Eğer başarırlarsa Anayasaya bu kez taviz olarak girmeyecektir.

Neden 1921 Anayasasını model alıyorlar

Bu aralar hem “iktidarı” hem “muhalefeti” Anayasa sevdası sardı. Ne düşündüklerini bilemiyoruz. Tayyip Erdoğan; “…darbe anayasasından kurtulmalıyız…gelinen noktada anayasanın değiştirilmesi zorunlu hale gelmiştir…” diye cümleler kuruyor. Muhalefet ise “güçlendirilmiş parlamenter sistem” için anayasa taslağı hazırlıyor. Aralarda kalanlar ise “makul önerilere” destek sözü veriyor.

Pazarlıkta gücü olmayanlar böyle işlere girişmemeli. Muhalefetin tek kozu; iktidar blokunun sayılarının yetmeyişi. Ancak öyle tuzaklar kurulur ki bir bakarsınız istenen sayıyı buluvermişler.

Tuzakların içinde en etkili olanı “gelişkin bir demokrasi için yerel yönetimler güçlendirilmelidir” söylemi.

AKP İktidar olduğunda masada bu söylemi buldu. Proje, ABD, Dünya Bankası, IMF, AB gibi fonlar ile onların bilgi ve deneyimlerinden yararlanılarak TÜSİAD, TESEV, TEPAV gibi sermayenin “yerli” örgütleriyle ortaklaşa kotarılmıştı.

Emperyalizm, yerel egemenlik odakları ile ilişkinin daha kolay ve verimli olacağının bilincinde ve ülkelerde uygun ortamlar hazırlamaya çalışıyor. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi sevdası buradan geliyor.

AKP’nin ilk yaptığı işlerden biri, yerel yönetimler yasasında değişiklik oldu. Eğitim, sağlık, tarım, bayındırlık gibi hizmetler bütünüyle yerel yönetimlerin yetkisine bırakıldı. Cumhurbaşkanınca geri gönderildiği için bu yasa yürürlüğe giremedi. Ancak daha sonra çıkarılan yasalarla yerel yönetimleri güçlendirecek küçük düzenlemeler yapıldı. Daha büyük değişiklikler için zaman kollanmaya başlandı. Sıranın geldiği anlaşılıyor.

Yüz yıllık parantezi kapatmak isteyenlerin oltasına takılmayalım. Takılanları da buradan uyarmış olalım.

Adalet Bakanı, birkaç gün önce, 1921 Anayasasını model aldıklarından söz etti. 1921 Anayasası çok özel bir dönemin Anayasasıdır. Şeyhler, dervişler, müritler ve meczupların egemenliğinde olan savaştan bitap düşmüş insanların yaşadığı bir coğrafyada, sömürge olmaktan kurtulup, bağımsız ülke kurmak çabasındaki kadroların Anayasasıdır. Henüz bağımsızlığın bile kazanılmadığı bir dönemde yürürlüktedir ve sadece üç yıl yürürlükte kalmıştır. Tavizler de vardır, yetersizlikler de…

Eğer model aranıyorsa, 1961 Anayasası tercih edilmelidir. Yasalar millet meclisinde görüşüldükten sonra, bir de yükseköğrenim görmüş üyelerden oluşan Senatoda kabul edilmesi zorunluydu. Senatonun üçte biri her iki yılda bir yenilendiği için siyasetin gündelik rüzgarlarından etkilenmiyordu. Uzlaşma olmaksızın yasa çıkarmak neredeyse olanaksızdı. Mecliste çoğunluğu ele geçiren partiler başkalarının boğazına çökemiyordu. 

1921 Anayasasını model seçmeleri çok kötü ve ürkütücü.

1921 Anayasasında neler var?

Biz 20 Ocak 1921 günlü 85 sayılı Anayasada neler olduğuna ve Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 günlü 364 sayılı Yasayla yapılan değişikliklere kısaca bakalım.

Meclis hem yasama hem yürütme organı

1921 Anayasasında Yasama ve Yürütme, Millet Meclisinde mündemiçtir, yani her ikisidir. Biri diğerinden ayrı güçler değildir.

“MADDE 2- İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.”

“MADDE: 3- Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti ‘Büyük Millet Meclisi Hükumeti’ unvanını taşır.”

