Fuat Oktay’ın, 21 Ekim günlü yaklaşık yarım saat süren bütçe sunumunun odak noktasında bütçe değil ülkeyi yöneten kadrolara düzülen övgüler yer alıyordu.

Bütçe hakkının komisyon macerası

Yasamanın, yürütmeye kamu kaynaklarını kullanma yetkisi vermesi ve dönem sonunda hesap sormasına bütçe hakkı denir. Hep böyle söylenir, ancak yakın tarihimizde gereğinin etkili biçimde yaşama geçirilebildiği örneklere pek rastlanmaz. Bari şu kadarını elimizden almasalardı: eskiden hiç olmazsa Meclisin karşısında siyasal sorumluluk taşıyan bir hükümet olurdu. Milletvekillerinin sorularını, eleştirilerini siyasal sorumlular yanıtlardı.

2017 Anayasa değişikliğiyle bunun ortamı da kaldırıldı.

Plan ve Bütçe komisyonunun 21 Ekim günlü ilk bütçe toplantısında bu gerçeğe dikkat çekmek amacıyla dile getirilen “bütçenin sahibi yok” eleştirisini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay şu sözlerle karşıladı; “Bütçenin sahibi Sayın Cumhurbaşkanımızın bizatihi kendisidir, fonksiyonel anlamda da zaten Strateji ve Bütçe Başkanlığıdır, sahipleri de buradadır.”

Bu cümle, bundan böyle bürokratlarla muhatap olacaksınız anlamına geliyor.

Fuat Oktay’ın, 21 Ekim günlü yaklaşık yarım saat süren bütçe sunumunun odak noktasında bütçe değil ülkeyi yöneten kadrolara düzülen övgüler yer alıyordu. Bizleri de unutmamışlardı. Belli ki göğsümüzün kabarması isteniyordu.

Aşağıdaki cümleleri, Plan Bütçe Komisyon Tutanak Dergisinin 21 Ekim günlü Üçüncü Toplantı Tutanağının 6-17. Sayfalarından aktarıyorum:

“Türkiye’nin salgının önlenmesinde ve can kaybının sınırlandırılmasında dünyada örnek alınan bir konumdayız, bu 83 milyon olarak hepimizin ortak başarısıdır.”

"Savunma sanayisindeki şahlanışımızdan sağlıkta yerli solunum cihazı üretmemize hem de en acil ve en hızlı şekilde bu cihazı üretiyor olmamıza ve Covid-19 salgınına derman olacak aşı çalışmalarımıza kadar kazanmış olduğumuz kabiliyet hepimizindir.”

“Jeopolitik olarak kriz ve çatışma alanlarına çok yakın olmamıza rağmen, bölgesinde güvenilir bir liman olarak dimdik ayakta durmamızı da yine birlik ve beraberliğimize borçluyuz.”

“2021 yılı Bütçesi, 81 vilayet, toplumumuzun her kesiminin ve her bir ferdinin bütçesidir. Bütçemiz, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği ve devletimizin gücünü yeni normalde daha da yükseğe taşıyacak şekilde planlanmıştır.”

“Sağlıktan eğitime, güvenlikten ulaştırmaya ve sanayiden ekonomiye kadar her alanda, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, somut ve dinamik politikaları bütçemiz temelinde birer birer uygulamaya devam edeceğiz.”

“…2023 yılında yerli doğal gazın kullanılacak olması cari dengemizin uzun vadede kalıcı şekilde iyileşmesine önemli katkı yapacaktır.”

İnandınız mı?

Aslında inandırıcı olup olmamasının pek bir önemi yok. Siyaseti, içeriğinden soyutladılar; anlamsızlaştı. Sınıfsal çıkarlarımızın değil ya tanımsız bir adalet ve demokrasi düşünün ya da rant dağıtma aygıtının başında olanların peşinden koşmayı, siyaset sayıyoruz. Daha açık söyleyelim: kurtuluşumuzu başkalarından bekliyoruz. 

Godot gelmez, o biziz…

Neyse konumuzdan ayrılmayalım.

2021 yılı Bütçesi, Plan Bütçe Komisyonunun 27 Ekim günlü toplantısında kabul edildi. Fuat Oktay’ın aradaki toplantıların hiçbirine katılmadığı anlaşılıyor. Bakanlar da öyle davranmış. Eleştirilere bakılırsa  “icraatın içinden” konuşmalarını yapıp gitmişler. Milletvekillerinin komisyonda sorduklarını bir hafta içinde yanıtlamaları gerekiyor; bir bölümü bu gereğe bile uymamış. Yürütme organı yok: kendileri konuşmuş kendileri dinlemiş.

Fuat Oktay, konuşmasına Meclise bir uyarıyla başladı; “…bizim yürütme olarak yasamaya olan saygımız sonsuzdur, yasamaya olan saygımızın en az onda 1’in yürütme olarak da yasamadan beklediğimizi ben özellikle ifade etmiştim.”

Konuşmasının bir başka yerinde ise şunları söyledi; “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişimizle birlikte vesayetler son bulmuş, sivilleşme sağlanmış ve katılımcı demokrasi güçlenmiştir. Kendi Cumhurbaşkanını millet kendi seçmiştir ve hiçbir istikrarsızlığa da müsaade etmemiştir, etmemektedir…83 milyon her bir vatandaşımızın iradesi bugün karar alıcı mekanizmalara ve hükümetimizin ortaya koyduğu icraatlara yansımaktadır.”

Bir ara sesler yükseldi toplantı gerildi, Plan ve Bütçe Komisyonunun yeni başkanı Cevdet Yılmaz komisyona katılanları şu sözlerle uyardı: “…lütfen hatibi dinleyelim. Çok sert eleştiriler yaptınız, tamamını dinledi sabırla. Size müdahale etmedi…siz  de dinleyeceksiniz.”

Oysa kimse sert eleştiri yapmamıştı. Tam tersi, milletvekillerinin çoğu sözlerine: “Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım” diye başlıyordu. Ancak kimileri, seçimle gelmediğine şöyle bir değinip geçmişti. Çok sert tepki verdi. Tutanağın 234. Sayfasından aynen aktarıyorum; “Bu atanmış ve seçilmiş olayındaki bu kibirlilik nedir ya? Nasıl bir kibirliliktir bu? Anayasayla onaylanmış, milletin onayını seçmiş. Meclis tarafından onaylanmış bir Anayasa’nın gereği bir yürütme var. Yani üç yıldır aynı şeyi tekrar tekrar…Ne demek istiyorsun kardeşim? Ben, aynı zamanda oy veren bir vatandaşım. Vatandaş seni buraya seçerek gönderiyorsa hakaret etme hakkını vermiyor sana. Ne demek yani, devlette görevli olan herkes atanmış dolayısıyla hiçbir hakkı yok mudur? Nedir bu yani?”

Yeni Başkan konuyu şu sözlerle kapattı; “Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, teşekkür ediyorum, meramınızı ifade ettiniz.”

Sonuç olarak, Bütçe Hakkının Komisyon macerası bitti. Genel Kurulda da benzer olaylarla karşılaşacağız.