Benim tanıdığım Acun Karadağ, mesleğini ve mesleğinin getirdiği tüm sorumluluklarla birlikte yaşamayı seven bir insan. Bir gecede çıkarılan KHK ile onun nefes alması engellenmeye çalışıldı. Buna rağmen direndi ve mücadele etti. Şimdi, kızının mutluluğuna tanıklık etmesi gereken zamanlarda gözaltında. Kronik rahatsızlıkları var ve büyük bir tehlike altında.

Gözaltındaki öğretmen Acun Karadağ

Türkiye’deki medya düzeni çarpıktır. Bu yüzden sistemin çürüttüğü her iş kolunda olduğu gibi medya düzeninin tamamen yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Gelinen süreçte artık toplumu harekete geçirmek ya da farkındalık yaratmak için yapılan her eylem, gazeteci açısından göz ucuyla dahi takip edilmemelidir. Böylesine korkunç bir iklimde gazetecilik mesleğine atıldım. Akıl işi olmadığı söyleniyor; kısmen doğrudur. 

Bazı isimler vardır; gazeteciler bu isimlerle iletişime geçmenin hatta haber yapmanın oldukça tehlikeli ve sakıncalı olduğunu bilir. İstisnai durumları ve anlık şaşırtıcı haberleri bu kapsamın dışında tutuyorum. Kapitalizmin yarattığı ben merkezci canavar özellikle sosyal medyada içerik üretiyorsa kişinin popülerliğine, twitter takipçi sayısına bakarak görece cesur davranabilir. Bu cesaret yanıltıcı olmamalıdır; gazeteci buz gibi pragmatiktir, parasına ya da takipçi kitlesini arttırmaya bakıyordur.

Acun Karadağ ile bir röportaj vesilesiyle tanıştım. Beni böyle bir röportajı yapmaya iten temel güç kamuoyunu aydınlatma ve gerçeği açığa çıkarma isteğiydi. Bu yaklaşımında kapitalist normlar çerçevesinde rasyonel olmadığı söyleniyor, yaşama sadece pragmatizmin gözlükleriyle bakan bir birey için oldukça irrasyonel bir eylem içerisinde olduğum söylenebilir. Bu tanışıklık zaman içerisinde samimi bir arkadaşlığa dönüştü. Özellikle direnişler meclisinin yaptığı çalıştayda Şebnem Korur Fincancı ve Süreyya Karacabey ile birlikte aynı oturumda konuşmacı olarak seçilmem beni onurlandırmıştı. Acun Karadağ, teamüllerin ötesinde dünyaya bakabilen ve yaşamı oldukça geniş bir perspektiften yorumlayabilen bir insan. Kısacası bir öğretmende olması gereken tüm meziyetlere sahip. Gençlere kürsü, mikrofon ve konuşma hakkının tanınmadığı bir ülkede o genç bir gazeteciye güvenmiş ve inanmıştı. Medyadaki kokuşmuş iklimden biraz uzaklaşıp o kürsüde nefes almak ve fikirlerimi Nuriye Gülmen gibi katılımcıların karşısında anlatabilmek gazeteciliğe ve topluma dair inancımı pekiştirmişti. 

Aradan yıllar geçti ve direniş sonlanmak yerine bir şekilde yoluna devam edebildi. Şimdi, ekonomik krizin iyiden iyiye hissedildiği bu günlerde ‘KHK’ fermanıyla işlerinden olan bu insanlar, propaganda aygıtının kifayetsiz oyunlarıyla toplumdan uzaklaştırılmaya çalışıyorlar. İsimlerini tek tek buraya yazmayacağım sözde muhalif görünümlü bazı yayın organları tek bir elden çıkmış asılsız iddiaları mahkeme kararıymışçasına toplumun önüne sürdüler. Bu haberler İyi Parti (Faşist Parti) ve CHP iş birliğine güzel bir örnek. Bu ittifakın medyadaki yansımasına ve yarattıkları gazeteci tiplemelerine dikkatlice bakın, AKP’den en ufak bir farklarının olmadığı rahatlıkla görülecektir.

