Anayasa Mahkemesinin Kasım/2019’da yayımlanan iptal kararı üzerine AKP telaşa kapıldı. Yasal boşlukların yol açacağı sorunları savuşturabilmek amacıyla bir torba yasa teklifine güvenlik soruşturmasıyla ilgili üç madde eklediler. Komisyonda muhalefetin bütün ısrarlarına karşın, tekliflerinin Anayasa Mahkemesi kararları dikkate alınarak hazırlandığını öne sürüp direndiler.

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması

AKP’li 69 Milletvekili Meclis Başkanlığı’na 19 Haziran günü, kamunun gizlilik dereceli birimlerinde ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş yapan özel şirketlerde çalışacaklar hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının öngörüldüğü bir yasa teklifi verdi. Önceki 4045 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılıyor.

Teklif 15 maddeden oluşuyor. Meclis tatile girmeden önce çıkartmaya çalışacaklardır. Önceki yasalarla düzenlenen kritik konuları Anayasa Mahkemesi iptal ettiği için boşluklar oluştu. Sürpriz yargı kararlarıyla karşılaşmak istemiyorlar.

Geçtiğimiz Cuma günü Ali Rıza Aydın, konuyu genel hatlarıyla değerlendirdi. Okuduğunuzda Anayasa Mahkemesi kararlarına uyuluyormuş gibi davranılarak Anayasa nasıl dolanılır, görüyorsunuz.

Bu yazıyı ek olarak kurguladım. Fişlemenin geçmişine kısaca göz atmakta yarar var; günümüze ışık tutar. Teklifin maddelerini haftaya değerlendiririz.

Devlet, vatandaşına hiç güvenmedi. Hep fişleme gereği duydu. Üstelik bunu yaparken kuralları yasalarla belirlensin, hukuka uygun olsun diye bir kaygı da taşımadı.

1953 ve 1964 yıllarında, dayanağını yasalardan almayan iki Bakanlar Kurulu Kararı çıkarıldığı biliniyor. Gizlilik salt AKP’ye özgü bir şey değil, düzenin fıtratında var. Meğerse 4.3.1986 tarihinde bir yönetmelik yürürlüğe konulmuş. Yayımlanmadığı için kimsenin haberi olmadı. Durum ortaya çıkınca Danıştay iptal etti.

Yerine geçmek üzere 1990’da yayımlanan Yönetmelik de dayanağını yasalardan almıyordu.

Göstermelik bir Yasa

1994 yılında, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının düzenlendiği bir yasa çıkarıldı. Yasal dayanağa kavuşsun diye değil; öyle bir niyetleri olmadığı çok açıktı.

Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller’in Başbakan olduğu Kasım 1994’te yürürlüğe giren 4045 sayılı Yasa, 2 ana 7 geçici maddeden oluşuyordu.

Yalnızca Birinci maddesi güvenlik soruşturmasıyla ilgiliydi. Kamuda gizlilik derecesi olan birimler ile askeri ve istihbarat kurumlarında çalışanlar hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır, deniliyordu. Hangi kurum ve kuruluşların ya da birimlerin gizlilik dereceli olduğu; ne tür bilgilerin gizli sayılacağı; kimlerin erişme hakkı olduğu gibi çetrefilli konular, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak Yönetmeliğe yani somut, elle tutulur hiçbir kural öngörülmeksizin İdarenin takdirine bırakılmıştı.

Hiç acele etmediler; 1990 tarihli yönetmelik, yenisinin çıkarıldığı 2000 yılına değin yürürlükte kaldı.

Sıkıyönetim Yasasına 19 Eylül 1980 tarihinde, içlerinde Üniversite hocalarının bulunduğu çok sayıda kamu personelinin tasfiyesinin öngörüldüğü bir fıkra eklenmişti. Binlerce kamu çalışanı bu maddeye dayanılarak görevlerinden uzaklaştırılmıştı.

4045 sayılı Yasayla Sıkıyönetim Yasasına tasfiyeyi pekiştirici 3 fıkra daha eklendi. Sıkıyönetim komutanlarının sakıncalı gördüğü kamu çalışanlarını, bağlı oldukları kurumun yöneticileri derhal görevlerinden uzaklaştırmak zorundaydı.

Geçici maddelerinde ise 12 Eylül sonrasında görevlerinden uzaklaştırılanlardan, kamu personeli olma koşullarını yitirmeyenlerin, isterlerse eski görevlerine atanabilmelerine olanak tanınıyordu. Kamuoyunda 1402’likler olarak anılan çoğu üniversite hocası ile kamu personeli, bu fıkralara dayanarak görevlerine geri dönebildi. Ama açıkta kaldıkları sürelere ilişkin ücretlerini alamadılar, çünkü fıkraların her birinde; “geçmişe yönelik olarak aylık ve diğer özlük hakları verilmez ve açıkta geçen süreleri değerlendirilmez” yazıyordu.

