'Altı ayda bir bu dönüşümün bilançolarını çıkaran Dünya Ekonomik Görünümü raporları, bu sorumluluğu yansıttığı için “kronik iyimserlik hastalığı” ile arızalıdır. Dünya görüşü, kapitalizmin doğasından kaynaklanan karşıtlıkları, kriz dinamiklerini algılamaya imkân vermez; kapitalizm, bir sözcük olarak dahi IMF lügatçesinde yer almaz. '

IMF’nin 2020-2021 Öngörüleri: Dünya ve Türkiye

IMF’nin son Dünya Ekonomik Görünümü (“World Economic Outlook”) başlıklı raporu, beklendiği tarihte (Nisan 2020’de) yayımlandı. Bir önceki (Ekim 2019) tarihli rapor ufak tefek revizyonlarla Aralık’ta güncellenmişti.

Korona salgını, aradan geçen dört ay içinde bir önceki raporun (güncellemeler dahil) 2020-2021 öngörülerini ve bunlara ilişkin çözümlemelerini tümüyle geçersizleştirdi.

Şişirilmiş bir belge”: IMF’nin son raporu…

Sözünü ettiğim Nisan 2020 tarihli rapor, korona salgını ortaya çıkarken, tırmanırken kaleme alındı. Herhalde, IMF’nin tarihçesine en aceleye getirilmiş, “şişirilmiş” rapor olarak geçecektir. Raporun uzunluğu (25 sayfa) da bunu gösteriyor. Bir önceki “kardeş rapor” 190 sayfaydı.

Bu kargaşa ortamında tüm dünyayı kapsayacak, iddialı bir ekonomik belge hazırlamak zorunda kalan IMF raportörlerine anlayışla bakalım. Ama, bu uluslararası kurumun kadrolarına, belgelerine damgasını vuran ideolojik konumu da unutmadan…

Bu ideolojik konumun yansımalarından biri, sorumluluk duygusundan kaynaklanır. IMF, son kırk yıldan bu yana dünya ekonomisini ve çok sayıda ülkeyi neoliberal yörüngeye yerleştiren, uygulatan kurumların ön safında yer alır.

Altı ayda bir bu dönüşümün bilançolarını çıkaran Dünya Ekonomik Görünümü raporları, bu sorumluluğu yansıttığı için “kronik iyimserlik hastalığı” ile arızalıdır. Dünya görüşü, kapitalizmin doğasından kaynaklanan karşıtlıkları, kriz dinamiklerini algılamaya imkân vermez; kapitalizm, bir sözcük olarak dahi IMF lügatçesinde yer almaz.

IMF bu nedenle kapitalist dünyayı etkileyen 1998-2002, 2008-2009 krizlerini öngöremedi; son on yılda dünya ekonomisinin, bunalımlara yatkın bir ortama sürüklenmesini algılayamadı. Öngörüleri sistematik olarak aşırı-iyimser kaldı.

Hemen hemen her ekonomik rapor, birkaç ay önceki öngörüleri “aşağı doğru düzeltir.” Bu tespit Nisan 2020 raporu için de geçerlidir. Bu belgede dünya ekonomisi ve Türkiye’ye ilişkin öngörülere bu açıdan bakalım.

Dünya ekonomisi: 2020’de küçülme, 2021’de “eskiye dönüş”…

Son IMF raporunun ayrıntılarına girmeyeceğim. Sadece dünya ekonomisindeki millî gelir (büyüme / küçülme) hareketlerinin 2019, 2020 ve 2021 verileri üzerinde duracağım. Aşağıda bu bilgiler (aynı sırayla) yer alıyor.

İlk üç satır dünya ekonomisi ve onun Merkez / Çevre ayrımını temsil eden iki ana blokudur. Sonraki üç satır çevre ekonomilerine ilişkin üç bilgi içeriyor: Bu blokun en büyük iki ülkesi ve Türkiye’nin de dahil olduğu “gelişmekte olan Avrupa” bölgesi…

Sayılar yüzde (%) değişim oranlarıdır. 2019 gerçekleşmiş bulguları, 2020 ve 2021 ise IMF öngörülerini içeriyor…

  • Dünya ekonomisi: +2,9 → -3,0 → +5,8

  • Gelişmiş ekonomiler: +1,7 → -6,1 → +4,5

  • Gelişmekte olan ekonomiler: +3,7 → -1,0 → +6,6

  • Çin: +6,1 → + 1,2 → +9,2

  • Hindistan: +4,2 → +1,9 → +7,4

  • Gelişmekte olan Avrupa: +2,1 → -5,2 → +4,2

Yaşadığımız salgın (2020) ve sonrasına ait öngörülere göz atalım.

İlk tespit, IMF’nin Aralık’ta öngöremediği 2020 krizine ilişkindir. IMF, krizi fark ediyor ve “The Great Lockdown” olarak adlandırıyor. Türkçe, “büyük karantina” diye çevrilebilir.

Rapor, millî gelir hareketlerinde sert gerilemeler öngörüyor ve krizden kaynaklanacak üretim kayıplarını sorguluyor. Önce “kriz öncesindeki (2019’daki) büyüme eğilimi aynen sürseydi sonraki iki yılın (2020-2021’in) dünya millî geliri nasıl seyrederdi?” hesaplamasını yapıyor. “Böylece varsayılan toplam” ile iki kriz yılının millî gelir öngörüleri arasındaki farkı hesaplıyor.

Sonuç şudur: “2020-2021’de üretim kayıpları birikimli olarak 9 trilyon dolardır ve Almanya ve Japonya ekonomilerinin toplamından daha büyüktür. 2008’deki finansal krizden çok daha sert üretim kayıpları söz konusudur.”

