Geçen yüzyıla damgasını vuran, insanlığın eşitlik ve özgürlüğe doğru attığı büyük adımdan Myanmar da etkilenmişti. Bu çok uzak olmayan Myanmar’ın sosyalist geçmişi unutturulmaya çalışılıyor.

Myanmar’da ne oluyor?

Türkiye’de çoğunluğun haritada yerini göstermekte zorlanacağı Myanmar’da geçen haftalarda askeri darbe oldu, bunun üzerine ABD’nin demokrat başkanı Biden kuvvet komutanlarına yaptırım uygulama kararını açıkladı.

Günümüz emperyalizmini daha iyi anlayabilmek için Myanmar’a bir kez bakmak yararlı olacak. 

Ancak Myanmar hakkında güncel olarak yazılanlara bakılınca liberalizm etiketli üç sorun kendini gösteriyor.

İlki, geçen yüzyıla damgasını vuran ve insanlığın eşitlik ve özgürlüğe doğru attığı büyük adımdan Myanmar da etkilenmişti. Bu çok uzak olmayan Myanmar’ın sosyalist geçmişi unutturulmaya çalışılıyor. İkincisi, Myanmar’ın sadece rejimi tartışmaya açılıyor, içinde bulunduğu üretim ilişkileri göz ardı ediliyor. Son olarak da, liberal aklın hem kendini hem çevresini akılsızlaştırırken kullandığı yöntem emperyalizm kuramını yok sayması oluyor.

Bu kısa yazının izin verdiği kadarı ile ilk soruna bakalım.

Myanmar’ın eski ismi Burma’dır ve 19. yüzyılda İngiliz sömürgesi haline gelmiştir. İngilizler bu ülkeyi feodal beylerin işbirlikçiliğine dayanarak İkinci Dünya Savaşı’na kadar yönetirler. İkinci Dünya Savaşı’nda Japon işgali altında kalır. Ancak komünistleri de içinde barındıran ulusal kurtuluş savaşı Japonlar karşısında başarılı olur. 1947’de Burma İngiltere’den bağımsızlığını kazanır.

Sonrasında Kurtuluş Cephesi’nin ikiye bölündüğü ve burjuvazinin Kurtuluş Cephesi’ndeki sol kanadı tasfiye etmeye çalıştığı görülür. Uzun mücadelelerden sonra 1962’de emekçi sınıflar iktidarı ele geçirirler ve 1988’de karşı devrimin dünya genelinde galebe çalmasına kadar sosyalist bir cumhuriyet kurulur. Üretim araçlarının devletleştirildiği ve tarımda kolektivizasyona gidilen bu süreçte Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti ile işbirliği yapılır.

İleride bu sürecin ayrıntısına dönmek üzere Myanmar’ın sosyalist geçmişini unutturmak isteyenlere inat bir hatıra pulu ekleyelim. Üstelik bu ara moda olan uzayla ilişkili. “Sert iniş” yapamamışlar ama 50 yıl kadar önce bir Sovyet uydusu aracılığı ile dünyaya bağlanmışlar.

1962-1988 arasında yaşayan Burma Birliği Sosyalist Cumhuriyeti’ne ait bir pul.

Karşı devrim sonrası bilindik hikâye! Tarımda kolektivizasyon çözülür, köylüler piyasanın acımasızlığına terk edilir. Uluslararası sermayeyi çekecek emek karşıtı önlemler ile ülke emperyalizmle bütünleşir.

Ama Myanmar’ı bugün gündemimize sokan şey de bütünleşmeye çalıştığı emperyalizmin 2000’li yıllarda iki düşman kampa ayrılması oldu.

Bu konuya bu köşede birçok kez değinmiştik. Aşağıdaki harita Myanmar’ın jeopolitik önemini özetliyor. Dünyanın en büyük ham madde tüketicisi ve meta ihracatçısı durumuna gelen Çin için Endonezya ve Malezya arasında kalan Malakka boğazı bu dev hacimli ihracat ve ithalatta dünyanın en kritik coğrafyasına dönüştü. ABD Pasifikteki oyununu Malakka Boğazı’nı bir şekilde Çin’e kapatma üzerine kuruyor. Çin ise alternatif ticaret yolları arıyor.

Myanmar’ın Çin ile Bengal Körfezi arasındaki pozisyonuna bakarsanız neden emperyalist çekişmenin adresi haline geldiğini görürsünüz. Çin hızlı tren hatları, Myanmar kıyılarındaki büyük liman inşaatları ve serbest bölgelerle Myanmar’ı bir geçiş güzergâhı haline getirmiş durumda.

Çin stratejik Malakka Boğazına bağımlılığını azaltmak için Myanmar’ı transit geçiş için kullanıyor.

Şimdi ABD’nin neden sürekli Myanmar’ı insan hakları ihlalleri ile suçladığını anlayabiliriz. Myanmar halklarından Arakanlı Müslümanlar son dört sene içinde artan baskı nedeniyle Bangladeş’e göçmek zorunda kaldılar. Tarihsel nedenleri olan bu süreci başka bir yazıda açabiliriz. 

Ancak bildiğimiz ABD, İngiliz ve Fransız sermaye sınıflarının Myanmar dışında Vietnam, Laos, Tayland ve Kamboçya’yı da kapsayan Hindçini Yarımadası’nda milyonlarca kişiyi tarifsiz acılarla katlettiğidir. Bu profesyonel canilerin insan hakları ile alakaları olmadığını ama insan haklarını müdahale etmek için kullandıklarını çok iyi biliyoruz. Buradaki çığırtkanlık, ucuz ve bazen karşılıksız kredilerle kendine alan açan Çin’e karşı hegemonyayı kaybetmeleri nedeniyledir.

Öte yandan yazarlar Myanmar konusunda, “Çin ülkelerin içişlerine karışmaz” diyorlar. Yine karşımıza emperyalizm teorisinden yoksunluğun getirdiği düşünce zaafı ortaya çıkıyor. Tabi ki Çin kaşarlanmış Batı emperyalizminin kirli oyunlarına başvurmuyor. Ancak Myanmar’ın aldığı sermaye ihracatının en büyük kısmı son 30 yılda Çin’den gelmiş, 2010-11 yıllarında sermaye ihracatı tepe yapmış.

Çin ülkenin doğalgaz, petrol ve madenciliğinde, demiryolu ve deniz yolu işletmeciliğinde söz sahibi. Bu kadar sermayeyi ihraç edenin bir ülkenin iç işlerine karışmaması mümkün olabilir mi?

Son kez şu aşağıdaki haritaya bakalım. Arakanlı Müslümanların yaşadığı bölge Myanmar’ın kıyı kısmı. Sadece onlar değil, burada yaşayan diğer köylülerin de mülkleri devlet tarafından kamulaştırılıyor. Neden? Çünkü buralardan tren hatları geçiyor, maden işletmeciliğine açılıyor, dev limanlar inşa ediliyor ve büyük serbest bölgeler oluşturuluyor. Ayrıca serbest bölgelerde ucuza çalışacak emek gücüne ihtiyaç var.

Liman, serbest bölge ve enerji sektörüne açılarak özelleştirme için kamulaştırma yapılan Hint Okyanusu kıyısındaki Arakan bölgesi görülüyor.

İleride bu konuya ister istemez tekrar döneceğiz. Ancak şu kadarı açık olmalı, Myanmar’ın tekrar özgürleşmek için sosyalizme gereksinimi var.