Olağanüstü Hal Dönemi ve sonrasındaki gelişmeler

15 Temmuz “darbe girişiminden” sonra kamuda büyük tasfiyeler yapıldı. Yeni atadıklarında çok daha özenli oldular: çıkarılan Yasa ya da OHAL Kararnameleriyle güvenlik soruşturmasının kapsamı giderek genişletiliyordu.

29 Ekim 2016 günlü 676 sayılı KHK ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının memur olabilme koşulları arasına; “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” kuralı eklendi.
6 Ocak 2017 günlü 680 sayılı KHK ile KİT’lerde çalışanlar ile özel güvenlik görevlileri kapsama alındı.

15 Ağustos 2017 günlü 694 sayılı KHK ile Milli Savunma Bakanlığında çalışanlar hakkındaki istihbarat bilgilerini toplamak yetkisi MİT’e verildi. Maddede; “diğer kurum ve kuruluşların görev, yetki ve sorumlulukları MİT tarafından hazırlanarak Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir” deniliyordu.

24 Aralık 2017 günlü 696 sayılı KHK ile sürekli kadrolara geçirilecek olan taşeron işçileri için bile güvenlik soruşturması zorunluğu getirildi.

Önemli bir düzenleme de 7128 sayılı torba yasayla yapıldı. 18 Ekim 2018’de 4045 sayılı Yasanın birinci maddesine bir fıkra eklenerek güvenlik soruşturması yapmakla görevlendirilen birimlere sınırsız bilgi/belge isteme yetkisi verildi. Öylesine ki; maddede Cumhuriyet Savcılıklarınca yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararlarını bile isteyebilecekleri açıkça belirtiliyordu.

Örnekleri uzatmaya gerek yok. Olağanüstü hal döneminde çıkarılan 31 KHK’nın 5’i Meclis Genel Kurulunda Kasım/2016’da kabul edilmişti. Kalan 26’sını 5 gün içinde kabul ettiler. Hepsine ayrı ayrı birer yasa numarası verildi ve böylelikle olağanüstü hal kalıcılaştırıldı.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararları

OHAL dönemi yasalarının kimi kurallarını Anayasa Mahkemesi başvurulduğunda iptal ediyor.
29 Kasım günlü RG’de yayımlanan 24 Temmuz 2019 günlü, E:2018/73 - K:2019/65 sayılı Kararıyla memur olma koşullarının düzenlendiği 657 sayılı Yasanın 48’inci maddesine eklenen (8) sayılı alt bendi iptal etti.

İptal gerekçesinde özetle şunlar yazıyor; “…kamu görevine atanacak kişiler için koşullar öngörülmesi doğaldır…ancak kuralları ve kamu makamlarının yetki ve sorumlulukları yasalarla açık olarak belirlenmelidir…oysa eklenen fıkrada güvenlik soruşturması yapılır denilmekle yetinilmiştir…”

4045 sayılı Yasanın birinci maddesine eklenen fıkrayı da 19.2.2020 günlü E:2018/163 – K:2020/13 sayılı Kararıyla iptal etti. 28 Nisan 2020 günlü RG’de yayımlanan kararın gerekçesinde özetle; “temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın, Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen gerekçelerle ve ancak yasayla sınırlandırılabilir. Bu sınırlandırmalar Anayasanın sözüne, özüne ruhuna aykırı olamaz…biçimsel olarak bir yasa çıkarılması yeterli değildir, kuralları, keyfiliğe izin vermeyecek bir anlayışla düzenlemiş olmalıdır…maddede toplanacak kişisel verilerin nasıl kullanılacağı, soruşturmanın hangi mercilerce yürütüleceği, ne kadar saklanacağı, izlenecek yöntemin ne olduğu, kötüye kullanılmasının nasıl önleneceği gibi konular düzenlenmemiştir …bu nedenle, Anayasanın 13 ile 20. Maddelerine aykırıdır…”

17 Aralık 2019 günlü Torba Yasadaki güvenlik soruşturması/arşiv araştırması düzenlemeleri:

Anayasa Mahkemesinin Kasım/2019’da yayımlanan iptal kararı üzerine AKP telaşa kapıldı. Yasal boşlukların yol açacağı sorunları savuşturabilmek amacıyla bir torba yasa teklifine güvenlik soruşturmasıyla ilgili üç madde eklediler. Komisyonda muhalefetin bütün ısrarlarına karşın, tekliflerinin Anayasa Mahkemesi kararları dikkate alınarak hazırlandığını öne sürüp direndiler.

Ancak nedendir bilinmez, Genel Kurul’da birer önerge verip kendileri çıkardı.

Bu günleri bekliyorlarmış. Gündem, korona; kıdem tazminatını ve baroları bitirme yasalarıyla ve tatil heyecanıyla hıncahınç dolu. Sürpriz yapmanın tam zamanı…