Zira, dünya GSYH’sının 2008’deki küçülmesi, korona krizine göre daha sınırlıydı; ikinci büyük ekonomi olan Çin’e yansımamıştı.

İkinci tespit, krizin coğrafî dağılımı ile ilgilidir: Kapitalist dünya sisteminin merkezi (özellikle AB ve ABD) daha sert etkilenmiştir.

Rapor’un 2021 öngörüleri ciddiye alınamaz…

IMF’nin 2020’deki küçülme tahminleri gerçekçi midir? Birkaç ay içinde ortaya çıkacak. 2021 öngörülerine gelince, IMF kronik iyimserliği kontrol edemiyor: O yıl dünya ekonomisinde hızlı ve yaygın bir telafi süreci başlayacaktır ve bir anlamda “her şey eskisi gibi…” olacaktır.

Yukarıda sayılara bakınız: 2021’de tüm coğrafyalarda millî gelirler hızla yükselecektir. Dahası, büyüme tempoları her yerde kriz öncesini (2019’u) aşmaktadır.

2021’in iyimser öngörüleri, “salgının 2020’nin ikinci yarısında söneceği; dünya çapında izlenecek politikaların yaygın iflasları, kapsamlı istihdam kayıplarını ve finansal gerilimleri önleyeceği” varsayımlarına dayanmaktadır.

Salgının iki ay sonra “söneceği” beklentisini bir yana bırakalım. Kriz hızla telafi edilecekse, kritik belirleyici etken, IMF’ye göre “krize karşı izlenecek etkili politikalar”dır. Rapor, 2020’de krize karşı istisnaî parasal, malî genişleme uygulamalarına, hatta sermaye çıkışlarının denetimine cevaz veriyor; ama ısrarla “geçici olması ve gerekli politikaların korunması koşuluyla…” (Rapor, ss.12-13). “Gerekli politikalar” ifadesi, IMF lügatçesinde tek anlam taşır: “Piyasa dostu reçeteler…”

Nisan 2020 Raporu, bir yıl içinde geleneksel politikalara dönüleceğini; bu sayede “her şeyin eskisi gibi” olabileceğine güvenmektedir. IMF’nin ideolojik gözlükleri, kapitalizmin sistemik zafiyetleri ile korona krizinin birleşmesinden oluşan karanlık bir ekonomik geleceği imgeleyemez.

Bu nedenle de Rapor’un yakın geleceğe ilişkin öngörüleri ciddiye alınamaz.

IMF son raporunda Türkiye öngörüleri

IMF’nin Nisan 2020 tarihli Dünya Ekonomik Görünümü raporunda ve yenilenen veri-bankasında Türkiye ekonomisine ilişkin 2020, 2021 öngörüleri (2019’un resmî verileriyle birlikte) aşağıdaki tabloda yer alıyor.

2019-2121’de Türkiye Ekonomisi: IMF Öngörüleri (% oranlar)

2019

2020

2021

GSYH büyüme

+0,9

-5,0

+5,0

TÜFE yıllık ortalama

+15,2

+12,0

+12,0

İşsizlik oranı

13,7

17,2

15,6

Kamu dengesi/GSYH

-5,3

-7,5

-6,7

Cari işlem dengesi/GSYH

+1,1

+0,4

-0,2

Rapor’un dünya ekonomisine ilişkin olarak yukarıda belirttiğim özellikleri Türkiye’nin büyüme öngörüleri için de geçerlidir: 2020’de sert gerileme, 2021’de telafi…

IMF veri bankası, 2020’ye ilişkin çok sayıda Türkiye istatistiğini kaldırmıştır. Nedeni ortada: Ekonominin %5’lik küçülmesi kestirilmiş; ama nominal (enflasyon dahil) GSYH yok. Niçin? Ortalama enflasyon (GSYH deflatörü) bilinmediği için… Doların ortalama fiyatı öngörülemediği için dolarlı millî gelir de hesaplanamıyor.

O zaman tabloda 2020’ye ilişkin TÜFE enflasyon oranı nasıl hesaplandı? Ekonominin küçülme temposu ilk üç ayın hangi verilerinden türetildi? Yanıt yok.

2021 sayılarına gelelim. “% 5’lik büyüme nasıl öngörüldü?” Herhalde, YEP’e 2020 ve sonrası için kesintisiz yüzde 5’lik büyüme oranı yerleştiren damat Albayrak’tan aktarıldı…

Rapor’un genel özelliği Türkiye verileri için de geçerlidir: Aceleye getirilmiş; şişirilmiştir…

Sadece IMF’nin değil, bizlerin de Türkiye ekonomisine ilişkin öngörüler yapmamızı köstekleyen istatistik sorunlarına da dikkate çekmek zorundayız.

Örneğin 2013-2019 ödemeler dengesi hesapları geçen ay anlaşılamayan bir revizyondan geçti; kayıt dışı sermaye girişleri sıfırlandı; yedi yılın cari açık toplamı 44 milyar dolar düşürüldü. Bu revizyonun GSYH hesaplarına yansıması kaçınılmazdır.

Son torba yasa ile Varlık Fonu, batık şirketleri kurtarabilecek sınırsız bir kara delik haline geldi. Korona sonrasında Saray’da kararlaştırılan harcamalar denetimden çıktı. Kamu dengesi hesapları izlenemez hale geldi.

IMF’nin 2020-2021 Türkiye öngörülerini ayrıca bu nedenlerle de ciddiye alamayız. Resmî istatistiklerde tahrifatla cebelleşmek, iktidarın kötü niyetli kararlarının izini sürmek, gidişata ışık tutmak bizlere düşüyor.