Barack Obama’nın Çin’e bakışında hegemonya endişesi öne çıktı. Trump, bu yönelişi ekonomik savaşa dönüştürdü.

Çin Komünist Partisi ABD’ye meydan okuyor

Trump’ın Çin-karşıtı politikaları ve söylemleri üç aşamadan geçti.

Önce bir ticaret savaşı başlattı; Dünya Ticaret Örgütü kurallarını çiğnedi; Çin’e karşı gümrük tarifelerini yükseltti. Sonra, ticaret savaşını ekonomik savaşa dönüştürdü. Çin’in teknolojik gelişimini baltalamaya öncelik verdi. Teknoloji alanında güçlü Çin şirketlerine ağır önlemler uyguladı.

Son aşama, 2020’de korona salgını içinde başladı; bir soğuk savaş boyutu içerdi. Çin, “salgının suçlusu” gösterildi. Dahası, doğrudan Çin Komünist Partisi’ni (ÇKP’yi) hedef alan bir söylem geliştirildi. “ÇKP özgür dünyayı tehdit eden ana tehlike” olarak gösterildi.

Trump dönemi son bulurken Çin, ABD’ye karşı, bir anlamda, “karşı saldırı”ya geçecektir. Çoğu kez doğrudan doğruya ÇKP adına meydan okuyarak…

Nedenlerine, örneklerine göz atalım.

Salgında Çin’in tartışılmaz üstünlüğü

2020 sonunda Çin’de korona virüs’ten ölüm sıfıra inmiş; salgın önlenmiştir. Nasıl? Salgına karşı önlemlerin, ekonomiye değil, insan hayatına odaklanması sayesinde…

Kamu kaynakları olağan-dışı boyutlarda kullanıldı; ama, şirketlerin, bankaların desteklenmesi değil, salgınla mücadele öncelik taşıdı. Çin’i yakından bilen, izleyen Stephen S. Roach bu ayrımı “Trump’ın ekonomiyi gözeten ‘önce Amerika’ ile Çin’in kamusal sağlık ağırlıklı ‘önce Covid’ stratejileri arasındaki karşıtlık” olarak açıklıyor (Project Syndicate, 26 Ekim 2020).

Salgının başladığı 10 milyonluk Wuhan’da tam kapanma uygulandı. ÇKP’nin yerel örgütleri “mahalle komiteleri” içinde salgınla mücadelede öncülük yaptı. Konutlarda sağlık durumunun izlenmesi; gerektiğinde yiyecek, ilaç vb dağıtımı bu komiteler tarafından üstlenildi. (Ayrıntılar için bk. “China and Coronashock”, Tricontinental, 28 Nisan 2020).

Hafif hastalara hızla sahra hastaneleri yapıldı. Tedaviye, yakın eyaletlerden çok sayıda sağlık ekibi katıldı. Virüs testleri tüm nüfusa uygulandı; akıllı telefonlarla izlendi. İki ay sonrasında Wuhan’da salgın ve kapanma/karantina uygulamaları son bulacak; hayat normale dönecektir. Benzer yöntemler sonraki aylarda korona’nın sıçradığı diğer kentlerde, eyaletlerde de uygulanacaktır.

Batı çevreleri, Çin’in salgına karşı başarısını, hızlı, yaygın kapanma uygulamalarına bağladı. Bazıları, “insan haklarının ölçüsüz çiğnenmesi sayesinde” eleştirisini de ekledi. Ana etkenin,Çin’de devlet aygıtının sermayenin değil, ÇKP’nin denetiminde olduğu elbette belirtilmedi. Asya’da bir başka komünist parti tarafından yönetilmekte olan Vietnam’ın da 2020’yi korona salgınına son vererek tamamladığını hatırlatalım.

2020-2021’in ekonomik göstergeleri: Çin ön sırada…

Sonuç, ekonomik göstergelere de yansıdı; 2020’de Batı %5,4 oranında küçülürken Çin %2,3’lük büyüme gerçekleştirdi. Dünya Bankası’nın 2021 öngörüsüne göre Çin millî geliri %7,9 oranında büyüyecektir. Kısacası 2020-2021’de Çin ekonomisi açık farkla ilk sıradadır.

“Alım gücü paritesi hesabı” ile Çin, 2017’den bu yana dünyanın en büyük ekonomisidir. Salgın sonrasının ekonomik bilançosu ve öngörüleri göstermektedir ki cari dolar hesabına göre de Çin millî geliri 2028’de ABD’nin önüne geçecektir.

Birkaç ayrıntı ekleyelim: 2020’de Batı ekonomilerinde ihracat yüzde 7 oranında gerilerken Çin’in ihracatı yüzde 3,6 arttı; dünya ticaretinin %14’üne ulaştı. 1981 sonrasında tek bir ülkenin ulaşabildiği en yüksek oran… Dış ticaret fazlası, Trump’ın ticaret savaşına rağmen 535 milyar dolara ulaştı.

Bu gelişmeler, Çin’in ulusal parası RMB’yi dolara karşı yüzde 6 oranında değerlendirdi. Bu sayede Çin’in dış yatırımlarının alım gücü yükseldi. 2020’de Çin Merkez Bankası ile 28 diğer merkez bankası arasında ikili swap anlaşmaları uygulanmaktaydı. “Dünya parası dolar”ın saltanatına rağmen…

ÇKP karşı saldırıya geçiyor…

Nitekim, Trump yönetiminin ÇKP’yi hedef alan soğuk harp söylemleri karşılıksız kalmadı. ABD’nin korona salgını karşısındaki çaresizliği ve başkanlık seçimi sonrasındaki kargaşa fırsatlar yarattı.

