Ancak ABD’de toplumsal düzen içinden çürümüştü. Virüs toplumsal eşitsizliğin çürüttüğü bu toplumu vurdu, sermayenin ve Trump’ın hayalleri dâhil her şeyi altüst etti.

Koronavirüs değil, ABD’yi toplumsal eşitsizlikler vurdu!

ABD’de işler yolunda gidiyordu sanki, Trump’ın saldırgan korumacılığı çalışmış, ekonomiyi bir düzlüğe taşımıştı. Büyüme oranları biraz yükselmiş, işsizlik rakamları oldukça düşük seviyelere inmişti.

Trump bu verilerle yaklaşan başkanlık seçimlerini kazanacağından emindi, kazanırdı da.

Ancak ABD’de toplumsal düzen içinden çürümüştü. İnanılmaz bir toplumsal eşitsizlik içinde yaşayan ABD halkının sosyalizme duyduğu özleme burada değinmiştik.

Virüs toplumsal eşitsizliğin çürüttüğü bu toplumu vurdu, sermayenin ve Trump’ın hayalleri dâhil her şeyi altüst etti.

Aşağıdaki grafik bu altüst oluşu çok iyi anlatıyor.

Daha birkaç ay önce işsizlik fonuna başvuranların sayısı 300 bin civarındayken, bu sayının bir anda nasıl arttığı grafikte görülüyor. Altı milyondan fazla emekçi işsizlik maaşı için başvurmuş durumda.

ABD’den başlayan ve bütün dünyaya yayılan 2008 çöküşüne bağlı olarak işsizlik fonuna başvurunun sadece 600 binlerde kaldığı görülüyor.

Hatta şu söyleniyor, 1900’lerin başındaki büyük depresyondan bile daha kötü hale gelmiş işsizlik. 1933’te işsizlik %25 civarına çıkmış, şimdi ise Nisan ayında %35’i bulabileceği söyleniyor.


Şekil: ABD’de işsizlik fonuna başvurularda pandemi ile birlikte roket hızındaki artış görülüyor.

Bu durum ABD’deki nitelikli iş kaybının bir sonucu. Artık çok az kişi güvenceli, hayatı boyunca çalışıp emekli olabileceği bir işte çalışıyor.

İşsiz kalanlar sadece ücretlerini yitirmiyorlar, işyeri tarafından sağlanan sağlık sigortalarını da kaybediyorlar.

Eskiden Türkiye küçük Amerika olacak denirdi, şimdi ABD büyük bir Türkiye olmuş gibi!

ABD’li zenginler özel uçak tutarak ve özel doktorlarını yanlarına alarak sığınaklarına çekildi deniyor.

Yoksullar ise çalışmak ve belli bir oranda ölmek zorunda.

Ayrıca ABD’de sınıfsal ayrımlar Afrika kökenli Amerikalılarda çok daha belirgin bir uçurum gösteriyor. Yoksulluk, eğitimsizlik, işsizlik, kötü beslenme…

Şöyle deniyormuş: “Amerikalı beyazlar soğuk algınlığı kapıyor, siyahlar zatürre”.

Örneğin, Michigan nüfusunun %14’ünü oluştururken, koronavirüs nedeniyle hastalananların %35’i, ölenlerin %40’ı Afrika kökenliymiş. Bu çok korkunç ama sadece sınıfsal ayrımın abartılı hale gelmiş halini sunuyor bize.

Ve ABD burjuvazisi gelişmeleri bir şekilde Çin’in başına yıkma eğilimiyle çıldırmış gibi davranıyor. Neredeyse Dünya Sağlık Örgütü Başkanı'nı linç ettiler. ABD emperyalizminin kibirli sözcülerinden Senatör Graham, “Bana kalırsa bütün dünya pandemiyle ilgili Çin’e fatura kesmeli” dedikten sonra şunu ilave ediyor:

Çin ile kimin kapışmasını istersiniz? -2020 başkanlık seçimlerini kast ederek- Trump mı, yoksa Joe Biden mı?

Amerikan burjuvazisinin sığınaklarında yaşadığı bu delilik haline çok ilginç bir olay eşlik etti.

ABD için gerilimin en yüksek olduğu ve Çin’i kuşatmaya çalıştığı Pasifik’te görevli nükleer yakıtla çalışan USS Theodore Roosevelt uçak gemisinde salgın görülmeye başlandı. Beş bin mürettebatı olan geminin kaptanı Albay Brett Crozier testi pozitif gelenlerin sayısı yüzü bulunca amirlerine bir mektup yazdı. Kısaca; savaş zamanında değiliz, gemiyi bir yere çekelim, karantina koşulları uygulansın, dedi.

Kaptanın ne hainliği ne aptallığı kaldı, nasıl olur da bir nükleer uçak gemisinin kaptanı böyle bir mektup yazardı? Hemen görevden alındı.

Kaptan gemiyi tek başına terk ederken mürettebatın onu destekleyen sloganlarını videoya almışlar, milyonlarca kez izlendi kısa sürede.

Eğer izlemediyseniz:

ABD emperyalizminin bu leş yiyici çakal sürüsü için olumlu bir şey yazacağımız bundan birkaç ay önce aklımıza bile gelmezdi. 
Ama bu da çok önemli, tarihte referansların nasıl aniden değişebileceğini gösteriyor.

Çarlık ordusu ve donanması da Avrupa’nın en gerici gücüydü. Ama 1905 Devrimi’ne katılan Potemkin Zırhlısı bütün emekçilerin kalbindeki yerini koruyor. Ekim Devrimi’ni Kışlık Saray’a top atışıyla başlatan Avrora’yı çok iyi biliyoruz.

ABD’nin dünyanın en büyük silahlanma bütçesiyle beslenen dev ordusunu en kritik anda bütünlük içinde tutamayacağına ilişkin erken bir sinyal bu.

Ama iş dönüp dolaşıp ABD işçi sınıfının bağımsız siyasi hattının güçlenmesine geliyor.

Sevgili okurlar, sakın bu dönemde hastalanayım filan demeyin, Fransız Devrimi ve Ekim Devrimi’nden çok daha güçlü etkileri olacak bir döneme giriyoruz.

Tabii ki seyretmeyeceğiz, öznesi olacağız.