2015’te parlamento ve 2019’da İstanbul Büyükşehir seçiminin tekrarını kabullenerek seçme hakkından kopan muhalefetin ilk seçimde AKP’yi düşürme iddiası hamasettir. Newroz'da hamasete yer olmamalıdır.

Madem Newroz…

Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve aynı gün HDP’ye kapatma davası açılması bu Newroz’u da bahar müjdecisi olmaktan uzaklaştırdı. Ama politik mücadeleler yoluyla elde edilebilecek sonuçların başka şeylere havale edilmesi zaten saçmadır. Bölge halklarımızın Newroz bayramı olsa olsa mücadelenin yükseltilmesi için bir vesile, moral ve umut günü olabilir. Baharın gelemediği bir Mart sonunda hiçbir şey gerçek sorunların tartışılmasını hamasetle örtmeye hizmet etmemelidir.

Herhangi bir parti kapatılır mı, kapatılmaz mı? Bizim tezimiz -ki TKP’nin 1920’de kurulmasını ülkemizde solun büyük bölümü başlangıç noktası saydığına göre, genel olarak Türkiye solunun tezi de diyebiliriz- gericiliğe siyaset izni verilmemesi yönünde olageldi. “Biz” şeriat ve saltanat özlemcilerine fırsat tanınmamasını savunduk hep. Tarikatların siyasal partilerle ilişkilenmesini suç saydık. 1970’lerde kontrgerilla operasyonlarının bir ayağı da parti olarak örgütlendiğinde, sol MHP’nin kapatılmasını, cinayet şebekelerinin dağıtılmasını talep etti. Her ne gerekçeyle ve maksatla kararlaştırılmış olursa olsun, şeriatçı partilerin kapatılmasında yanlış bir şey yoktur. Laiklik anayasal güvence altında olacaksa, laikliğe kökten karşıt olan bir akım siyasi iktidar yarışına girememelidir. Kimse kusura bakmasın, bu geleneğin üstüne ileride daha fazlası bina edilmek durumundadır; edeceğiz de. İnsanın insanı sömürmesini, egemenlik haklarının ülke dışına devredilmesini savunmak, savaş kışkırtıcılığı, ırkçılık ve şovenizm propagandası yapmak ve bunlar doğrultusunda örgütlenmek siyasi ve hukuki meşruiyet alanının dışında kalacak. Sosyalizm bu sayede ve bu yolla özgürlüğün iktidarı olacak.

İktidarın HDP’ye yönelik saldırısıysa bütünüyle gayrimeşrudur. Hukukun siyaset üstü olduğu temelsiz bir iddiadır; “gerçek hukuk bu değil” türünden yaklaşımların içi boştur. Ama hukukun siyasi iktidarın alelade bir enstrümanı haline getirilmesi, egemen güçlerin yönetilenlere yönelik pervasız saldırısı demektir. Buna sonuna kadar karşı çıkılması gerektiği açık.

AKP’nin, her yeni günü daha fazla sömürü demek olan iktidarını sürdürmek adına attığı adımları mahkûm etmek için AKP’yi de kapsayan bir özgürlük ve demokrasi anlayışına muhtaç değiliz. Kendisi gerici olmayıp da, gericilerin “haklarını” geçmişte savunan herkes yanlış yapmıştır. Nokta. 

Karşı tarafta bu kullanışlılıkları nedeniyle yanlış yapanları takdir edecek kimse yok; bunu geçelim. Asıl önemlisi, sınıflı toplumlarda özgürlüğün bile sınıfsal olduğudur. Örneğin kapitalist bir toplumda demokrasi, ortak paydanın bütün topluma yaygınlaştırılması yoluyla değil, emekçilerin sermayenin gücünü geriletmesiyle, yönetilenler yönetenlerin elindeki silahları eksiltebildiği ölçüde genişler. 

Son paragraf herhalde Gergerlioğlu’nun zamanında Merve Kavakçı’yı savunduğunu söylemesine verilen yanıtı hatırlatmıştır. Şeriatçıda vefa olmadığını ikide bir kanıtlattırmak mı gerekiyor? 

Ama bundan daha önemlisi var. Bu son saldırının nereye gideceğine ilişkin derli toplu bir çerçeve çizemezseniz, ne geri püskürtme ne direnme olanağınız olur. CHP’nin Berberoğlu olayında olduğu gibi Gergerlioğlu’nun da milletvekilliğinin eninde sonunda iade edileceği görüşü, ilk bakışta mantıklı geliyor. Mantıklı olması boş olma durumunu değiştirmiyor. CHP’nin yaklaşımı AKP’nin hamlesinin hedeflerinden birini vurduğunu yansıtmaktadır. Madem karar, önceki örnekte olduğu gibi geri dönecektir, hukuk yolları tükenmiş değildir! Sağcı müttefiklerin ve CHP’nin kendisinin bile HDP’nin kriminalize edilmesine karşı çıkamayacak olması AKP’nin kalkış noktasıydı. Şimdi düzen muhalefeti ne şiş yansın ne kebap diye kıvranırken Gergerlioğlu’nun vekilliğinin bir süre sonra iade edilmesinin ne manası olabilir? 

Kapatma davası da benzer bir durum yaratıyor. Anayasa Mahkemesinin kapatma kararı almasına veya bu davanın sonuçlanmasına pek ihtimal vermeyenler yine ilk bakışta mantıklı görünebilir. Ama ya mesele hukuki prosedürün sonucu değil de, iktidarın karşıt bir partiyi yasaklamasının yalnızca gündeme getirilmesi ise? Kapanır-kapanmaz tartışmasının yürütülmesi bile AKP’ye güç katmıştır.

Böylesi gayrimeşru bir saldırıda dahi iktidara güç katan düzen muhalefetine seçimin tek çare olduğu fikri hâkim. Pot kırma potansiyelinin yüksek olduğunu geçenlerde “bize vaat edilenleri zamanı gelince açıklarız” sözüyle gösteren Pervin Buldan şimdi de partisinin oylarının patladığını ilan etmiş bulunuyor. Sarayda buna kahkahalarla gülünmüş olması yüksek ihtimaldir; süreç zaten oyları saymak gibi formaliteleri ortadan kaldırmaya gitmektedir çünkü!

Saldırının özü halkın seçme hakkına el konması gerçekten. Ama dikkat: İktidar bu yolda düzen muhalefetinin direncini kıra kıra ilerliyor sanılmasın. Şikâyet etmenin ötesinde seçme hakkına gerçekten sahip çıkan bir muhalefet hiç olmadı. Kayyumlarla çalışmayı sürdürerek, 2015’te parlamento ve 2019’da İstanbul Büyükşehir seçiminin tekrarını kabullenerek seçme hakkından kopan bir muhalefetin ilk seçimde AKP’yi düşürme iddiası hamasettir. Newroz'da hamasete yer olmamalıdır.