Hayal kırıklığına uğramasın da ne yapsın? Bağdat’ı fetheden, Sırbistan’a diz çöktüren batı Erdoğan’la baş edemiyordu.

Hasan Cemal bağrına taş bastı

“Batı ne mi yapıyor?
Washington'dan, Brüksel'den
bazı protesto sesleri kulaklara çalınıyor.
Ama o kadar.
Daha ileri bir adım yok.
Hatta, AB'den Türkiye'ye dönük
yaptırım planları, Amerikan yönetiminin,
Başkan Biden'ın telkinleriyle
bir kenara konuluyor.”

Bu satırlar Hasan Cemal’in. Avrupa ve ABD’den Erdoğan’ı hizaya getirmesini bekleyen, beklemek ne kelime, talep edenlerin yaşadığı büyük hayal kırıklığını dışa vurmuş.

Halbuki yaptırımlar ardı ardına gelecek, insan hakları ihlallerinin hesabı sorulacak ve AKP belki de ayak sürüyerek demokratikleşme adımları atacaktı. Beklenti buydu.

Aslında biraz da “vefa” peşindeydi liberaller. Öyle ya, yıllarca “batı demokrasileri”ni savunmuş, oradan gelen açılımları desteklemiş, hatta Atlantik ittifakı adına sağa sola sopa sallamış insanların öksüz bırakılıp Erdoğan’ın insafına terk edilmesi nasıl mümkün oluyordu?

Hasan Cemal örneğin, Irak’ın işgali eli kulağındayken Meclis’te tezkerenin reddedilmesinden sonra şunları yazmıştı:

“Başkan Bush kafaya koymuş, Irak’ı vuracak. Kuzey’den ikinci cephe açmak için bastırıyor. Hükümet ve asker ise Türkiye’nin engellemeyeceği bir savaşta hiç olmazsa uğrayacağı zararın bir bölümünü karşılamak ve Saddam sonrası Irak’ında söz hakkı sahibi olmak için ‘tezkere’den yana...
Ama oyunun ilk perdesini çok mahcup oynadılar. Çıkıp açık açık anlatmadılar tezkerenin gerekçesi.
Ve TBMM’den hayır çıktı.
Şimdi ikinci tur bekleniyor.
Tezkere parası önemli mi?
ABD ile ortaklık önemli mi?
Saddam sonrası Irak önemli mi?
Değilse, çekin kuyruğunu gitsin.
Tezkerede yokuz deyin açık açık...
Ve Avrupa’yla çatışarak, Amerika’yla çatışarak, IMF ile çatışarak Türkiye’ye yeni bir yol bulabileceksiniz, yeni bir dünya kurabileceksiniz, buyurun.
İşte kapı, işte sapı!”

Hasan Cemallerden bol bol vardı Irak’ta ve açıkça talep etmekteydiler ABD’den Saddam’a had bildirmesini...

Yıllarca kullandı ABD ve sonra...

Sonra haddini bildirdi Saddam’a!

Irak’a demokrasi ve özgürlük yerine işgal, kanlı hesaplaşmalar, emperyalist yağma ve dinsel fanatizm geldi. Saddam’ın yıkılan heykelinin altında mutluluktan kendilerinden geçen zavallı yoksul insanların yüzü bir daha gülmedi.

Irak’tan önce Balkanlarda had bildirmişti ABD ve müttefikleri. Yugoslavya emperyalist ülkelerin de kaşımasıyla dağılmış, halklar birbirini boğazlamaya başlamış, milliyetçilik kontrolden çıkmış, NATO’ya da müdahale olanağı doğmuştu.

Hasan Cemal yine ön saftaydı. “Vurmaktan yine kaçınırsa, inandırıcılığının, dolayısıyla caydırıcılığının çok büyük darbe yiyeceğini biliyordu NATO.”

Aynen böyle yazıyordu batının Erdoğan’a sessiz kalmasından şikayet eden Hasan Cemal.

Hayal kırıklığına uğramasın da ne yapsın? Bağdat’ı fetheden, Sırbistan’a diz çöktüren batı Erdoğan’la baş edemiyordu.

Ne çare, ABD’nin ve NATO’nun öncelikleri vardı. Biden bir an önce Rusya’ya odaklanmak istiyordu. “Katil” diye seslendi Putin’e. Sonra “ABD seçimlerine müdahale ediyor” dedi. Hızını alamadı Küba’yı bile ABD’nin iç işlerine karışmakla suçladı!

Irak’ı işgal ederken Türkiye’nin kapısını çalmışlardı. Yugoslavya’yı parçalarken Türkiye’ye görev biçmişlerdi. Şimdi Rusya’yla hesaplaşırken Türkiye’ye ve iktidardaki Erdoğan’a ihtiyaç vardı.

Erdoğan’ı Erdoğan biraz da ABD ve AB yapmıştı. Aynı ABD ve AB kendilerine bağlı bir muhalefetin ortaya çıkmasına da yardımcı olmuştu. Şimdi o muhalefetle Erdoğan’ı sıkıştırıp kendi istedikleri oyuna yeniden dahil etmek istiyorlardı.

Anlayacağınız ABD emperyalizmi Türkiye’ye ”özgürlük ve demokrasi” getirmeden önce Rusya’ya “iyilik” yapacaktı.

İşin aslı hafızaları çok zayıflamıştı. Çünkü yıllar önce hararetle destekleyip “yetmez daha fazlasını isteriz” diye haykıra haykıra Saraylara taşıdıkları AKP Türkiye’ye “demokrasi”yi çoktan getirmişti. Sermayenin ve emperyalizmin Türkiye’ye uygun gördüğü “demokrasi” Erdoğan’da cisimleşmişti. Daha ne bekliyorlardı?

Şimdi başka ülkelere de “demokrasi” lazımdı. Rusya listenin başına yazılmıştı.

Gerçek buydu.

Rusya’ya da “demokrasi” götürülmesine itiraz edemeyecekleri için, Hasan Cemal ve diğerleri bu durumu sineye çekecek ve Erdoğan’ın Karadeniz ve Suriye’de Biden’la el ele yeni serüvenlere açılmasını “küresel demokrasi mücadelesi” adına gizli bir hayranlıkla izleyecekti.