BÜ’nün geleneklerini gıdım gıdım kıyacak; BÜ’yü, ‘BÜ’ye yabancılaştıracaktır. M. Bulu’nun ne kazanacağı belli olmasa da, ülkenin çok şey kaybedeceği bellidir.  

Kayyım rektörün hedefi!

Bir profesörün, şeytana uyup doktora tezinde intihal (başkasının yazısını izin almadan/kaynak belirtmeden kullandığını-aşırma) yaptığını varsayalım. O kişi doktora yaptığı üniversiteye rektör adayı olmak için başvurur mu? Başvurması ne anlama gelir?

Bir vakıf üniversitesinin yaklaşık bir yıldır rektörlüğünü yapan ve akademisyen olarak da, rektör olarak da pek öne çıkmamış bir profesör düşünelim. Bu profesör, üçte bir maaş alacağı bir devlet üniversitesinin rektörlüğüne aday olur mu? Aday olması ne anlama gelir?

İktidar partisi için yıllardır çalışan, o partinin ilçe teşkilatını kuran ve milletvekilliğine aday olup iktidarın oluşturduğu ve toplumun pek hayrına olmayan bir komisyonda da görev yapan bir profesör, partisinin liderinin seçip atayacağı rektör adaylığına başvurur mu? Başvurması ne anlama gelir?

Rektör adaylarını üçe indirip cumhurbaşkanına sunan YÖK üyesi profesör, yukarıda özetlenen nitelikteki bir adayı cumhurbaşkanına sunacağı üç kişilik listeye alır mı? Alırsa bu ne anlama gelir? 

Bir devlet üniversitenin rektörlüğüne atanan profesör, atandığı üniversitenin öğrencileri, mezunlar ve de birlikte eğitim-öğretim süreçlerini yürüteceği akademisyenleri, “Kayyım rektör istemiyoruz” dediklerinde rektörlükten istifa etmez mi? İstifa etmemesi ne anlama gelir? 

Kayyım rektör istememe tepkisi devam ediyorsa, tüm Türkiye’den de yurt dışından da bu tepkiye destek geliyorsa; demokratik tepkileri nedeniyle atandığı üniversitenin yüzlerce öğrencisi mağdur edildiği gibi, diğer illerde onlara destek veren öğrenciler de mağdur ediliyorsa, dayak yiyor, hakaret ediliyor, ev hapsine mahkum ediliyor, tutuklanıyor, anlamsız cezalar isteniyorsa, kayyım rektörün hâlâ istifa etmemesi ne anlama gelir? 

Boğaziçi Üniversitesi’nde (BÜ) bu durum yaşanıyor ve istenmeyen kayyım rektör M. Bulu, istifa etmiyor! Bu durum M. Bulu’nun BÜ öğrencilerinin, mezunlarının ve akademisyenlerinin beklentileriyle örtüşmeyen vizyon ve misyon sahibi olduğunu gösteriyor. 

M. Bulu’nun durumu,  Prof. Dr. H. Tan’nın ODTÜ rektörlüğüne getirilmesini anımsatmaktadır. Bilindiği gibi, Süleyman Demirel’in başbakan olduktan sonraki en büyük sıkıntılarından biri, bağımsızlık, bilimsellik, halkçılık ve laiklik savunucusu olan üniversite gençliğidir ve bu tür gençlerin çoğunlukta olduğu ODTÜ’dür. Demirel 1975’de I. Milli Cephe  hükümetini kurduktan sonra, çözümü fanatik MHP’li olan Hasan Tan’ın ODTÜ rektörü olmasını sağlamakta bulmuştur. H. Tan, ODTÜ’ye yandaşlarını doldurmaya başlayınca okulda huzur kalmamış ve ODTÜ kimliğinden uzaklaşmaya başlamıştır. H. Tan’ın 12 Eylül darbesi üzerine yurt dışına kaçmasından sonra ODTÜ kısa sürede eski kimliğine kavuşmuştur. 

Bir bakıma M. Bulu’nun vizyon ve misyonu, kayyım rektör olduğu anda başlamıştır. Öğrenciler, akademisyenler ve BÜ, anında gericilerin hedefi haline getirilip dışlanmışlardır ve iktidarın lehine gündem saptırmaya yaramıştır. 

