Nijer'de gerçekleşen darbe, Fransa’nın ve dolayısıyla ABD’nin Sahel’deki varlığı bakımından Paris’te son tangoyu andırmaktan ziyade, ilave bir maliyet unsurundan ibaret kalabilir.

Niamey’de kahvaltı, Paris’te son tango mu?

Afrika’nın önemini saymakla bitiremiyor her alandan uzmanlar. Madencilik diyorlar, tarım diyorlar, demografiden dem vuruyorlar. Bir dönem Türkiye için kullanılan ve her koşulda sonuna “ama" veya “fakat” eklenerek “olağanüstü potansiyeli olan ülke” cümleciği geliyor aklıma Afrika’dan söz edilince: “Potansiyeli var ama işte....”

Afrika’nın yakın tarihi bağımsızlık mücadeleleriyle başlıyor, darbeler serisiyle devam ediyor. Afrika’da darbe akla otomatik olarak dış müdahaleyi ve kimi başkentleri getiriyor. Washington açık ara önde gidiyor bu yarışta zira sadece Orta ve Güney Amerika’da kırdığı darbe yaptırma rekoruna kimsenin erişmesi mümkün görünmüyor kısa erimde. Londra, Paris eski emperyal başkentler olarak uzaktan takip ediyorlar Washington’u muhakkak ki biraz imrenerek. Son yılarda özellikle Batı Afrika’da yaşanan darbelerde ise Moskova’nın ismini sık duyar olduk. Öyle ya “demokratik cephe”ye karşı “otoriter melanet cephesi” söylemi her yerde.

O kadar Kuzey’e çıkmadan Paris’ten başlayalım önce. Tam iki yıl önce yazmıştım Fransa ve Sahel bölgesindeki eski sömürgeleri arasında gerilen ipleri. Anımsamak isteyenler için linkini buraya bırakıyorum.

“Fransa’nın Afganistan’ı” tabirini kullanmıştım o zaman bölge için. O yazıya göz atmanız Sahel dendiğinde neyin ifade edildiğinin gözünüzde canlanması açısından önemli ama bellek ve okumaya dair toplumsal alışkanlıklarımızı dikkate alarak birkaç cümleyle yineleyeyim: 

Sahel tam da bizlere 'sahil' sözcüğünü çağrıştırdığı gibi Arapça bordür, sınır gibi anlamlara geliyor. Sahra çölünün Afrika’nın geleneksel savan alanlarıyla buluştuğu bir sınır bölgesi. Coğrafi tanıma göre yaklaşım 7 milyon kilometrekare büyüklüğündeki Sahel bölgesinde toplam nüfusu 135 milyona ulaşan  tam 10 ülke bulunuyor: Senegal, Gambiya, Gine-Bissau, Burkina Faso, Mali, Moritanya, Nijer, Çad, Sudan ve Eritre. Politik bakımdan yapılan sınıflamada ise Sahel’den söz edince bunların beşi öne çıkıyor. Hatta bu sınıflamanın bir de örgütsel yapılanması var: G5 Sahel. G5 Sahel’in üyeleri, Burkina Faso, Mali, Moritanya, Nijer ve Çad. Bu beş ülkenin de ortak özellikleri Müslüman nüfuslu ve Fransa’nın eski sömürgeleri olmaları.

G5 üyelerinden Burkina Faso, Mali ve Çad’da yönetim daha önce darbe ya da darbeyi çok andıran yöntemlerle el değiştirmişti. Geriye Moritanya ve Nijer kalmıştı. Bu hafta Nijer de kervana katıldı. Cumhurbaşkanlığı Muhafızları’nın komutanı General Omar Tchiani Cumhurbaşkanı Bazoum’u indirip yerine geçti. Ülkenin silahlı kuvvetlerinin komuta kademesi kısa sayılabilecek bir süre kararsız kaldıktan sonra Genelkurmay Başkanı Issa’nın imzasını taşıyan bir bildiriyle “Ordu birlikleri arasında çatışmaya yol açmamak, Cumhurbaşkanı ve ailesinin hayatını korumak ve terörle mücadeleye devam edebilmek” gibi gerekçeler sıralayarak darbeye desteğini açıkladı. Bildiride “askeri nitelikli bir dış müdahalenin kaos ve felakete yol açabileceği” uyarısına da yer verildi. Bu uyarı da boşa değildi elbette.

