyeceğini bile bile rektör ya da dekan olmayı benimsemenin de istenmediği halde rektörlükten istifa etmemenin de, akademisyenlikle ve akademik ahlakla bağdaşır yanı yoktur.

16 Şubat 2021 tarihli bir habere göre, AİHM Yargıçlarını Seçme Komisyonu mülakatında “yetersiz bulduğu” bir hukukçu, Boğaziçi Üniversitesi’nde (BÜ) yasal olmayan bir şekilde kurulan hukuk fakültesi dekanlığına atanacaktır. Adı geçen hukukçunun bu atamayı kabul etmesinin de akademisyenlikle ve de akademik ahlakla bağdaşır yanı olmayacaktır.  

Aynı habere göre, bu hukukçu, mülakatı yapanlarla ilgili olarak, “... Politize olmuş, tamamen siyasallaşmış şekilde hareket eden bir yer. Türkiye’ye karşı önyargıları devam ediyor. Ben de siyasi bir yerde olmak istemediğim için adaylıktan çekildim...” demektedir. Bu açıklamayı yapan hukukçunun dekanlığı kabul etmesinin de akademisyenlikle ve de akademik ahlakla bağdaşır yanı olmayacaktır.  

Hangi görevde olursa olsun, hangi göreve talip olursa olsun akademisyenin, akademisyenliğine ve de akademik ahlaka sırt çevirmemesi beklenir. Yoksa ne üniversiteden ne de yükseköğretimden söz edilebilir. Ayrıca akademisyen mesleğine yabancılaştığında, günlük yaşamımızda örnekleri hızla çoğaldığı gibi diğer meslek sahiplerinin de, siyasetçilerin de yaptıkları işe yabancılaşması kolaylaşmaktadır.

[email protected]