Maç deyip geçmeyeceksin, arkasında Katar üzerinden girişilen Arap Baharı operasyonları, özelleştirme işleri, İhvan davası, henüz sırrına eremediğimiz sermaye hareketleri var...

İktidarın Katar aşkının aslı astarı

İktidar tarafından ülkenin futbol işlerine bakarak olması istenen ihale şampiyonu Limak’ın patronu Nihat Özdemir “Süper Kupa” maçının Katar’da oynanacağını açıkladı. Neredeyse her şehre devasa bir TOKİ stadı konduranlar neden bu tür kararlar alıyor, bilinmez. Her neyse, tanrıları nasip eylerse bir AKP proje takımı olan Başakşehir ile Trabzon maç etmek için taa Katar’a taşınacak. Maçı ülkenin maç yayınları ihalesini alan Katar’lı beIN Media Guroup Şirketi yayınlayacak. Katar’a gitmeye para yetiremeyen faniler oturup oradan izleyecek, Türkiye’de her şeyin ucundan tuttukları için Katarlılara şükredecek! 

Ülke o kadar çürüdü ki, sıradan bir maç oynama haberinin arkasında bile karmakarışık organize işler, ilişkiler var. Örneğin adı geçen beIN Medya, Katar merkezli Al Jazeera TV’nin uzantısı. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya Pasifik bölgelerindeki 36 ülkede yayın yapıyor. Bağlı olduğu Al Jazeera TV vaktiyle dönemin Katar emiri olan Hamid bin Halife es-Sani zamanında kurulmuş. Emir kanalın kurulması için 137 milyon dolar destek sağlamış. Hepsi aile projesidir.
2013 yılında aile içinde darbe oldu. İddiaya göre darbeciler Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğiyle Katar Emirini devirip yerine Londra’daki yeğenini getirmek istiyorlardı. Ancak girişim Şeyh Temim’in sarayını korumaya alan Türk birliklerince durdurdu. Gerçi Şeyh Temim de o darbe vesilesiyle koltuğu oturmuştu ama olsun. Söyleyenlerin yalancısıyız. 
Darbeyle birlikte kanalın yönetimi de değişti tabii. Değişmeyen şey ise bölge ülkelerinde kanala karşı duyulan derin nefretti. Ürdün televizyonunun ülkedeki ofisini kapattı. Suudi Arabistan, “terörist grupların planlarına yardım ettiği” gerekçesiyle kanalın ülkedeki yayın lisansını iptal etti. Mısır bütün çalışanlarını derdest edip hapse tıktı. Al Jazeera Mısır İngilizce Yayın Ofisi müdürü Muhammed Fahmi tutuklananlar arasındaydı. Hapisteyken her nasılsa kanalın “Müslüman Kardeşler ile bağlantılı öğrenciler üzerinden yayın yaptığını” anlamıştı. Katar hükümetinin talimatları doğrultusunda muhalif veya terörist gruplara çalışarak gazeteciliğin ilkelerini ayaklar altına alıyorlardı! 

Maç deyip geçmeyeceksin, görüldüğü gibi arkasında Katar üzerinden girişilen Arap Baharı operasyonları var, karşı istihbarat faaliyetleri var, özelleştirme işleri var, İhvan davası var, Arap monarşilerinin kendi aralarında itiş kakışması var, darbe var ve henüz sırrına eremediğimiz sermaye hareketleri var. Yoksa Allah’ın maçı ülkenin devasa statları dururken neden el kadar Katar’da oynansın?

***

Bizdeki beIN, Katarlılara kakalanmadan önce Digitürk olarak biliniyordu. Çukurova tekelinin kontrolündeki şirkete patronun batık bankasından kalan borçlarını gerekçe göstererek el koydular, sonra Katarlılara sattılar. Ülkede son zamanlarda sıkça rastladığımız tersine kamulaştırma hikayelerinden biridir.

Bu tersine kamulaştırmaların nasıl yürüdüğünü ve nasıl sonuçlandığını başka bir kuruluşun hikayesi ile anlatalım. 

Özelleştirilmeden önce Kurumlar Vergisi şampiyonu olan kamu kuruluşu Türk Telekom’un çoğunluk hissesi 2,2 milyar TL net kâr açıkladığı yıl Suudi bağlantılı Lübnanlı Hariri ailesinin şirketi Oger Telecom’a 6,5 milyar dolar karşılığında satıldı.
Satıldığında borcu olmayan ve kasasında 2 milyar dolar olan şirket 2005-2015 yılları arasında 14 milyar dolar net kâr elde etti. Yeni sahibi bunun 7 milyar dolarını kasasına koydu. Bu devasa kârına rağmen şirketi borçlandırmaya başladı. Kasadaki 2 milyar dolar buharlaştı. Bu arada hisseleri satın almak için aldığı kredi borçlarını da ödemedi. Yani Telekom'un çoğunluk hissesini Türk bankalarından aldığı kredi ile satın aldı, kredileri geri ödemedi, şirketin içini boşalttı ve borçlandırdı. Bütün bunlar olurken Telekom'un ikinci büyük ortağı olan Türkiye Hazinesi soyguna ses çıkarmadı. Böylece Hariri adındaki bir garip âdem sırasıyla devleti, satın aldığı şirketi ve Türk bankalarını dolandırmış oldu.