Sahel kuşağındaki her darbe Fransa bakımından tokat etkisi yaratmıştı ama Nijer’dekinin şiddeti çok daha fazla hissedilebilir. Nitekim ben bu yazıya başladığımda Fransa Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Macron başkanlığında toplandığı haberi ajanslara düşmüştü. Bir zamanlar bizde pek yaygın deyimle Fransız “Genelkurmayının ışıkları sabaha kadar yanmış” olabilir. Nijer Fransa’nın Mali ve Burkina Faso’dan çekmek zorunda kaldığı askerlerini konuşlandırdığı ülkeydi. Fransa’nın Nijer’de, Sahel Bölgesi’nde faaliyet gösteren İslamcı teröristleri ve kimi zaman bunlarla birlikte kimi zaman bağımsız hareket eden ayrılıkçı Tuareg yapılanmalarını kontrol altında tutmaya yönelik operasyonları yürüttüğü askeri üsleri mevcut.

Bunlardan bazılarında “Africom”a (ABD Afrika Komutanlığı) bağlı ABD askeri unsurları da var. Darbeyle birlikte bunların kaderi de tartışmalı hale gelmiş gibi görünüyor. Darbeyi gerçekleştiren kadronun Moskova yanlısı olduğu gibi iddialar bana şimdilik biraz abartılı geliyor. Bunun gerekçesini aşağıda açıklamaya çalışacağım.

Bir kere General Tchiani’nin şayet iktidarını sağlamlaştırırsa bütün bu yabancı askeri kuvvetleri ülke dışına süreceğine dair bir işaret de yok. Darbenin arkasında Batı yanlılığı bakımından şimdikini aratmayan bir önceki Cumhurbaşkanı Youssoufou’nun bulunduğu iddiaları da yabana atılacak cinsten değil. Bir kısmı Afrika merkezli olan medya kuruluşlarından izleyebildiğim kadarıyla Tchiani’nin darbesine destek veren kitleler içinde sokaklarda Rusya bayrakları sallayanlar, Fransa’nın Niamey Büyükelçiliği önünde Putin ve Rusya lehine slogan atanlar var. Bunu bölgede yaşanan diğer darbe veya hükümet karşıtı gösterilerde de görmüştük. Bu gösterilerin kendi başına bir şeyi kanıtladığını savunmak için ise çok erken. Rusya’nın ismi burada darbe tetikleyicisi olduğundan değil, darbeyi yapanların bir tür “meşrulaştırma aracı” olarak ortaya atılmış olabilir.

Moskova destekli darbe hipotezinin en azından bu aşamada neden zayıf göründüğüne biraz daha ayrıntılı değinelim. Nijer mali ve askeri anlamda Fransa’nın etkisi altında. Askerler de dahil yönetici kadroların neredeyse tamamı Fransa’da eğitim görmüş kişiler. Fransa bakımından Nijer’in önemi bir tür askeri operasyon merkezi olmasıyla sınırlı değil. Ülkede zengin uranyum yatakları var. Fransa’nın o çok övündüğü stratejik özerklik konseptinin temel bileşenlerinden birinin nükleer güç sahipliği olduğunu hatırlarsak tablo netleşir. Fransa nükleer gücünü yıllarca Nijer’den neredeyse yok pahasına satın aldığı uranyum sayesinde rakiplerinden daha ucuza geliştirebildi. Son yıllarda piyasa fiyatlarına daha yakın seviyelerde alım yapmaya başlasa da Nijer Fransız askeri ve sivil nükleer endüstrisi bakımından yine de elverişli bir tedarik merkezi. ABD’nin askeri varlığından söz etmiştik. Darbeyi ilk günden kınayan Washington’un arabayı devirmekte bir çıkarı görünmüyor.

