'Gelecek günler ne getirir bilemeyiz ama Bolivya halkının direnişi gelecekte karşılaşabileceği kötü günleri aydınlığa çevirebilme gücünü gösteriyor.'

Bolivya’da darbe gölgesinde seçim: Örgütlü halk yenilir mi?

Aslında bu yazıyı belki de hiç yazmamak vardı çünkü sevgili Korkut Hoca’nın geçen haftaki incelemesi1 Bolivya ve MAS'a (Sosyalizme Doğru Hareket) ve yaşanan askeri darbeye dair bir çok olayı derinlemesine ve kapsamlı olarak aktarmaktaydı bize. Ama serde şu 68’lilik yok mu! Hele hele 1967’de Bolivya dağlarında CIA destekli ordu tarafından katledilen Che... Vazgeçemedim. Üstüne üstlük Bolivya’da başkanlık seçimini Latin Amerika’nın ilk yerli başkanı olan ve 2019’da bir Amerikancı darbe ile görevden alınıp Arjantin’e sığınmak zorunda bırakılan Evo Morales’in Partisi MAS’ın adayı Luis Arce’nin kazandığı haberini duyunca iyice heyecanlandım ve tekrar da olsa yine Bolivya yazmak geldi içimden.

Nüfusun yüzde 60’ının yerli gruplardan, yüzde 20’sinin Mestizos diye adlandırılan Avrupalı beyaz ve yerli karışımı ailelerden, yüzde 10-15’inin ise beyaz Avrupalılardan oluştuğu Bolivya eski bir İspanyol sömürgesi. Adını (Simon Bolivar’ın ülkesi) bölgeyi bağımsızlığa kavuşturan liderden alıyor. Diğer bir çok Latin Amerika ülkesi gibi doğal kaynaklarının zenginliği uluslararası tekellerin ilgisini çektiğinden darbeler ve mücadelelerle dolu bir tarihe sahip. 1952’de iktidara gelen devrimci ulusal hareket 1964’te bir askeri cunta ile devrilmiş. 1970-80’lere dek ülke ABD destekli cuntalara karşı direniş mücadeleleriyle çalkanıp durmuş. 1993’te iktidarı alan hükümet neo liberal özelleştirme politikalarının uygulamasına başlayınca 2000’li yıllardaki ayaklanmalarla Morales’in ve MAS’ın önü açılmış.

MAS, yirmi yıl önce Latin Amerika’da Venezuela, Ekvator, Arjantin ve Uruguay’da da tanık olunan “pembe” devrimler döneminde Bolivya’da doğan reformist, ilerici bir hareket. İktidara gelen bu hareketlerin ve bu bağlamda MAS’ın amacı, sosyalist söylemler kullansa da, kapitalizmi devirmek, üretim araçlarını kamu mülkiyetine vermek değil. Buna rağmen, işçiler, yerli halklar ve yoksullar için önemli kazanımlar elde edilmiş durumda.  Büyük olasılıkla bu başarının bir nedeni de Bolivya işçi sınıfının ülkedeki ağırlığı. Güçlü halk komitelerinin örgütlediği ayaklanmalara katılan, genel grevlerle ülkede yaşamı etkileyen bir sınıf Bolivya proletaryası. Bolivya İşçi Merkezi bu eylemlerde etkin bir güç ve en güçlü bileşeni ise Bolivya Maden İşçileri Federasyonu Birliği. Bu birlik 1950’lerde sosyalistlerce yönetilmiş. 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu örgütlü yapı 2000-2003 yıllarında neo liberal iktidarların özelleştirme politikalarına da “Su ve Gaz Savaşları” adı altında direnmiş ve Morales bu koşullarda siyaset sahnesinde sivrilmiş. MAS adayı Morales’ in 2005 yılında yapılan seçimlerde sağcı Başkan Carlos Mesa’ya karşı ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesinde ve izleyen yıllardaki halkçı uygulamalarda bu arka planın ve bu bağlamda Che’nin bu ülkede devrim için mücadele ederken yaşamını yitirmesinin de payı büyük. Bununla birlikte pembe devrimlerden haklı olarak korkmayan Bolivya sermaye sınıfının bu seçimde MAS’a karşı çıkmadığını da belirtelim. 

