Kısacası Netflix aracılığıyla kendi suretinde bir dünya yaratmak istiyor burjuvazi. Örgütsüz kitleler çocuk bedeninin fütursuzca sergilenmesine, sosyal medyada ses yükseltiyor. Muhtemelen sesini yükseltenler muhafazakarlıkla ve gericilikle suçlanıyor.

Çocuk pornografisi ve Netflix

Kültür endüstrisinin ürünlerinin bireylerin zihinlerini birer çöpe dönüştürdüğünü kabul etmeliyiz. Sosyal bilimlerde yıllardır yıkılmayan bir tabudur: ‘Kesin doğruların olamayacağı’. Yaşadığımız sınıflı toplumun kesin olarak bilinen ve bilimsel olarak da teyit edilen yıkıcı etkileri vardır. Buradaki çöplük benzetmesi afaki bir tanımlama değildir. Netflix’in ürün yelpazesine sıkıştırılmış bir kültür tüketicisinin zihni gerçek manada bir çöplüktür. Platformun tamamıyla kalitesiz içerikler ürettiği ya da bunu izleyicilerine dayattığı söylenemez. Eleştirinin dayanılmaz çekiciliğine kendimizi kaptırıp böyle bir tuzağa düşmememiz gerekir. Sosyal bilimlerin kesinlikler üzerine çizmeye çalıştığı çizgi de tam olarak bu noktaya denk düşmektedir. Netflix’in sahipleri rasyonel bir üreticide olması gereken tüm meziyetlere sahiptir. Tüketicilere her türden ürün sunduklarını ve bu yelpaze içerisinde izleyicinin bilinçli ya da bilinçsiz tercih yapması beklenir. İzleyici ‘sıradan obur bir tüketici ise’ her şeyden biraz tatmak isteyecektir. 

Şunu belirtmekte fayda var; bu yazıda bir alımlama analizi yapmıyorum. Kültür endüstrisinin genel olarak bir kitle toplumu yarattığını ve bunu yaratmada görece başarılı olduğunu şaşmaz bir doğru olarak ele almamız gerektiğini iddia ediyorum. Elbette ki rakipsiz bir kültür üretiminin belli ölçülerde başarılı olması normal. Sosyalist mücadelenin yükseldiği dönemlerde bu kitle iletişimin başarısı doğal olarak aksaklıklara uğrayacak ve sahiplerinin gözünde başarısız olmaya başlayacaktır. Peki, nedir kültür endüstrisi?

“Kültür endüstrisi, kültürün çöküşünü, tecim eşyasına indirgenmesini, örnek alacak biçimde kesinleştirir. Kültürel eylemin değere dönüştürülmesi, onun eleştirel gücünü ortadan kaldırır ve ondaki özgün bir yaşantının izlerini siler” (Mattelart ve Mattelart, 2009:62).1

Bugün, kültür denilen şeyin gerçek manada çöktüğüne şahit oluyoruz. Bu çöküşün izlerini geçmişte aramak ve zamanımızla güçlü analojiler kurmak mümkün. 

İvan Gonçarov’un ölümsüz eseri ‘Oblomov’, bize çökmüş ve artık can çekişmekte olan aristokrasinin tüm zayıflığını ve çürümüşlüğünü yansıtır. Baş karakterimiz Oblomov, sönmekte olan sınıfının tüm atıllığını üzerinde taşır. Kısacası, artık o bir hayalettir. Bir hayalet olarak Oblomov’un parmağını oynatacak mecali yoktur. 

İktidarı ele geçiren sınıf kendi suretinde bir dünya yaratır. Bu asla şaşmayacak bilimsel bir gerçekliktir. Aristokratların tanrı tarafından seçildiği ve kölelerinin sonsuza dek onlar için çalışmaları gerektiği ideolojik bir düstur olarak topluma dayatılır. Oluşturulan bu kültürel ortam gücünü kaybetmeye başladığında doğal olarak toplumda ve toplumu yöneten sınıfta çürüme başlar. İnsan canı değersizleşir, çocuklar ve kadınlar bu kargaşa döneminde büyük zarar görmeye başlar. Çünkü iktidardaki sınıf, iktidara tutundukça olduğu yerde kalır.