Nijer’de bir büyük ülke daha var: Çin Halk Cumhuriyeti. Çin Nijer’de özellikle altın sektöründe faal. İşleri tıkır, keyfi gıcır. Darbe yapmak veya yaptırmak için bir gerekçesi yok. Zaten bilebildiğimiz kadarıyla Pekin’in öyle adetleri de mevcut değil. Afrika’da yönetimde kim varsa onlarla zorlanmadan çalışıyor. Çin altını çıkartıp özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’ne satıyor. Bu sektörde bize hiç yabancı gelmeyecek ortakları da var. Darbenin ilanından hemen sonra hava sahası kapatılıyor ama bir özel uçak sabaha karşı 4’te Niamey havalimanına iniyor. Uçak Ahlatçı Holding’e ait. Çorum merkezli Ahlatçı Holding döviz ve altın sektöründe faaliyet gösteren önemli bir firma. Öyle anlaşılıyor ki Ahlatçı Holding’in de Nijer’de yatırımları mevcut. Demek ki darbenin arkasında Çorum da yok.

Dağıtmadan devam edelim. Sermayenin bu saadet tablosu içerisinde kim eksik? Rusya. Bırakın Rusya’yı, madenlerin kapısında güvenlik hizmeti satan Wagner bile yok. Dolayısıyla Nijer gibi bir ülkede darbenin altyapısını hazırlayacak bir “koçbaşı” mevcut değil. Bu yüzden de darbenin arkasında Rusya’nın olduğunu sağlam bir kanıt olmaksızın söylemek zor.
Peki, Nijer’deki askeri darbenin Fransa ve Batı’dan net bir kopuş, “anti-emperyalist” bir silkinme olduğunu söyleyebilir miyiz? Elimizdeki verilerle bu soruya da olumlu yanıt vermek güç. Kendi adıma darbe kadrosunun sembol haline gelen fotoğrafına dikkatle baktım ve bir Sankara göremedim. Hiçbir somut bilgiye dayanmaksızın ama darbecilerin kimliklerine, açıklamalarına ve ülkenin özgün koşullarına bakarak kimi tahminler yapılabilir meselenin gidişatına dair. Bana sorarsanız darbenin birinci motivasyonu kişisel ikbal/zenginleşme hırsı. Tchiani ve yakınındakiler Fransa ve ABD ile pazarlık masasına oturup yeni konumlarını para ve iktidara tahvil etmek istiyor olabilirler. Önümüzdeki birkaç haftalık süreç bu türden pazarlıklara sahne olması beni şaşırtmaz. 

Diğer bir olasılık ise ABD ve Fransa öncülüğündeki emperyalizmin işini şansa bırakmaması ve kıtadaki uzantıları aracılığıyla cuntayı şiddetle devirmeye çalışması. Son saatlerde gelen haberler yönetime el koyan cuntanın bir dış müdahale tehlikesine işaret ettiği yönünde. Cunta sözcüsü, bugün olağanüstü toplanan  Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Birliği'nin (CEDEAO/ECOWAS) bir askeri müdahale hazırlığı içerisinde olduğunu ve ülkelerini savunacaklarını açıklamış. 15 üyeli örgüt içerisinde Nijerya ve Senegal gibi kıtasal ölçekte güçlü orduya sahip ülkeler de var. Bunlar zaten ülkede üsleri bulunan ABD ve Fransa’nın desteğiyle Niamey’i hızla ele geçirebilirler.

Her iki olasılıkta da Niamey’de kahvaltı saatlerinde gerçekleşen darbe, Fransa’nın ve dolayısıyla ABD’nin Sahel’deki varlığı bakımından Paris’te son tangoyu andırmaktan ziyade, ilave bir maliyet unsurundan ibaret kalabilir.

Nijer, Sahel ve Afrika’nın bütünü için sömürüsüz eşitlikçi bir düzen hedefi hâlâ çok yakın değil.