'Hırçın, huysuz, öfkeli olduğu söylendi; sevecen, güleç, anlayışlı ve dost olduğu da... Hiç şaşırtıcı değildi bu, insanoğlunun özgür ve eşit olabildiğinde neler yapabileceğini iyi bilen biri olarak acelesi vardı. Klasik müzik düşkünüydü, Beethoven'dan vazgeçmezdi, yeni buluşlardan heyecanlanırdı, öyle ki Paris yıllarında yeni tasarlanan uçakların deneme uçuşlarını saatlerce izlerdi. Sabırlıydı...'

Lenin kimdir?

150 yıl önce doğdu Vladimir İlyiç, 22 Nisan'da. 17 yaşında hukuk öğrencisiyken sürgündü Kokuşkino'da. 19'unda Marksist oldu. İlk kitabı yayınlandığında 24'tü yaşı. Bir yıl sonra tutuklandı, Sibirya'ydı bu kez sürgün adresi. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin kurucularındandı 28'inde. 33 yaşında Bolşeviklerin, 47'sine geldiğinde ilk sosyalist devrimin,

52'sindeyse Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin lideriydi.

Sürgünler, gurbette geçen günler...

Ciltler dolusu yazdı, kütüphaneler en sevdiği mekanlardandı. Gerçek anlamda kitap kurduydu; sayfaların içine gömülmüş devrimi arıyordu.

Yeni bir düzen kurulmalıydı.

Dürüst biri Çarlık Rusyası'yla mümkünü yok barışık olamazdı. Yoksa, zalimliğin ve yoksulluğun cirit attığı ülkede Vladimir İlyiç Ulyanov iyi, ayrıcalıklı bir yaşam sürebilirdi pekala.

Gerçeklere gözünü kapamayı reddeden binlerce aydından sadece biriydi.

Devrimi aramak ve bulmak konusundaysa biricikti.

Kapitalist düzenin iyileştirilmesi, reformlarla ıslah edilmesi onu hiç ilgilendirmedi. İyi bir Marksistti, imkansızla hiç uğraşmadı, sermaye düzeni için tarih hükmünü vermişti bir kere.
İmkansızı bıraktı, zor olanın peşine düştü.

Kapitalizm denen alçaklıktan kurtulmak için okudu, yazdı, polemiğe girdi, tartıştı... Örgüt kurdu, örgüt böldü, gün oldu rest çekti. Hasımlarının dediği gibi rüyasında bile "devrim"di gördüğü. Birini yaşadı (1905), birini izledi (1917 Şubat), birinin tartışmasız lideriydi (1917 Ekim).

Hırçın, huysuz, öfkeli olduğu söylendi; sevecen, güleç, anlayışlı ve dost olduğu da... Hiç şaşırtıcı değildi bu, insanoğlunun özgür ve eşit olabildiğinde neler yapabileceğini iyi bilen biri olarak acelesi vardı. Klasik müzik düşkünüydü, Beethoven'dan vazgeçmezdi, yeni buluşlardan heyecanlanırdı, öyle ki Paris yıllarında yeni tasarlanan uçakların deneme uçuşlarını saatlerce izlerdi. Sabırlıydı...

Siyasi mücadelede ise... Hep "gecikiyoruz" derdindeydi. Zamanlama ustalığı beklemeyi bilmesinden değil, beklenmemesi gereken anı yakalamasındandı.

Yoldaşlarına kalsa arabanın motoru tekliyor, direksiyonu ayar tutmuyor, lastikleri güven vermiyordu. Ne çare, Lenin Merkez Komite toplantılarında "gün belirlemeliyiz" demekte, ağırdan alanları "korkaklık"la suçlamaktaydı.

Yıllar boyu bunun için uğraşmış, buna hazırlanmışlardı. Bütün Avrupa'da kapitalizmin temelleri sarsılıyordu, yıllar boyu gericiliğin kalesi olagelen Rusya'da devrim şaşırtıcı bir yükselişe geçmişti, kaçırılmaması gereken fırsattı bu.
İnsanlık barbarlıktan kurtulabilirdi.

Kurtuluş yolu açıldı...

Devrimci irade ile devrimci koşullar çakıştı; Anadolu'dan Hindistan'a, Meksika'dan Norveç'e, Almanya'dan Çin'e, tüm dünya umut ve heyecanla ayağa kalktı. 1917 yılının 7 Kasımı'ydı, Lenin ve arkadaşları başarmıştı.

Sonrası ayrı öykü, büyük başarılar ve çok büyük bir trajedi... Zaman içinde, o devrimci irade zayıfladı, içten içe çürüyecek, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, emperyalist kuşatmaya ve burjuva ideolojisine karşı kendini savunamadan çözülüverecekti 1991'de.

İnsanlık bir kez daha tarih öncesine, barbarlık çağına döndü.

O çağı yaşıyoruz. O çağı sonlandıracağız.

Lenin yok; Kremlin duvarının önünde, Kızıl Meydan'daki mozolesinde mumyalanmış yatıyor. Eserleri, mücadelesi, mirası canlı alabildiğince... Geçmişte 20. yüzyıl Marksizminin kurucusu denirdi onun için; 21. yüzyıla girdik, bir önceki asrın armağınıdır yeni milenyuma.

Kapitalizm aynı kapitalizm; daha da berbat ve daha kırılgan... O kadar ki, yakın gelecekte insanlığın önüne "kurtulun artık benden" fırsatları çıkaracak...

Ve işte o zaman insanlığın kaderini "devrimci bir irade"nin varolup olmaması belirleyecek.

Kurtulacak insanlık. Savaştan, krizden, açlıktan, salgından... Bakacaklar geriye evlatlarımız, torunlarımız, ve "ne büyük acılar çekilmiş" diye şaşıracaklar. Sonra büyük yaratımları, buluşları, mücadeleleri konuşacaklar.

Ve Lenin'i...

Onun için çok büyük insanmış diyecekler...