Morales, kapitalist sınıfın kârına ve gücüne köklü bir şekilde dokunmadı yani üretim düzeninde köklü bir değişime gitmedi. Yine de topraksız köylülere devlet topraklarını dağıtarak sınırlı da olsa bir toprak reformu gerçekleştirdi. Sosyal programlar ve sosyal güvenlik ağları kurmak suretiyle kıtanın en yoksul ülkelerinden olan Bolivya’da yoksulluk oranını yüzde 50 azalttı. Birkaç önemli şirketin dışında millileştirme yapmadı, uluslararası tekellerin kontratlarını feshetmedi ama pazarlık yaparak kârlarının bir kısmını emekçi halk için kullanılmak üzere devlete aktardı. Kârlarının bir bölümü ellerinden giden şirketler de açtıkları davalarla Bolivya hükümetinden tazminatlarını aldılar. Dünya sosyalistlerince haklı olarak eleştirilen bu utangaç kamucu uygulamalar bile ABD işbirlikçisi egemen sınıf, uluslararası tekeller ve ABD’yi rahatsız etti. Morales yönetiminin 2009 Anayasası ile çok uluslu ve çok kültürlü bir politik sistemle yerli halkın ezilmesine son verdiğini, onları eşit yurttaşlar haline getirdiğini de vurgulamalıyız.

'Ulusal ve uluslararası darbe'

Tanım Morales’e ait. İşbirlikçi Bolivya sermaye sınıfının ABD ve uluslararası tekellerle birlikte kendisini devirdiğini ve asıl nedenin de lityum olduğunu iddia etmekte. Bu sava yeni seçilen cumhurbaşkanı Arce de katılıyor.

Elektrikli otomobillerde, yüksek teknoloji ekipmanlarının pillerinde kullanılan önemli bir maden olan lityum rezervlerinin yüzde 70’ine sahip olan madeni halkın çıkarlarını da gözeterek değerlendirmek ve işlemek istedi Morales yönetimi. Teknik olanaklarının yetersizliği nedeniyle lityumu kendi başına işleyemeyen Bolivya önce Fransız, Amerikan, Kanada ve Güney Koreli büyük dünya tekelleri ile görüşmeler yaptı ve onlara devlet maden şirketi COMİBOL ile ortaklık önerdi;  bu şirketlerin lityumu işlemek için çok yüksek kâr oranı talep etmeleri üzerine Çin’e yönelerek bu ülke ile uygun koşullarda bir ticaret anlaşması yaptı. 

Ne var ki, olay sadece lityumla ilgili değil gibi görünüyor. Aralık 2019’da gazeteci Green Greenwald’la yaptığı röportajda Morales’ in kendisi de bu durumu şöyle açıklıyor:

"Suçum, günahım bir yerli (Kızılderili) olmak. Ve biz doğal kaynaklarımızı millileştirdik, uluslararası tekelleri hidrokarbon ve maden sektöründen uzaklaştırdık.  Ama asıl önemlisi, sosyal programlarla yoksulluğu azaltmam oldu."

Şimdi darbeye bir bakalım.

2005’ten sonra üç kez seçime giren ve her seferinde ezici çoğunlukla seçimi alan Morales, 2019’da yapılan dördüncü seçimde de oyların yüzde 46,85’ini alarak rakibi Carlos Mesa’ya yüzde 10,11 puan, yani seçilmek için gerekli olan yüzde 10’dan fazla fark attı. Ne var ki, “ulusal ve uluslararası” güçler seçimi tanımamaya ve Morales’i devirmeye çoktan karar vermişlerdi. Başta ABD medyası olmak üzere emperyalizmin tüm TV kanalları ve yazılı basın ve emperyalizmin maşası bir kuruluş olan OAS (Amerikan Devletleri Örgütü) seçimde hile yapıldığı iddiasını öne sürdüler. Bu işaret fişeğiyle birlikte, uluslararası tekeller ve ordu ve polisin desteklediği Jeanine Anēz Chavez kendini geçici başkan ilan etti. Elinde İncil’le balkona çıktı ve “Gücümüz Tanrı’dan geliyor!” diye seslendi kitlelere. Darbe lideri Luis Fernando Camache de İncil’in başkanlık sarayına geri geldiğini, “Toprak Ana” nın gittiğini, Bolivya’nın İsa’ya ait olduğunu söyledi. Yerli halkı inanç olarak da yendiklerini anlatan işbirlikçi faşistler din ve faşizmin örtüşmesinin de bir örneğini sergilemekteydiler.

