Bu 1 Ocak, arafta gün olmasın, dünden geleni yarına taşımanın planını yapalım. 2020’yi kapatan kayıplar, 2021’e uzanan umutlar olsun.

Dünden yarına kalan

Bugün 1 Ocak, ara gündür Ocak birler, ne bir öncede ne bir sonradasın gibi, bitenden kurtulamadığın gelene ısınamadığın günler.  Sanki arafta kalırsın. Gelin biz böyle geçirmeyelim bu 1 Ocak’ı. Bu yazıda geçen yılı kapatıp, yenisine kolları sıvayalım.

2020 bir yazıya sığmaz, o yüzden ben en yakın geçmişle, son günleriyle ve biraz da kişisel kapatacağım izninizle.

Yılın son haftasına girerken Ahmet Acar’ı kaybettiğimizi öğrendim. 2020 yılının diğer kayıplarının ardına, üstüne geldi. O benim gözümde ODTÜ’nün son rektörüdür. Öğrencilik dönemimde Bölüm Başkanım, sonra Dekanım, mezun olduğum ama hem sporcusu olmayı sürdürdüğüm hem de aydınlığından kopamadığım yıllarda Rektörüm oldu. ODTÜ’de ilk kez amfide oturduğumda Ahmet Hoca vardı kürsüde, diplomamı onun elinden aldım. İşte bu yüzden, Ahmet Acar belki de bizzat ODTÜ’dür bana.

Kişisel olarak sevip saydığım bir hoca olmasının ötesinde bir anlamı var Ahmet Acar’ın. ODTÜ’nün temsil ettiği değerlerin tümünün istisnasız karşısında yer alan bir iktidar döneminde Rektörlük yaptı Ahmet Acar. Tekil vakalar, kararlar uygulamalar üzerinden gitmeyeceğim. Benim için gösterge, aydınlanmacı, bilimsel değerlere bağlı, laik bir aydın olmasıdır. Doğru ve düzgün bir akademisyen, ilkeli ve tutarlı bir yönetici olmasıdır.

Ama en önemlisi, öğrencisi, mezunu ve çalışanıyla ODTÜ’lülere hep yüzü dönük kalmasıdır. ODTÜ, kendisini öğrencisinden koruyan jandarma ve polis korumasına muhtaç rektörler gördü. Ahmet Hoca, hemen her gerilimde rektörlük binasının üst katlarındaki makamından öğrencilerinin yanına inebilen, arasında durabilen bir rektördü. 2020 yılının son günlerinde, yine aynı binanın önünde, yine aynı yerden uğrulandı yüzlerce ODTÜ’lü tarafından.

Ahmet hocanın gidişi 2020’nin başka kayıplarının ardından geldi, üstüne geldi. Ancak ne onun ne diğerlerinin kaybı benim için yılı karartarak kapatmak anlamına gelmiyor. Aydın insan, ölümünde de karanlığa yol açmıyor, aydınlığını bırakıp gidiyor.

İşte o yüzden 2020’yi kapatan kayıplar aslında 2021’e uzanan umutlar olsun istiyorum. Örnek olsun, Ahmet Acar’ın gidişi, ODTÜ’nün aydınlanmacı, bilimsel, devrimci değerlerine daha da hırsla sarılmamıza aracı olsun.

2020’nın son günlerinde iyice artan sermaye sınıfı arsızlığının karşısına nasıl çıkacağımıza dair bugünden başlayarak kafa yormaya başlayalım. Şu korona salgınında her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırıp emekçi ve yoksul halkın yaşamlarına ipotek koyanlara dur demenin planlarını koyalım önümüze.

Bu 1 Ocak, arafta gün olmasın, dünden geleni yarına taşımanın planını yapalım.
Hepinize umutlu yıllar...