'Velilerimiz isterlerse öğrenciyi yüz yüze eğitime göndermeme konusunda mazeret beyan edebilirler' diyen eğitim bakanı bir bakıma, hem virüs konusunda durumun tehlikeli olduğunu itiraf etmiş oluyor, hem de sorumluluğu veliye attığını sanıyor.

Bu cesaret nereden geliyor? 

Valiler askere uğurlama ve düğün gibi insanların bir araya geldiği etkinlikleri bir bir yasaklıyor. Ulaşım araçlarını kullanan yolcu sayısını azaltmak için mesai saatlerinin farklılaştırılması gibi çeşitli önlemler aranıyor. Bazı üniversiteler, bir süredir yeniden başlamış olan açık hava etkinliklerini, bugünlerde durdurmuş bulunuyor. Bir tıp fakültesi dekanı, “Pandemi İstanbul’da yeniden başladı, virüs kapanların önemli bir bölümü gençler” diyor. Türk Tabipleri Birliği ile İstanbul Tabip Odası’nın çağrısı üzerine bir araya gelen sağlıkçılar, “Yönetemiyorsunuz, ölüyoruz, tükeniyoruz, sağlıklı önlemler alın” diyerek feryat ediyor. Bazı hekim profesörler, bakanlığın açıkladığı pandemi sayılarının gerçekle uzaktan yakından ilişkili olmadıklarını haykırıyor. Ankara Tabip Odası başkanı, pandemi konusunda iflas noktasına yaklaşıyoruz diyor.

“Velilerimiz isterlerse öğrenciyi yüz yüze eğitime göndermeme konusunda mazeret beyan edebilirler” diyen eğitim bakanı bir bakıma, hem virüs konusunda durumun tehlikeli olduğunu itiraf etmiş oluyor, hem de sorumluluğu veliye attığını sanıyor. Bir sorumsuzluk örneği daha gösterip 21-25 Eylül'de, okul öncesi öğrencileri ile ilkokul 1. sınıf öğrencilerini ‘1 gün yüz yüze eğitim’ almaya ve dolayısıyla onları birer denek olarak kullanmaya hazırlanıyor!

Bakan bu cesareti nereden alıyor? Bilinmiyor!

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki psikoloğun tanımladığı ve 2000 yılında Nobel aldığı hastalığa “cahil cesareti” deniyor. Bu psikologlar,  “Cehalet, gerçek bilginin aksine bireyin kendine olan güvenini artırır” diyorlar. Ancak bizim bakanın bu korkusuzluğunu ‘cahil cesareti’ne bağlamak da mümkün olmuyor. Çünkü bakanın kapı gibi, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite diplomaları bulunuyor. Üstelik doçentlik belgesi ile profesör unvanı da var. Bu nedenle bakanın nereden cesaret aldığı konusu daha da önem kazanıyor.   

Bu arada bakanın cesaretinin yalnız pandemi konusuyla sınırlı olmadığı da biliniyor. Örneğin,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Şubat 2015’te din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu ders olamayacağına karar veriyor. Ancak bakan selefleri (daha önceki bakanlar) gibi, durumu düzeltecek bir adım atmıyor! 

Danıştay, “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” ve “…bir kamu hizmeti olan eğitim öğretim hizmetinin, Devletin hizmet alanı içerisinde ancak genel idare esaslarına göre memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesine” ilişkin Anayasa maddelerine dayanarak, bakanlığın Ensar Vakfı ile yaptığı protokolü Nisan 2018’de iptal ediyor. Bizim bakan Danıştay kararına aldırmayıp gerici kuruluşlarla protokol imzalamaya devam ediyor!

Peki! Bakan yasalara karşı gelme cesaretini nereden buluyor? Bilinmiyor! 

Bizim bakanın, ayrıca uzmanı olduğu konularla bağdaşmayan icraatta bulunma cesaretini gösterdiğini de unutmamak gerekiyor. Bilindiği gibi bakanın uzmanlık alanı rehberlik ve psikolojik danışmanlık. Bu alanda eğitim görenlere, toplumsallaşma sürecinde ortaya çıkan aile, akran, eğitim yaşamı gibi sorunlarıyla ilgili olarak öğrencilere danışmanlık hizmeti vermeleri öğretiliyor; bireyin kendisini tanıyarak, kendisi için en doğru olanı seçmesine yardımcı olmaları öğretiliyor. Bu alandan mezun olanlardan da, kısaca öğrencinin kendisini gerçekleştirmesine yardımcı olmaları bekleniyor. 

Oysa bakan ne yapıyor? Kadın cinayetleri ve cinsel istismar konusu tavan yapmışken, bakanlıkta yürütülmekte olan ‘toplumsal cinsiyet eşitliği projesi’ne son veriyor! Toplumsal cinsiyet eşitliğine aldırmadığını gösteriyor! Ne yapıyor?

  • Okulöncesi çocuklarına dini öğretimi dayatıyor, türbana girmelerinden memnun oluyor! 
  • Çocukların ana-babalarının isteği doğrultusunda küçücük yaşta imam hatiplere gitmesini destekliyor!
  • “Nitelikli” dediği liselere giremeyen yoksullara imam hatipleri ya da açık liseleri dayatıyor! 
  • Bir milyon dolayında öğrencinin tarikatların yurtlarında kalmasına ve/ya da okullarında okumasına aldırmıyor! 
  • Diyanet ile işbirliği yaparak, öğrencilerin hafızlık eğitimi için bir yıl kayıtlarını dondurarak Kuran eğitimi alacakları ‘Hafızlık Projesi’ni başlatıyor.

Bakanın, çocukların daha bilişsel ve duyuşsal gelişim göstermeden, kendilerini ve çevrelerini tanıma olanağı bulmadan belli bir kalıbın içine sokulmalarını içine sindirebildiği görülüyor. 

Peki! Bakanın, mesleğiyle bağdaşmayan icraatlarını gerçekleştirme cesareti nereden geliyor? Bilinmiyor!

Bakanın, seleflerinin (Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı ve İsmet Yılmaz’ın) bugün esamilerinin okunmadığını -değer/önem verilmediğini- bile bile pervasızca davranması da ayrı bir cesaret örneği oluyor.

Bu arada Avrasya Araştırma Başkanı’nın açıkladığı anket sonuçlarına göre, koronavirüsün varlığına inanmayanların oranı yüzde 11,4; “ekonomimizi bozmak için dış güçler getirdi” diyenlerin oranı %15,6 ve “'salgın abartılıyor” diyenlerin oranı ise %33’ü buluyor.

Bakanın cesaretini nereden aldığı bilinmese de, toplumda pandemiden korkmayanların cesaret kaynağını bu anket sonuçları gösteriyor.

[email protected]