'Covid-1984' kapitalizm aklamasıdır. Sermaye sınıfına 'seninle bir derdim yok, biraz makul olsan yeter' demektir. Boşuna aramayın, makul kapitalizm yoktur.

Covid-1984! Kapitalizm tel tel dökülürken Orwell’in anti-komünizmine sarılmak

Salgının ortaya çıkardığı baskıcı çalışma rejimi denemeleri ile sınıflar arasındaki eşitsizliği daha da derinleştiren sermaye kollama politikaları tartışılıyor. İlkine karşı “işyerlerinin demokratikleştirilmesi”, ikincisi için “servet vergisi” gibi şeyler önerenler var.

Enteresan tabi.

“Canım sosyalizm de şimdi pek mümkün değil, bugünden biraz daha iyisini de kaçırmayalım” safdilliği değil bu. İşçi sınıfına, gerçek kurtuluşun aslında erişilmez bir fantezi olduğu fikrini yayan hiçbir düşüncenin masum olduğunu düşünmüyorum. Üstelik bu, bir de kapitalizmin tel tel döküldüğü bugün yapılıyorsa.

Sınıflar arasındaki eşitsizliğin ortadan kalkması için eşitsizliğin kaynağının ortadan kaldırılmasını önermek fantezi dünyasında seyahat oluyor, sendikalaşmanın tek rakamlı oranlara kadar gerilediği kapitalist dünyada işyerlerinin demokratikleştirilmesini talep etmek, bunun için sınıflar arasında yeni bir toplumsal anlaşma önermeye kalkmak ise gerçekçilik.

Bu “gerçekçiliğin” güncel nakaratı neo-liberal kapitalizmin ortaya çıkardığı yıkıma işaret etmek. Faturayı 40 yıllık neo-liberalizme kesip öncesini aklamak.

Bu yaklaşımın iki binli yıllardaki politik önermesi “Emeğin Avrupası” idi. Bayağı bir Avrupa Birlikçilik olan bu politika solu zehirledi, sendikaları kötürümleştirdi.

Tekrara düşmemek adına soL’da geçtiğimiz haftalarda konuyla ilgili yayınlanan iki yazıyı hatırlatıp devam edeyim. Sevgili Aydemir Güler ile Oğuz hoca (Oyan) bu yazılarında neyin gerçek neyin fantezi olduğunu tane tane anlatıyorlar.

Ama sorun burada bitmiyor. Çünkü reformizm çoğunlukla anti-komünizme varıyor. Son örneği salgın günlerinde ortaya atılan Covid-1984 göndermesi. Salgınla birlikte kuvvetlenen otoriter devlet uygulamaları ile despotik çalışma rejimi paradigmasına vurgu Orwell’in anti-komünist romanı 1984 ile yapılıyor. Ne hoş değil mi?

O halde kısa bir hatırlatma yapmakta yarar var. Orwell’in 1984’ü soğuk savaş romanıdır. CIA tarafından filmleştirilmiştir. 1984, totalitarizm eleştirisi değil, reel sosyalizm karşıtı bir kaba propagandadır. Orwell ise ABD’de komünistlere karşı cadı avının muhbiridir. İnsanların özel yaşamlarını, komünistleri, eşcinselleri, dönemin muhaliflerini ihbar eden bir “Big Brother” figürüdür.

Avrupa’nın merkezinde yeterli solunum cihazı olmadığı için insanlar ölecek, zengin sınıf virüse karşı izolasyonunu satın aldığı adalarda geçirirken fabrikalarda işçiler burun buruna çalışıp virüse yakalanacak, hasta olanlar ayıklanacak, kalanların üzerlerine çip takılacak, yetmeyecek izole üretim üssü diye yeni çalışma gettoları kurulacak ancak tüm bunları dayatan kapitalizmin güncel eleştirisine katıksız bir anti-komünizm eşlik edecek…

“Covid-1984” kapitalizm aklamasıdır. Sermaye sınıfına “seninle bir derdim yok, biraz makul olsan yeter” demektir.

Boşuna aramayın, makul kapitalizm yoktur.