ÇKP’nin İngilizce yayın organlarından biri Global Times (GT) gazetesidir. Başyazıları, Parti üst yönetiminin görüşlerini de yansıtır. ABD’ye “meydan okuyan” çok sayıda başyazıdan üç aktarma yapacağım.

ÇKP niçin suçlanmaktadır? Soru, “Batı” sözcüğü, bir anlamda ABD’yi temsil ederek ve hegemonya arayışına bağlanarak yanıtlanıyor:

“Çin, ucuz emek kaynağı bir fabrika olarak Batı’nın refahına katkı yapan bir konumda kalmalıydı. Ama ÇKP liderliği sayesinde Çin, Batı’nın hegemonyasından bağımsız kaldı ve dünyanın ikinci en büyük ekonomisi oldu. Üstelik, Batı gerilerken Çin’in uluslararası nüfuzu arttı. Covid-19 salgını karşısındaki çaresizlik, Batı’da sistemlerine ilişkin güveni çökertti. ÇKP’yi ‘dünyayı tehdit eden virüs’ olarak lekelemeleri bu nedenledir” (GT, 23 Aralık 2020).

Çin’in “artan uluslararası nüfuzu” ÇKP liderliğinin hegemonyayı paylaşma iddiasını ima etmektedir.

10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle, ABD’ye “yaşam hakkı” hatırlatıyor: “Bu yıl insan hakları bakımından en ağır kayıp veren ülkeler listesi yapılsaydı, ABD zirveye yerleşirdi. Dün Covid-19 salgınına 3011 yeni kurban vererek günlük rekoru kırdı. ABD’de partizan politikalar, virüse karşı kurumsal mücadelenin terk edilmesine yol açtı ve ülkeyi insan hayatının ot gibi değersizleştiği büyük bir insanî trajediye sürükledi.” (GT, 10 Aralık 2020).

6 Ocak’ta Kongre’nin işgali, bir “demokrasi eylemi” değil midir? Bu soru, 2019’da Hong Kong Meclisi’nin işgalini alkışlayan Amerikalılara yöneltiliyor: “Nümayişçilerin Hong Kong Yasama Organı’nı işgaline ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, ‘güzel bir manzara’ demişti. Dün de Trump taraftarları Kongre Binası’na girip Nancy Pelosi’nin ofisini talan etti. Pelosi bu ‘güzel manzaradan’ da hoşlandı mı? ABD siyasetçileri Hong Kong nümayişçilerini ‘özgürlük savaşçıları’ olarak adlandırmıştı. İşte ülkelerindeki karşılığı…” (GT, 7 Ocak 2021).

Çin’in ekonomik stratejisinde revizyon

Trump’ın açtığı ekonomik savaş, Çin’de kırk yıl boyunca dışa açılmaya, son yıllarda da açıkça küreselleşmeye öncelik veren ekonomik stratejinin revizyonuna da yol açmaktadır. 2021-2025 dönemini kapsayan 14’ncü Beş Yıllık Plan’ın bu revizyonu içerdiği anlaşılıyor.

ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinping’in Parti Okulu’nda yaptığı bir konuşma, bu yeni stratejinin bazı öğelerini içeriyor. Konuşma metni yayımlanmadı. Resmî basın ajansı Xinhua konuşmayı özetledi (11 Ocak 2021). Bu özetten birkaç aktarma fikir verecek:

“Yeni gelişme yaklaşımı, iç ve dış piyasaların birbirini desteklediği ikili dolaşım içermelidir. Bu bağlantıda ana dayanak iç piyasadır. Tüketim harcamalarını canlandırmak, çok geniş bir iç piyasa oluşturmak öncelik taşıyacaktır. Uluslararası dolaşım, iç dolaşımın etkinliğine, niteliksel gelişimine ivme getirecektir. Bu bağlantıların pürüzsüz sürdürülmesi için yenilikleri, teknolojik atılımları hızlandıran mekanizmalar geliştirilmelidir.”

Bu ifadeler, Mao dönemine damgasını vuran kendi ayakları üzerinde durmak stratejisinin izlerini taşımaktadır. Çin’e karşı açılan ekonomik savaşın etkili olduğu açıktır.

Ama “uluslararası dolaşım” da gözetilerek… Nitekim, 2020’de Trump yönetimi son bulurken, Çin’in dünya ekonomisindeki ağırlığını, önemini ortaya koyan iki gelişme gerçekleşti.

Birincisi ABD’nin girmediği, 15 Asya ve Pasifik ülkesi arasında imzalanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCAP) sözleşmesi… Çin’le birlikte ABD’nin Pasifik’teki müttefiklerinden Japonya, Güney Kore ve Avustralya da imzacılar arasında yer alıyor.

İkincisi, uzun müzakereler sonunda AB ile Çin arasında iki taraflı yatırım sözleşmesinin imzalanmasıdır… Trump, bu sözleşmeye karşı AB ülkelerini baskı altında tutuyordu; seçimi kaybettiği kesinleştikten hemen sonra imzalanması anlamlıdır.

Barack Obama’nın Çin’e bakışında hegemonya endişesi öne çıktı. Trump, bu yönelişi ekonomik savaşa dönüştürdü. Çin’in 2020’de açıkça ortaya çıkan ekonomik dinamizmi ve gücü, Obama’nın yardımcısı Biden’ın bu ekonomik savaşı sürdürmesini güçleştirecektir. Israr, ABD’yi yalnızlaştıracaktır.