Bu madde 29 Ekim 1923 günlü 364 sayılı Yasanın 4’üncü maddesi olarak yeniden düzenlenmiş ve şu biçimi almıştır; “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükümetin inkısam ettiği şuabatı idareyi İcra Vekilleri vasıtasiyle idare eder.”

Meclis Başkanı aynı zamanda İcra vekilleri Heyetinin de başkanıdır

Meclis Başkanını Büyük Millet Meclisi seçer. Meclis başkanı bakanlar kurulunun da doğal başkanıdır. Meclis Başkanı sıfatıyla Meclis kararlarını (yasalar vb) imzalar; yürütmenin başkanı olarak da Bakanlar Kurulu kararlarını onaylar.

“MADDE 9- Büyük Millet Meclisi heyeti umumiyesi tarafından intihap olunan reis bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vaz’ına ve Heyeti Vekile mukarreratını tasdika selâhiyettardır. İcra Vekilleri Heyet içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi reisi Vekiller Heyetinin de reisi tabiisidir.”

Reisicumhur unvanı 29 Ekim 1923 değişikliğiyle getirilmiştir. Seçilmesinde süre sınırlaması öngörülmemiştir.

1921 Anayasasında tanımlanan Reis unvanı, 29 Ekim 1923’te 364 sayılı Yasayla “Türkiye Reisicumhuru” olarak değiştirilmiş; Devletin reisi olarak tanımlanmıştır.

“ONUNCU MADDE- Türkiye Reisicumhuru, Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından ve kendi âzası meyanından bir intihap devresi için intihap olunur. Vazifei Riyaset yeni Reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olmak caizdir.”

“ON BİRİNCİ MADDE- Türkiye Reisicumhuru Devletin reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe Meclise ve Heyeti Vekileye riyaset eder.”

1921 Anayasasında Başbakanlık kurumu yoktur.

İcra Vekilleri Heyetinin her bir üyesi TBMM genel kurulunda yapılan oylama ile seçilir. İçlerinden birini başkan seçerler ama seçilen, Türkiye Devletinin başbakanı değildir. Müzakereleri yürütmek dışında görev ve yetkisi yoktur.

“MADDE 9- İcra Vekilleri Heyet içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi reisi Vekiller Heyetinin de reisi tabiisidir.”

Başbakanlık Kurumu 1923 yılında Anayasaya girmiştir. 

Bakanların Meclisten onay alması zorunluluğu 1921 Anayasasında bile vardır.

“ON İKİNCİ MADDE- Başvekil Reisicumhur tarafından ve Meclis âzası meyanından intihap olunur. Diğer vekiller Başvekil tarafından yine Meclis âzası arasından intihap olunduktan sonra heyeti umumiyesi Reisicumhur tarafından Meclisin tasvibine arzolunur.”

1921 Anayasasında merkezden yönetim istisna- yerinden yönetim esastır

1921 Anayasasında güçlü bir yerel yönetim modeli öngörülmüştür. Adalet; İç ve dış siyaset; güvenlik uluslararası ilişkiler dışındaki bütün yetkiler yerel yönetimlere bırakılmıştır. Vilayetler, eğitimden sağlığa, tarımdan bayındırlığa bir çok alanda görevli ve yetkili sayılmıştır. 

“MADDE 11- Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’î, adlî ve askerî umum, beynelmilel iktisadî münasebet ve hükûmetin umumî tekâlifi ile menafii birden ziyade vilayete şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz’edilecek kavanin mucibince Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi Vilâyet Şûralarının salâhiyeti dahilindedir.” 

Resmi Din İslâmdır maddesi “taviz” olarak verilmiştir.

Teşkilat-ı Esasiye Kanununa Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 günlü, 364 sayılı Yasayla girmiştir.

“İKİNCİ MADDE- Türkiye Devletinin dini, Dini islâmdır. Resmi lisanı tükçedir.” (Orijinal metindeki yazım yanlışları düzeltilmemiştir.)

Nutuk’da bu maddeyle ilgili olarak şu sözler yazılıdır; “yeni Türkiye Devleti’nin ve Cumhuriyet rejimimizin çağdaş karakteriyle bağdaşmayan deyimler, inkılap ve Cumhuriyet’in o gün için sakıncalı görmediği tavizlerdir. Millet, bu fazlalıkları, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’muzdan ilk fırsatta kaldırmalıdır!”

Eğer başarırlarsa Anayasaya bu kez taviz olarak girmeyecektir.