Bir iş, bir eylem olma kabiliyeti sona erer. Neticede öyle bir an gelir ki bu asalak sınıf tutunduğu yerden sökülüp atılır. 

Netflix’in çarpık bir ideolojiyi veya kültürü kitlelere dayattığı bir bakımdan doğru olsa da başka bir açıdan bakıldığında bu tam olarak böyle değil. Netflix, bize küçücük görünmeyen bir noktadan kendi gerçekliğini yansıtıyor. Bu gerçekliğin adı: ‘Minnoşlar’. Fransız yapımı bu filmin tanıtımında 11 yaşındaki kız çocukları cinsellikleriyle ön plana çıkarılıyor.

“Fransa'da Mignonnes adının verildiği film, Senegalli Müslüman bir geleneksel aileden gelip dans grubuna katılan bir kız çocuğunu konu alıyor. Maïmouna Doucouré'nin yazıp yönettiği film, bu yıl Sundance Film Festivali'nde Dramatik Dünya Sineması kategorisinde yönetmenlik ödülünü kazandı…Netflix'in film tanıtım afişinde çocuklar, şort ve göbeği açık tişörtler giyerken, yerde diz çökme ve çömelme de dahil çeşitli dans pozları sergilerken görülüyor."2

Netflix’in bize gösterdiği gerçeklik, iktidara tutunmaya çalışan burjuvazinin tüm benliğiyle çürüdüğüdür. ABD başkanı Trump’ın geçmişte çocuklara karşı işlediği cinsel suçları hatırlayın ve dünyanın çeşitli ülkelerinden zenginlere pazarlanan çocukları. Kapitalizmin kendi sınırlarına ulaştığına (ömrünü doldurduğuna) dair her türlü emare artık apaçık karşımızda duruyor. Kapitalizm erkek ve kadın bedenlerini sömürerek yetinemeyeceğini ve duramayacağını biliyor. Milyarlarca insanın yemek yeme, giyinme ve cinsel eğilimlerine dahi kültür endüstrisi aracılığıyla müdahale etmeye çalışıyor. İdeolojik olarak her gün kendisini yeniden inşa ederken adımlarını biraz daha ileri atıyor. Böylesi bir kültürel iklimde, zaman içinde çocukların cinselliğini, pornografinin bir iş kolu olarak varlığını ve kadınların seks işçiliği yaparak dünyayı geliştirdiklerini kabul eden bir liberal ucubeye dönüşüyorsunuz. 

Burjuvazi, bu haliyle gitgide ortadan kaldırdığı sınıfın hayaletine dönüşüyor. Tıpkı aristokrasi gibi toplumu tepeden tırnağa çürütüyor. Bunu kitle iletişim araçlarının sahibi olarak çekinmeden tüm cüretiyle yapıyor. İktidara sıkı sıkıya dişleriyle ve tırnağıyla tutunuyor; iktidarını kaybetmemek için insanlığı ilkel bir barbarlığa sürüklüyor. Bu barbarlığın birinci ve ikinci dünya savaşı gibi yansımalarında korkunç tecrübeler elde ettik. 

Kısacası Netflix aracılığıyla kendi suretinde bir dünya yaratmak istiyor burjuvazi. Örgütsüz kitleler çocuk bedeninin fütursuzca sergilenmesine, sosyal medyada ses yükseltiyor. Muhtemelen sesini yükseltenler muhafazakarlıkla ve gericilikle suçlanıyor. Tipik bir ideolojik karşı koyuş. Netflix’in içeriklerine dikkatli bakın. Feminizm adına konuşan kadınlar, kadını özgürleştirmek için tek seçeneğin porno endüstrisi olduğunu savunuyor. Onlar artık klasik olan yöntemlerine yeni şekiller ve renkler vererek köleliği bize özgürlük diye yutturmaya devam ediyor. Gonçarov’un bizlere sunduğu izlekten tüm bu çirkin ve mide bulandırıcı gerçekliği yorumlayacak olursak; karşımızdaki sınıf çürümeye ve çürütmeye devam edecek. Bunu da renkli bir özgürlük, ışıltılı bir dünya ve sonsuz bir başarı olarak yutturmaya çalışacak. Tabii mezar kazıcıları örgütlenip kürekleriyle bir anda ortaya çıkmazlarsa.3