Tayvan boğazındaki savaş kışkırtıcılığı bütün dünyadaki emekçi sınıfları ilgilendiriyor.

Çin-Tayvan sorunu nasıl çözülecek?

Yurtdışı haber ve yorumlarla okuyucunun daha az ilgili olduğu biliniyor, hele Türkiye’den mesafe açıldıkça karesiyle ters orantılı olarak okuma oranı azalıyor.

Oysa dünya birbiriyle bağlantılı olarak o kadar küçüldü ki, dünyanın en uzak bölgeleri bile birbirinden etkileniyor. Ayrıca bugün uluslar arasında düğüm olmuş bütün sorunlar bir yerde tıkandı ve yine birbiriyle bağlantılı ortak bir çözüm gerektiriyor.
Öte yandan Çin ve Tayvan arasındaki sorun oldukça güncel. Çin’in kendi toprağı saydığı Tayvan’a ABD sürekli olarak silah satıyor. Her ABD’li heyetin Tayvan’ı ziyaret etmesi aşağıdaki haritada görülen Tayvan Boğazı’nda Çin’in şiddetli askeri manevralarına neden oluyor.

Haritada kıta Çin’i ile hemen yanındaki Tayvan adası ve başkenti Taipei görülüyor.

Sorun bu kadar basit değil ve kavrayabilmek için kısa yazının izin verdiği kadar tarihsel arka plana bakmak gerekiyor.

Tayvan adası gerçekten Çin kökenli nüfus ağırlığıyla Çin’in bir parçasıydı, ancak 1895 yılında Çin Japon emperyalizmine karşı savaşı kaybedince uzun yıllar Japon işgali altında kaldı.

1912 yılı yine bu hikâyede önemli, çünkü Çin burjuva devriminin zafere kavuştuğu ve kaç bin yıllık hanedan rejimi yerine Çin Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıl. Çin Cumhuriyeti kavramının Tayvan sorununda kritik bir yere sahip olduğunu göreceğiz.

Ekim Devrimi’nden sonra kurulan ve geniş köylü yığınlarını örgütleyen Çin Komünist Partisi (ÇKP) ülkenin bağımsızlığı ve emekçi sınıfların iktidarı için uzun yıllar hem emperyalist işgalcilere hem de burjuvazinin kurucu partisi Kuomintang ile mücadeleye girer. ÇKP birçok tarihsel dönemeçte burjuvaziyle uzlaşmayı dener, ama her seferinde arkadan vurulur. Burjuvazilerin Cumhuriyet kurulduktan sonra kalleşleşmesi iyi bir bilinen bir süreçtir.

Lafı uzatmayalım, 1945’te Japonya’nın yenilgisi ile Tayvan 50 yıl sonra Çin’e geri kazanılır. Ancak 1949’da ABD ile işbirliği yapan Kuomintang ÇKP ile giriştiği iç savaşı kaybeder ve Tayvan’a çekilir.

Böylece iki cumhuriyet kurulur, Çin kıtasında Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ve Tayvan’da Çin Cumhuriyeti.

ABD tarafından sosyalizme karşı tıpkı Batı Almanya ve Japonya gibi ekonomik yardım görür ve silahlandırılır. Birleşmiş Milletler onlarca yıl dev nüfusu ve coğrafyası ile ÇHC’yi tanımazken Çin’in meşru temsilcisi Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti diye kendini tanıtan ve askeri rejimle yönetilen ülke olur.

Ancak bu sürecin niteliği geçen yüzyıldaki sosyalizm mücadelesindeki önemli kırılma noktalarından biri olan Çin-SSCB ayrılığına kadar sürer. Çin “düşmanımın düşmanı dostumdur” diye ABD’ye yakınlaşır. ABD için bu çok büyük bir manevradır, hemen Tayvan’ı satarlar ve emperyalist dünya ÇHC’yi Çin’in tek temsilcisi olarak sayar, Tayvan BM’den çıkartılır.

Tarih sürprizlerle dolu. Çin 1978’de kapitalist reformlara girişince, Tayvan da burjuva demokrasisine geçer, sendikalar ve partiler kurulur. Tayvan Asya Kaplanları’ndan biri olarak, büyük özelleştirme hamlesinden sonra hızla yükselir.

Fakat aynı yolda ilerleyen Çin dev gövdesi ile öylesine büyür ki bu sermaye birikimi karşısında Asya Kaplanları gölgelenir. 
Geçen yüzyılda Mao, “tek ülke, iki rejim” formülünü önermişti. Buna göre Çin dış politikada birleşecek, fakat ÇHC sosyalist olarak kalırken, Tayvan kapitalist olabilecekti.

Şimdi bunda pek rejim farkı kalmasa da ısrar ediyorlar. Bugünün farkı ise Çin’in iktisadi, mali gücünün yanı sıra büyük bir askeri güce kavuşması. Karışan olmasa Çin Tayvan’ı ilhak edecek bir kararlılık gösteriyor.

Peki, birleşme için ÇKP, Tayvan işçi sınıfı içinde örgütleniyor mu? Bu tarzı bırakalı üstünden çok sular akmışa benziyor.
Kıta ve adanın doğal bir ekonomik entegrasyon bölgesi olması da sorunu çözmüyor bu koşullarda.

Tayvan halkı çoğunlukla bir Tayvanlı kimliği kazanmış ve birleşmeye çok sıcak bakmıyor. Tayvan burjuvazisi ise adadaki ulusal hegemonyasını korumak için ABD’ye daha çok yanaşıyor.

ABD ve Batı emperyalizmi bu ulusal sorunu suistimal ediyor. Tek Çin politikası fiili olarak deliniyor. Geçen iki ay içinde ABD Sağlık Bakanı ve sonra Dışişleri Bakanlığı müsteşarı tarafından Tayvan ziyaret edildi. Fransa gibi diğer ülkeler resmi temsilcilikler açıyor.

ABD Çin’i Pasifikte kuşatırken Tayvan’ı da cepheye katıyor ve milyarlarca dolar değerinde silah satıyor. Bu hassas ulusal meseleyi sorumsuzca kaşıyor.

Tıpkı, kötürüm olmuş diğer ulusal sorunlara müdahil olduğu gibi. Kıbrıs meselesinden Tayvan’a, çözülemeyen bütün sınır sorunlarına kadar.

Üstelik Tayvan boğazındaki savaş kışkırtıcılığı bütün dünyadaki emekçi sınıfları ilgilendiriyor.

Bugüne kadar ele aldığımız birçok sorun gibi bu düzen içinde Tayvan meselesi çözümsüz gözüküyor ve sosyalizmin dünyaya bir eşiği geçip yayılmasını bekliyor.