Okula gidenlere maske ve dezenfektan sağlanması? Tek yanıt: 'Başınızın çaresine bakın!' Bu kadar arsızlık çok fazla.

Okulları açmak ya da açmamak, düğümün kilit noktası burası mı?

Koronavirüs salgını bilim açısından yeni ve hâlâ anlaşılmaya çalışılan, iktidarlar için de yeni politikalar gerektiren bir süreç halinde ilerliyor. Bu süreçte virüsle mücadelede başarılı olduklarını iddia etseler de gelişmiş kapitalist ülkeler bile fena tökezlediler. Bu başarısızlığın küresel olmasını sadece virüsün yeni ve anlaşılmaz olmasıyla açıklamak yeterli olmuyor. Çünkü tüm bu kapitalist felaketler dünyasının karşısında cevher gibi parlayan Küba, bu süreci halk sağlığını önceleyerek sürdüren yegane ülkelerden biri olma özelliğini taşıyor. Meselenin salgın değil sistem meselesi olduğunun canlı örneği…

Neden mi? 

Küba’da kararlar halkın refahı, güvenliği, sağlıklı bir biçimde yaşamlarını sürdürebilmesi için alınıyor. Yani insanca yaşama ulaşılması için gereken asgari koşullar herkes için sağlanmaya çalışılıyor. Diğer ülkelerde ise sermayedarların çıkarları ülkelerin politikalarını ve alınacak kararları belirliyor. Sermayedarların kârları azalmasın diye 2 hafta tam uygulanması gereken karantina uygulanmıyor, üretim bandında pozitif çıkan vakalar önemsenmiyor… 

İş, güç, üretim devam ederken, "normalleşme" sürecine bir biçimde girilmişken, okulların açılmaması tezat bir durum oluşturacağından aşamalı biçimde okulları açmaya başladılar. İlkokul 1. sınıflarda geçtiğimiz haftalarda başlatılan yüz yüze eğitime bu hafta 2. 3. 4. 8 ve 12. sınıflar da eklenmişti. Geçtiğimiz dönem başında, yani 10 Mart’ta, okulların kapatıldığı dönemde ilk virüs vakası görülmüşken şimdi açılmasına karar verildiği dönemde yeni vaka ve ölüm sayıları henüz durulmuş değil. 

Çalışma hayatında olduğu gibi okullarda da alınması gereken önlemleri almıyorlar, somut ve hayati nitelikte talepleri karşılamaktan oldukça uzaklar. Freni boşalmışçasına yokuş aşağı giden bir arabaya benziyor ülkemiz. Nereye gidiyor bu şekilde? Hiçbir önlem almaksızın gerçekleştirilmeye çalışılan kademeli normalleşme, süreci başarılı yönettikleri anlamına mı geliyor?

Bazı somut taleplerden bahsettim, okullar için ne olabilir o talepler?

Okula gidecek öğrenciler ve görevlilerin maske ve dezenfektan ihtiyaçlarını karşılamak, eldeki okul ve öğretmen kaynağını maksimum verimle kullanmak için atanamayan öğretmenlerin atamasını yapmak ve derslik sayılarını artırmak, toplu taşıma kullanımını azaltacak şekilde öğrencilerin gidecekleri okulları düzenlemek ve okullarda düzenli sağlık kontrolleri gerçekleştirmek… Bu  basit talepler bile eğitimin özelleştirildiği, fırsat eşitliğinin ortadan kaldırıldığı, bölük pörçük edilmiş eğitim örgütlenmesi içinde karşılanamıyor, karşılanamaz.

Okullar açılalı birkaç hafta oluyor ama bu önlem ve uygulamaların neredeyse hiçbirini yapmadılar. Okullarda doğru düzgün ders işlenmiyor, programlar dahi hazırlanmamış. Sürekli ders saatleri, ders programları değişip duruyor. İşe girmiş pek çok öğrenci için okulun başlamış olması hiçbir anlam ifade etmiyor.

Okula gidenlere maske ve dezenfektan sağlanması? Tek yanıt: “Başınızın çaresine bakın!” 

Bu kadar arsızlık çok fazla. 

Peki, okullar açılmasın mı? Açılsın elbette. Okul Türkçe, Matematik öğreniyor olmanın çok ötesinde anlama sahip. Bu sebeple çocukların, gençlerin eğitim haklarından mahrum kalması kabul edilemez. Açılsın ama bu taleplerin her biri de sağlansın! Çünkü açılmadığı haliyle ya teknik yetersizlikler dolayısıyla ya da başka gerekçelerle eğitimden tamamen mahrum kalan binlerce çocuk var bu ülkede. 

Şimdi de sıra geldi üniversitelerin açılmasına. İktidar sahipleri birkaç gündür üniversiteleri de açacaklarına dair sinyaller vermeye başladı. Ne kadar zaman var? Belki 3 hafta sonra, belki ikinci dönem yüz yüze başlayacak, henüz net değil. Ama her zamanki gibi bu başlığı da bir belirsizlikle yönetiyor olmaları büyük bir öfke sebebi. YÖK ve üniversite yönetimlerinin yaptıkları açıklamalar doğrultusunda insanlar hayatlarını planladı, evlerini boşalttı, memleketlerine döndü. Ama tüm bunlar yönetenler için önemli değil. 

Şehirlerde geçimini öğrenciler üzerine kurmuş esnaf ve ev sahipleri söylenmeye başladığından beri üniversiteleri açmanın yollarını arıyor iktidar. Arada açacağız, hazırlık yapıyoruz diyerek belirsizliği sürdürüyor olmaları esnafın ağzına bir parmak bal çalma ihtiyaçlarıyla ilişkili olsa gerek.

Diyor ki Sağlık Bakanı, açıp gözlemleyeceğiz, olumsuz sonuçlar yaşanırsa yeniden değerlendireceğiz. Gözlemleyeceğiz diye bahsettikleri şey ise dünyada ölü sayısı bir milyonu aşmış bir virüs. Bir absürtlük yok mu bunda? 

Ne eğitim vermeyi beceriyorlar, ne salgında bile sağlığımızı gözetmeyi. Yıkılsın gitsin diyesim var da zaten yıkılmış, toz duman içerisinde yolumuzu bulmaya çalışıyor gibiyiz. Bir an önce tozu dumanı temizleyip, insanlığımıza yakışanı kurmak lazım diyeceğim!