Arkasından M. Bulu, kendisini istemeyen akademisyenleri bölme girişimini başlatmıştır. Bu arada, BÜ’de tepeden inme ve yasal durumla bağdaşmayan iki fakülte kurulup bu fakültelere dışarıdan öğretim elamanı atanacak olması, akademisyenleri bölme işini kolaylaştırmıştır. BÜ’nün iki akademisyeni Bulu’nun yardımcılığını kabul etmiştir. 

Akademisyenleri bölme girişimi önemli bir olaydır. Çünkü BÜ geleneğinde laik ve bilimsel eğitim ile üniversite özerkliği bağlamında meslektaşlık ve meslektaş dayanışması önemli bir değerdir. 

M. Bulu, anayasal haklarını kullanıp kayyım rektör istemeyen öğrencilerin polisten ve iktidardan çektikleri yetmemiş gibi bir de onlar hakkında soruşturma açmıştır. BÜ akademisyenlerini bir kez daha bölmüş ve bir akademisyenin bu soruşturmayı yürütmesini sağlamıştır. 

BÜ’nün bir başka geleneği, öğrenci kulüplerinin varlığı ve çeşitliliği ile bu kulüplerin ilgili kurulların kararları sonunda kurulup kapatılmasıdır. M. Bulu bu geleneğe de aldırmamış, kendisini en barışçıl bir eylemle protesto eden kulübü kapatmıştır. 

BÜ’nün bir diğer önemli geleneği, birim yöneticilerinin seçimle belirlenmesidir. 12 Eylül öncesinde yöneticiler seçimle belirlenmiştir. YÖK’ün belirlediği adaylardan birinin rektör atanmasına 1992’de karşı çıkıp üniversitelerin seçimle rektör adaylarını belirlemesinin yolunu açan BÜ’dür. BÜ aynı zamanda 1992’de dekan adaylarıyla bölüm başkanlarını ve diğer birim başkanlarını seçimle belirlemeye başlayan ilk üniversitedir. 

M. Bulu,  BÜ’nün seçim geleneğine de darbe vurmuştur.  

Kayyım rektör atanmadan çok önce başlatılan süreç sonunda BÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü (SBE) müdür adayı, 9 Şubat  2021 günü yapılan seçimle belirlenmiştir. M. Bulu, bu akademisyeni SBE müdürlüğüne atayacağına, seçime bile girmemiş bir akademisyeni atamıştır. Hem seçim geleneğine aldırmamış hem de BÜ akademisyenlerini bir kez daha bölmüştür. M. Bulu, ayrıca bu atanma kararını bildiren yazısında haddini bir kez daha aşarak, SBE müdürü seçimiyle ilgili olarak gerçeklerle bağdaşmayan bir şekilde BÜ akademisyenlerini küçümseyici ve suçlayıcı ifadeler de kullanmıştır. 

Anlaşılan M. Bulu kayyım rektörlüğüne devam ettikçe, 

  • Tüm olumsuz koşullarda özerkliğine sahip çıkabilmiş olan;
  • Hem öğrencinin ve toplumun gözünde hem de akademik açıdan Türkiye’nin en gözde üniversitelerinden biri olan;
  • İktidarın laik, bilimsel ya da demokratik olmayan uygulamalarına karşı en çok bildiri yayımlayan üniversitelerden biri olan;  
  • Akademisyen sayılarına göre, barış bildirisini imzalamış en çok akademisyene sahip olan;
  • Ülkenin Batı’ya açık üniversitelerinden biri olan;
  • Ülkenin en yüksek puanlı öğrencilerini alan üniversitelerden biri olan;
  • Ülkenin gözde üniversitelerini kazanamayanlar için getirilmiş ve ABD’nin SUNY üniversiteleriyle ortak olarak yürütülen hem Türkiye’deki üniversiteden hem de SUNY üniversitesinden diploma almayı sağlayan paralı programın uygulamasını sonlandıran tek üniversite olan

BÜ’nün geleneklerini gıdım gıdım kıyacak; BÜ’yü, ‘BÜ’ye yabancılaştıracaktır. M. Bulu’nun ne kazanacağı belli olmasa da, ülkenin çok şey kaybedeceği bellidir.  

Esasında M. Bulu’nun BÜ’ye yapmak istedikleri, değişik ölçüşlerde de olsa tüm devlet üniversitelerinde gerçekleşmektedir. Kayyım rektör oldukça üniversitenin özerkliği söz konusu olamaz. 

Özerk olmayan üniversiteye de, üniversite denemez. 

[email protected]