Avrupa’da sayıları milyonları bulan mültecilerin tutunacakları tek dal işçi sınıfı mücadelesidir. Onlar işçi sınıfının bir parçasıdır.

Dilsiz, kültürsüz ve hafızasız yaşayan ölüler: Kimdir mülteciler?

Terör saldırılarıyla titriyor Avrupa…Daha önce hayalini dahi kuramadıkları imkanları önlerine serdiğimiz insanlar, bizi ısırıyor, kanatıyor ve canımızı yakıyor diyorlar. Cehaletin gölgesinde nefret yükseliyor. Üstün insan olarak tasavvur ettiklerimizin sıradanlıkları karşısında dehşete kapılıyoruz. Aynı dili konuşmayanlar cemiyetinin gökyüzünden kopmuş yabancı parçaları olarak bir kat daha uzaklaşıyoruz birbirimizden. 

Devlet ücretsiz ve nitelikli eğitim imkanlarından uzak tutuyor mültecileri. Mesleki eğitim alanlara ek ücretler ödeniyormuş; bizden oldukça uzakta bir ülkeden bahsediliyor, oralarda neler olduğunu bilemiyorum. İrlanda’nın dehşetengiz bir denge üzerinde duran askıdaki hayatlarına odaklanıyorum. Et fabrikalarında fedakârca çalışan eller, sonsuza dek bir parçası haline gelemeyecekleri toplumun kurbanı, suçlusu ve katili olmaya doğru itiliyorlar. 

Kimdir mülteciler? Proletaryanın bir parçası mı? Korkut Boratav’ın uzmanlık alanına ilişkin bu soruyu kendi gerçekliğimiz ve kendi örnek evrenimiz üzerinden yanıtlamaya çalışalım. Mülteciler tek kelimeyle ‘Mr.Nobody’ yani ‘Bay Hiçkimse’dir. Kölelik koşullarında çalışan, ucuz işgücü olarak görülen ve tüm eğitim imkanlarından uzak kalan bu insanlar, sistemin elinde caydırıcı bir silaha dönüştürülmüş durumdalar. Ait oldukları topluma öfkeliler, yabancılar ve anlam veremedikleri sınıfsal kinlerinin esiri durumdalar. Mültecileri zoraki bir kesimin içinde tanımlamak isteseydik onları ‘lümpen’ yığınlar olarak tanımlayabilirdik. Bu lümpenlik durumu bilinçli bir tercihin eseri değil. Yaşamak zorunda kaldıkları toplumsal atmosfer onları derin bir yabancılaşmanın içerisinde şekillendiriyor. Böylesi toplumsal koşullarda yaşam mücadelesi veren mülteciler dini yapıların esiri oluyorlar. Hristiyanlar kilisenin, Müslümanlar camii eşrafının hayali cennetinde soluklanıyor, hayali cennetinde ölüme yatıyor. Bu insanların yaşadıkları ülkenin işçi sınıfıyla birliktelik kurması istenmiyor. Devlet mültecilere neden nitelikli eğitim imkânı sağlamıyor? Sömürü ilişkileriyle varlığını tanımlayan tüm devletler için anlamı olmayan bir soru. İrlanda işçi sınıfı nitelikli eğitime erişebiliyor mu? Bu ülkede doğmuş çocuklar ücretsiz eğitim imkânlarına sahip mi? 

Başka gezegenden gelen ve farklı bir dile, kültüre sahip bu insanların birer insan olarak görülmemesi için tüm koşullar hazır… İşçi sınıfı, mültecilere düşman olmalı; aynı sınıfa mensup bu insanlar, kendi hayali ayrıcalıklarında kaybolmalı ve birbirlerine asla dokunmamalılar. Sonuç oldukça yıkıcı, Müslüman göçmenler çocukları için ayrı okullar istiyor. Toplumdan uzakta huzur buldukları cenneti, kendi çocukları için de istiyorlar. Cennete yürürken, insanlığın cehenneminde boğuluyorlar. 
Kitle iletişiminin asit yağmurlarında yıkanan Avrupa işçi sınıfının bilinçli tepkiler üretebilmesinin yolları örgütlenmekten geçiyor. Mülteciler, Avrupalı liderlerin elinde caydırıcı bir unsura eviriliyor. Geçmişin kutlu lümpenler ordusu yeniden işçi sınıfının karşısına dikiliyor. Çaresiz insanların çaresizlikleri manipüle edilerek, gelecekteki sarsıcı karşılaşmalara hazırlanılıyor. Toplum korkutuluyor; öğretmenler, akademisyenler, karikatüristler, gazeteciler ve yazarlar otosansürün dikenli kolları tarafından sarılıyor, sessizliğe gömülüyor. Hemen ardından daha fazla güvenlik, daha fazla gözetim dev bir gölge gibi toplumun üzerine çöküyor. Avrupa’da sayıları milyonları bulan mültecilerin tutunacakları tek dal işçi sınıfı mücadelesidir. Onlar işçi sınıfının bir parçasıdır. Onlar koronavirüs döneminde hastabakıcılık yapan, ekmek fabrikasında ter akıtan kahramanlardır. Yaşlılar evinde yaşlılarla birlikte salgına yakalanan ve ölümle burun buruna gelen bu insanlar toplumlarımızın artık vazgeçilmez bir parçasıdır. Sosyalistlerin bu gerçeği görmekte geç kalması, gelecekteki fırsatların heba edilmesi anlamına gelir. Devletin sağlayamadığı eğitim imkanlarını işçi sınıfı kendi kardeşlerine sunmalıdır. Irkçılığın, çatışmaların, köktendinciliğin panzehiri sınıf dayanışmasıdır…

Ortaokula giden kızını ve onun çocuksu neşesini anlattı. Aynı neşe, bu çaresiz anne ve babanın gözlerinde yoktu. Örgün eğitim alabilecekleri yaşı çoktan geçmişlerdi. Yer silmek, bulaşıkları yıkamak ve insanı tüm yeteneklerinden alıkoyan bu işlere mahkûm olmak zorunda kalmışlardı. Eğitim merkezindeki hizmetli buğulanan camı sildi ve karşımızdaki bulanık görüntü bir anda netleşti. Okulun bahçesindeki çocukların oyunları, yüzlerindeki gülümsemeleri, bizleri tüm benliğiyle sarıp sarmaladı. Uzun süredir suskun bir biçimde oturan adam ‘çocuğum için sonsuza dek dilsiz kalmaya razıyım’ dedi. Acılarımızı dindirecek ve bizi bir insana çevirecek o sistemi bu babanın fedakarlığıyla yaratacağız. Sınıfıma doğru yürürken yolumu kesen bir çift elin ve gözlerimin içine bakan bir çift İrlandalı gözün aynı acıyı çektiğini ve aynı mücadeleyi verdiğini biliyorum. Mülteciler gölgelerle olan savaşını kazandığında, İrlanda emekçi sınıfıyla buluşacak ve o gün geldiğiyle tüm renklerimizle insan olduğumuzu yeniden fark edecek ve çocuklarımızla aynı gülümsemeyi tüm kalbimizle yaşayabileceğiz.