Bir sendikal örgütün emek-sermaye çelişkisini reddetmesi ilk kez yaşanmamaktadır. Bu bir sendikal anlayıştır ve ister tarihsel ister güncel kavram arayın, adı sınıf uzlaşmacılığıdır.

Eğitim-Sen’de sınıf uzlaşmacılığı

Türkiye sendikal hareketinin yaşadığı sıkışmada iki cephe var. İlki sermaye sınıfının doğrudan belirlediği sendikacılıktır. Bir AKP garabeti olan Memur-Sen bir milyonun üzerinde üyeyi zapt ediyor. Hak-İş AKP’nin sendikal alandaki cemaat örgütlenmesi işlevindedir. Genel başkanının TOBB başkanına, genel sekreterinin MESS üzerinden TİSK başkanına bağlandığı Türk-İş ise en fazla Hak-İş’le “devletli sendika” yarışındadır. Geçmişte “bağımlı” sendikacılık diye bilinirdi, güncel durum “güdümlü” diye tanımlanmayı hak ediyor.

Bunun dışında kalan bölmede ise en az buradaki kadar büyük bir sorun baş göstermiştir. Sorun “işçisiz sendikacılık, sınıfsız sendikal siyaset” olarak tanımlanabilir. Yeni değil ama alabildiğine günceldir.

Örgütlenmenin önünde engeller var. Özel sektörde patronların yasa tanımazlığı, kamuda KHK sopası bu sendikaların belini kırmaktadır. Ama sorun bundan ibaret değildir. Bu cephede işçisiz de sendikacılık yapılabileceğine dair kesin bir kanaat oluşmuştur. Kampanya duyurularıyla, bolca televizyon demeci, sıklıkla basın bülteni aracılığıyla, yönetici sayısından daha az katılımlı basın açıklamalarıyla, arada bir polis itiş kakışı görüntüleriyle sendikal faaliyet sürüp gidebilmektedir. Üyesi olmayan sendikanın örgütlenmeye, üyesi olanın ise üyesini örgütlemeye ihtiyaç duymadığı bir sendikacılık hakim olmuştur. İşçisiz sendikacılık dediğimiz budur.

İşçisiz sendikada siyaset de sınıfsız olmaktadır. DİSK’in yeniden kuruluşundaki “çağdaş sendikacılık” anlayışı hatırlanabilir. 90’ların ikinci yarısının Gümrük Birliği lobiciliğinden 2000’li yılların AB’ciliğine uzanan serüven Konfederasyon içinde de çokça tartışılmıştır. DİSK’i zayıflatmaktan başka işe yaramadığını söylemeliyim.

Konumuz Eğitim-Sen. Zira bu sorun Eğitim-Sen’de, başka bir görünümde ama mutlak bu içerikte yaşanmaktadır. Artık belgelidir. Eğitim-Sen’i önümüzdeki dönem yönetecek sendikal anlayış, sınıfsız siyasette ısrarını genel kurulda kabul ettiği şu satırlarla tescil etmiştir:

“…Proleter denen unsurun tek başına emeğiyle değer yarattığını, daha sonra bir nevi sahibi olan sermayedarın para ve diğer araçlarının karşılığını bu değerden kâr olarak kopardığını bilimsel bir tespitmiş gibi ileri sürmek, ekonomizm yaklaşımının temelidir. Ekonomik indirgemecilik denen anlayış bu olsa gerekir. Tarih, toplum ve siyasal erkten bu denli kopuk bir değer tarifinin düşüncesi bile çok problemlidir. Bireyi sermayedar ve işçi olarak tanrılaştırsak dahi, değeri bu anlayışla oluşturamazlar. Ekonomik değerlerin tarihsel-toplumsal niteliği çok açıktır. İşte bu yüzden Temel Çelişki; Devletli Uygarlıkla Demokratik Uygarlık arasındadır.”

Bir sendikal örgütün emek-sermaye çelişkisini reddetmesi ilk kez yaşanmamaktadır. Bu bir sendikal anlayıştır ve ister tarihsel ister güncel kavram arayın, adı sınıf uzlaşmacılığıdır.

Devlet de demokrasi de sınıfsal belirlenimlidir. Marksist olmanıza gerek yok. Sendika iseniz esasınız emekçi sınıflardır. Esastan uzaklaşınca başa gelen “İşçisiz sendika, sınıfsız sendikal siyaset” olmaktadır.

İşçisiz sendikanın siyaseti kimlikçi olur. Kimlikçilik işçi sınıfını böler. Sendikada sınıfı “unsurlardan biri” olarak gören kimlikçilik saf liberalizmdir. Liberalizm, sermaye sınıfının sendikal alana sızmasıdır. Bazen lobicilik olur bazen uluslararası fonla kasaya giren para. Tüm bunların belirleniminde grupçuluk sendikal bürokrasi yaratır. Yani hiçbir şey nedensiz değildir. Nedenler sonuçlar yaratır. Diyalektiğin yasaları sendikalar için de geçerlidir.

Ne yazık ki Eğitim-Sen’in geldiği yer burası. Eğitim-Sen eğitim emekçilerini bölmektedir. Sendika üyesine, üyesinin sorunlarına, sendikal mücadeleye yabancılaşmıştır. Sendika içindeki grupçuluk, yönetimde sendikal bürokrasiye dönüşmüştür. Bugün Eğitim-Sen’in kamu emekçileri alanında temsil ettiği sendikal anlayış sınıf uzlaşmacılığıdır.

Laik, bilimsel ve emekten yana eğitim sistemi için mücadele, eğitim emekçilerinin özlük hakları için mücadelenin ayrılmaz bir parçası. Biri olmazsa diğeri olmaz. Eğitim-Sen bu rotadan çıkmıştır.

Eğitim emekçileri bu rotaya girmez. Kamu emekçilerinin yıllarca süren mücadele birikimi sınıf uzlaşmacılığını sindirmez.