Acun öğretmenle yemek yerken ve hatıra için İstanbul’da fotoğraf çektirirken şunu düşünmüştüm; böylesine bilgili, enerjik ve yaşam dolu bir insan neden öğrencilerinden koparılır? Galata kulesini hiltiyle yıkanlar, okul çağındaki çocukların geleceğini karartanlar kısacası yüzlerce suçlu ortadayken ve sosyal medyadan taşıyorken hep kendime neden Acun Karadağ diye sordum. Tüm bu soruların cevabı AKP’nin ideolojik cephaneliğinde yer alıyor. Bu ideoloji çocuklara düşünmeyi, sorgulamayı ve yaşama farklı bir gözle bakmayı öğreten insanları kesinlikle istemiyor. Şimdi, Nuriye Gülmen, Acun Karadağ, Mahmut Konuk ve Yüksel direnişçileri gözaltında. Hepsi yeni ve zorlu bir mücadelenin içine girmiş durumda ve dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaçları var. 

Acun öğretmenin kızı İpek, telefonuma gönderdiği ses kayıtlarında yaşadıkları o korkunç anı elinden geldiğince anlatmaya çalışıyor. Şu ana kadar muhalif görünümlü gazetelerden neler olduğunu öğrenmek için arayan olmamış. Mesleğim adına utanç verici. Bugüne dek işimi yaparken doğru düzgün tek kuruş para alamadım. Biliyorum ki bazı gazetelerin kadrolu muhabirleri var ve paralarını alıyorlar. Anlaşılan havayı kokluyorlar ve ne olacağını kestirmeye çalışıyorlar. Muhalif medya kendi destanını, kendi popüler ikonlarını yaratmaya devam edecektir; daha fazla sözü uzatmadan İpek'in ve annesinin yaşadıklarını sizlere aktarmak istiyorum…

İpek Moral (Acun Karadağ’ın kızı): "Polisler sabah geldi ve evi aramak istediler. Annem benim sözleneceğimi ve hep böyle yaptıklarını, bunun artık bir zulme dönüştüğünü söyledi. Polisler evi ararken Twitter’da paylaştığım üç kitaba, üzerinde ‘Yüksel Tv’ yazan bir afişe, bir adet bilgisayara ve direnişler meclisinin açtığı yarışma için gönderilen çeşitli karikatürlere el koydular. Bunları kayıt altına almak için komşularımızı tanık olarak çağırdılar. Yalnız komşularımız Iraklı oldukları için Türkçe okuma yazma bilmiyorlardı. Tutanağı bize imzalatmak istediler, kabul etmedik. Neticede komşularımız bir şekilde bu tutanağı imzalamak zorunda kaldılar. Doğal olarak ev ortamında olduğumuz için üzerimizi değiştirmek istedik. Odaya girdiğimde iki polis arkamdaydı ve sen üstünü değiştirirken burada olacağız dediler. Bu duruma itiraz ettim, sonra üzerimi aramak istediler ve yine izin vermedim. Anladığım kadarıyla uğraşmak istemediler ve arkalarını döndüler. Ben de mevzuyu uzatmak istemediğim için daha fazla itiraz etmedim. Annem üzerini değiştirirken ona 'Acun hanım merak etmeyin çok uzun kalmayacaksınız, fazla bir şey almanıza gerek yok' dediler. Sonra annemi aldılar ve gittiler. Annemin ciddi kronik rahatsızlıkları var Çağdaş ve salgın döneminde gerçekten onun için çok büyük endişeler taşıyorum. Annem astım ve tansiyon hastası. Üstelik kalbinde pil var. Zaten avukatlarımız tüm sağlık raporlarını aynı gün karakola sundular."

İpek, annesiyle birlikte yaşadıklarını bu şekilde benimle paylaştı. Bir gazeteci olarak benim görevim bu sözleri size aktarmak. Benim tanıdığım Acun Karadağ, mesleğini ve mesleğinin getirdiği tüm sorumluluklarla birlikte yaşamayı seven bir insan. Bir gecede çıkarılan KHK ile onun nefes alması engellenmeye çalışıldı. Buna rağmen direndi ve mücadele etti. Şimdi, kızının mutluluğuna tanıklık etmesi gereken zamanlarda gözaltında. Kronik rahatsızlıkları var ve büyük bir tehlike altında. Umuyorum ki tüm bu kâbus dolu günler sona erer ve Acun öğretmen hem kızına hem de öğrencilerine kavuşur.