Sadece bu “özelleştirmede” buharlaşan para 10 milyar dolar civarındadır. Basit bir “dolandırılma” vakası sayamayız. Bir tür “ilkel sermaye birikimi”dir, örgütlü ve bilinçli bir soygun girişimidir…

*** 

Katarlılar Türkiye’yi çok seviyorlar o yüzden. Sık sık yatırım yapıyorlar, ne satılıyorsa alıyorlar. Finansbank, A Bank, ERGO Portföy, Digitürk, BMC, Banvit, Boyner Grubu, Ankas İnşaat yatırımlarından bazıları. Kanal İstanbul güzergahından dönümlerce arazi kapattılar. O nedenle “Katar İstanbul” olarak anılıyor proje. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un geçen yılki açıklamasına göre Katarlıların Türkiye’de edindikleri gayrimenkullerin toplam yüzölçümü 795 bin 552 metrekare. 11 bin kilometre kare büyüklüğündeki bir şehir devleti için muazzam büyüklüklerdir. İstanbul Haliç Altın Boynuz Projesine de yatırım yapacaklar nasipse. Fettah Tamince'nin ihalesini almakla görevlendirildiği projeyle 2 yat limanı, 400’er oda kapasiteli 2 otel, 1000 kişilik cami, tabii AVM inşa edilecek. Krediyi kamu bankaları verecek. Yapanlar 45 yıllığına işletecek. Öylesine ballı işler ki tadından yenmez.

AKP iktidarı da Katar’ı çok seviyor aynı nedenle. Yaklaşık 40 milyar dolar varlığı elinde bulunduran Türkiye Varlık Fonu (TVF) ilk ortaklıklardan birini Katar ile kurdu mesela. Bazı kaynakların iddialarına göre bu ortaklığın arkasından Türkiye'ye Katar'dan 600 milyon dolar sıcak para geldi. Karşılığında TVF’ye devredilen Çay-Kur'un hisseleri güvence olarak verildi. Bu yeni geleneğimizdir: AKP’ye para lazım olunca Katarlılar gelip bir şirket satın almaktadır, AKP sıkışınca Katarlılara bir şirket satmaktadır. Bir tür ilkel sermaye birikimidir. 

Önceki gün Borsa İstanbul'un yüzde 10'unu Varlık Fonu’ndan satın aldılar veya Varlık Fonu borsanın yüzde 10’unu Katarlılara sattı. Sonucunda borsanın hisseleri bir aile şirketinden diğerine geçmiş oldu. Katar Emiri ile bizim Varlık Fonu’nu elinde tutan aile akrabalık bağlarını perçinledi. “Katar ile ayrılmaz bir bütünüz” artık.

Başka “iyi ilişkiler” de var. Katar Ordusu Bayraktar TB2 SİHA’larından altı adet satın aldı mesela. Bu, Erdoğan’ın damadının şirketi Baykar’ın ürettiği Bayraktar TB2 İHA Sistemi’nin ilk ihracat başarısıydı. Baykar ile Katar Silahlı Kuvvetleri arasında imzalanan sözleşme kapsamında Bayraktar TB2 SİHA’ları kullanacak Katar askeri personelin Türkiye’deki eğitimleri de 2019’da tamamlandı. Damadın şirketi bu alışverişten kemiksiz 36 milyon dolar kazandı. Baykar şirketi vergiden muaftı çünkü. 

Öyle bir hal ki aileler arasında gidip geliyor ülke. Bir tür ilkel sermaye birikimi hareketidir. 

***

Alışveriş böylesine büyük olunca hediyesi de büyük oluyor haliyle. Katar Şeyhi iki yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'a özel uçağını hediye etti hatırlayacaksınız. VIP donanımlı Boeing 747-8 tipi özel uçak Cumhurbaşkanlığı uçak filosuna hediye kaleminden katıldı. Toplantı salonları, yatak odası, özel reviri bulunan hediye uçakta, 18 kişilik uçuş ekibi görev yapıyor. 
Bu yılın Ağustos ayıydı. Salgının baş göstermesinden sonra ortalıkta görünmeyen Erdoğan aniden yurtdışı gezisi yapmaya karar verdi. Özel uçağı “TUR” ile Katar'ın başkenti Doha'ya kondu. Nedense şeyhin hediyesi olan uçakla gitmeyi tercih etmemişti.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Erdoğan'ın Katar ziyaretini kastederek, "Dolar ne zaman TL karşısında rekorlar kırmaya başlasa Erdoğan apar topar soluğu Katar'da alıyor" dedi. Ne ima ettiğini bilemiyoruz. “Para istemeye gitti” demek istiyor olabilir. Kimi yorumlara göre Katar’a çok borçlandık, Katar da bu borçlara karşılık Erdoğan sonrası için güvence istiyor, bazı varlık satışlarının sebebi bu. Kimi yorumlar ise trafiğin bundan daha gizemli olduğunu ima ediyor. “Gördükleriniz ülkeden buharlaşıp Singapur, Malezya ve Katar bankalarına yağan yüz milyarlarca doların küçük bir bölümünün basit hareketidir” diyor. 

***

“Süper Kupa” Katar’da oynanacak bu yıl. Açıklamayı devletten ihale alma şampiyonu Limak’ın patronu yaptı.

Demek ki maç deyip aşağılamayacaksın. Arkasında Büyük Ortadoğu Projesi, Arap Baharı, Müslüman Kardeşler davası, rüşvet parası, özelleştirme dalgası, ilkel sermaye birikimi gibi organize işler var mı diye bakacaksın. Yoksa Allah’ın maçı ülkenin devasa statları dururken neden el kadar Katar’da oynansın?