Cumhuriyetin bütün birikimleri karadelik olmakla suçlanıp satıldı. Çoğu KİT statüsündeydi.

Karadelik kim?

Cumhuriyetin bütün birikimleri karadelik olmakla suçlanıp satıldı. Çoğu KİT statüsündeydi.

Kimileri yoksul kesimlere daha ucuza geçinebilecekleri seçenekler sunuyordu. Beslenme, giyinme, ısınma, barınma, dinlenme gibi temel gereksinmeler ucuza karşılanabiliyordu. Bundan, yalnızca yoksul kesimler değil yeni palazlanmaya başlayan sermaye sınıfı da yararlanıyordu: işçilerine yüksek tutarlarda ücret ödemeleri gerekmiyordu.

Kimileri aracılığıyla üreticinin tahılına, pancarına, etine, sütüne fiyat garantileri veriliyordu. Tüccarın insafına terk edilmiyorlardı.

Kimileri enerji, maden, altyapı yatırımları için kurulmuştu: bir yandan sermayenin üstesinden gelemeyeceği yatırımlar yapılırken bir yandan da hammadde gereksinmeleri ucuza geliyordu.

İktisadi işletmeydiler ama sonuçta hepsi birer kamu kuruluşu anlayışıyla çalışıyordu. Sosyal amaçları vardı ve görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki zararlarını Devlet karşılardı: buna görev zararı denirdi.

1970’lere gelindiğinde özel ellerde biriken sermaye, kamu desteğine gerek duymayacak büyüklüğe erişmişti. Dahası; kamu elinde birikenler artık iştahını kabartıyordu.

Zarar ediyorlar denildi; verimlilikleri az denildi; Ülke kaynaklarını heba ediyorlar denildi; gereksiz yere çok sayıda personel çalıştırıyorlar denildi.

Oysa verimli çalışmadıkları savı yalandı. 1970’li yıllarda yapılan araştırmalarda özel sektörden daha verimli oldukları görülüyordu. Verimlilik, teknoloji işiydi ve özel ellerdeki sermaye, henüz yeterli birikime erişememişti. Teknolojilerini yenilemediler, köhneleştirdiler ve “verimli değiller” yalanları zaman içinde gerçek oldu.

Çok sayıda personel çalıştırılıyordu belki ama işsizlik sorununun çözümündeki katkısı da bir gerçekti. Üstelik emekçiler köle olmuyordu. Sendikaları, toplu iş sözleşmeleri vardı ve insanca yaşama mücadelesi verebiliyorlardı. Patronlar da ayaklarını denk almak zorunda kalıyorlardı.

Karadelik dedikleri kamu işletmelerini, en çok para edeceklerinden başlayıp sattılar. Satıştan 70 milyar ABD Doları gelir elde edildiği sanılıyor. Bir yıllık enerji faturası. Oysa bu kadarı bile gerçek değil. Hesapta önemli bir eksik var: satış giderlerini düştüğümüzde, bir hesaba göre 42 milyar; bir hesaba göre 49 milyar ABD Doları gelir elde edildiği ortaya çıkıyor.

Hesabı 2021 yılı Merkezi Bütçe teklifinde şöyle yapılmış; “… iş kaybı tazminatı ödemeleri ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların özelleştirmeye hazırlanması amacıyla idari, mali ve hukuki yönden yapılan düzenlemelerin gerektirdiği diğer zorunlu harcamalar düşüldükten sonra kalan 42 milyar ABD Doları genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Hazine hesabına aktarılmıştır...Türk Telekom hisselerinin satışına ilişkin uygulama kapsamında tahsil edilen 7 milyar ABD doları ile birlikte Hazineye yapılan transfer toplamı 49 milyar ABD doları olmuştur.”

Kamu adına elde fazla bir şey kalmadı. Kalanlarını bölüp parçalıyorlar yeni işletmeler biçiminde yeniden yapılandırılıp satın alanlara para kazandıracak duruma getirmeye çalışıyorlar. 

KİT yatırımları bu amaca hizmet ediyor

2021-2023 yatırım programında KİT yatırımlarına toplam 119,5 milyar lira ayrıldı; 112,1 milyar lirası satılmak üzere hazırlananlar için kullanılacak. Yatırımların yıllar ve şirketler ayrıntısında dağılımı, gruplandırılmış biçimde aşağıdaki çizelgede görülüyor.

Sermayeye tanınan çıkarlar bunlarla kalmıyor elbette. Dün Oğuz (Oyan) hoca yazdı; Patronlar 2021 yılında 112 milyar lira kurumlar vergisi ödedi; 230,8 milyar lira teşvik aldılar. Üstelik kurumlar vergisinin hiç de az olmayan bir bölümünü Devlet işletmeleri ödüyor. Kabaca 100 milyar lirasını ödemişlerdir deyip geçelim. İyi ticaret…

Patronlara sunulan çıkarların hangisini sayalım, neredeyse her yıl çıkarılan yasalarla vergi borçları affediliyor; kayıt dışı paraları aklanıyor; İşsizlik fonundan patronlara milyarlar boca ediliyor; yeni işçi alsınlar, istihdam artsın diye işçilerin ücretlerini, primlerini devlet ödüyor; kölelik koşullarında çalıştırmanın yasaları çıkarılıyor.

Bu yazılanlardan sonra yeniden soralım; KARADELİK KİM?