Gözleri ışıl ışıl, dikmiş başını gökyüzüne, kaldırmış kelepçeli körpe ellerini havaya gülüyor. Biber gazından martılar, güvercinler, serçeler, kediler ve köpekler kaçışmış, o gülüyor, ağız dolusu. 

Göğe bakalım…

Gök inadına mavi. Bahar erken çaldı ülkenin kapısını. Ege ve Akdeniz yamaçlarında bademler çiçeğe durdu, ardından kızılcık, kiraz ve erikler sonra elma ağaçları gelinlikler giyer.

Nereye varır bu sevinçli bahar coşkusu, o ağaçlar meydanlardaki insanlar gibi meyveye durabilir mi yoksa bir kırağı, bir kışa dönüş yok mu eder çiçekleri?

İstanbul, Ankara, İzmir, Samsun, Adana’ da insanlar sokakları, meydanları “Göğe bakma durağı” ilan ettiler.

Bir fotoğraf düştü önüme.

Gözleri ışıl ışıl, dikmiş başını gökyüzüne, kaldırmış kelepçeli körpe ellerini havaya gülüyor.

Biber gazından martılar, güvercinler, serçeler, kediler ve köpekler kaçışmış, o gülüyor, ağız dolusu. 

Bir kısım esnaf kapısının önünde olanları izliyor, diğerleri indirmişler kepenkleri cam aralıklarından bakışıyorlar.

Caddedeki insan kalabalığı aynı şarkıyı söyler gibi bağrışıyor, balkonlara alkış tutanlar, bayrak açanlar var.

Birileri umudun elinden tutmuş yürüyorlar, diğerleri umudun önüne panzerle, copla, küfürle, kelepçe ve tekmeyle duvar oluyorlar.

Üst üste demeçler yağıyor.  Ekranlardan, gazete köşelerinden hakaretler, küfürler, düşmanlıklar kusuluyor.

Aynı sesle bağrışıyorlar “Bunlar vatan haini, bunlar terörist, bunlar sapkın, bunlar yılan, başları ezilmeli.”

Bağrışma çoğaldıkça meydanlarda ters kelepçe diktatörlüğü ilan ediliyor.

Bağırana, izleyene, oradan geçene, susana, pısana, teslim olana bile kelepçe.

Gözaltılarda "çıplak arama" çığlığı yükseliyor İzmir’den, İstanbul’da “Tecavüz etmekle tehdit ettiler, vücudumda dokunmadıkları yer kalmadı” diyor başka bir ses, “Ana avrat küfrediyorlar, tükürüyorlar.” diyor bir başkası.

“Bizi polis aracına doldurup, gaz sıkıp kapıları kapattılar, dışardan izleyip kahkahalara boğuldular” diyor emekli öğretmen.

“Ölelim istiyorlar, hayır yaşayacağız ve bağıracağız bu adaletsizliği” diyor 70 yaşındaki amca.

Adliye koridorlarında, mahkeme kapılarında beli silahlı polisler vekillere “Ben devletim” diye bağırıyor. 

Avukat hakları ve savunma çiğneniyor, hukuk siyah bir cübbe, adalet terazisinin bir kefesi artık yok.

“Göğe bakalım, gök uçsuz bucaksız mavi” diyor simitçi.

Susuyorum, kaldırıyorum başımı. 

Martılar geri geliyor damların üstüne. Güvercinler, serçeler ağaçların dallarından bakışıyorlar hayata. 

Balkon çiçekleri şarkılar söylüyor. Bir çocuk mızıka çalıyor sokağın sonunda, çevresindekiler alkışlıyor.

Göğe bakalım, gök mavi. Şarkılar taşsın üstümüze.

“Dipsiz bir kuyu bu düzen / Her yanımız yalan
Ama dönüyor dönecek / Elbet bu devran
Yeter ki eğme başını / Gökyüzüne bak.”