CIA ve Avrupa faşistleriyle ilişkili olan Bolivya faşist paramiliter güçleri MAS yanlılarına karşı tüm ülkede büyük bir şiddet ve baskı uygulamaya başladılar. İşkence, dayak ve saldırıları katliamlar izledi. Birçok MAS eylemcisi ve Morales’in kız kardeşi kaçırıldı, evler yakıldı. 1000’lerce kişi tutuklandı. Ölüm tehditleri alan Morales'e iki seçenek kalmıştı; ya Allende gibi savaşacak, ailesiyle birlikte öldürülecek ve ülkede şiddetin boyutları yükselecekti ya da istifa edecekti. 

Morales ikincisini yaptı.

ABD, sığınmanın hemen ardından Anez ve darbeye katılan diğer liderlerle çalışmak istediğini açıkladı. Özgür ve bağımsız seçimler hemen yapılmalıydı.

Bolivya ordusu ve polisinin fiilen katılımıyla darbeyi protesto eden MAS taraftarlarına ve emekçilere büyük baskı ve şiddet uygulayan darbecilerin ilk işi Çin ve Rusya ile yapılan tüm anlaşmaları askıya almak oldu. Sosyal programları durdurdular, Covid-19 salgını koşullarında MAS’ın Birleşik Sağlık Sistemi’ne son verdiler ve yüzlerce Kübalı doktor ve sağlık görevlisini sınırdışı ettiler. 

Ve seçimler...

Askeri cunta “hilesiz, açık ve özgür” koşullarda yapılacak yeni seçimi durmadan erteledi çünkü Amerikan araştırma kuruluşlarının bulguları, halka ve MAS’a uygulanan vahşet ve baskıya rağmen MAS adaylarını işaret etmekteydi. Seçime MAS ve sağ kanattan dört parti katıldı. 

Halk arasında MAS adayının seçilmesi halinde Morales’in silahlı çetelere çağrı yapacağı ve ülkeyi ateşe atacağı söylentileri yaygınlaştırıldı. Oyların bölünmemesi için adaylıktan çekilen Anez CNN’deki konuşmasında ABD’yi yardıma çağırdı. Ama bu ipe sapa gelmez torba dolusu yalana rağmen 18 Ekim 2020’deki seçime Bolivya halkı tarihinin en büyük ikinci katılımı olan yüzde 88,4 ile sandığa gitti ve Morales’in 13 yıllık iktidarında Maliye bakanı olarak görev yapan “Lucho” lakaplı Luis Arce oyların yüzde 55,1’ini alarak rakipleri sağcı eski başkan Carlos Mesa ve diğer darbeci adayları büyük farkla yendi2.

Lucho’nun hedefi, ekonominin direksiyonunu yeniden halktan yana çevirerek darbecilerin uygulamaya çalıştıkları neo liberal modelden uzaklaşmak. Benimsediği ekonomik model ülkenin sahip olduğu bol doğal kaynakları millileştirip geliri halkın gereksinimleri için harcamak. Bu kaynakları sadece millileştirmeyi değil işletmeyi de planlıyor. Lityumu da devlet şirketi yoluyla kullanıp sanayiye kazandırmayı düşünüyor. 

Sosyal programlara hız verilecek. Dış politikada Morales dönemi politikalara yani Küba başta Çin ve Rusya ile işbirliğine geri dönülecek. Serbest pazara değil ama halkın çıkarına olan anlaşmalara inandığını söyleyen yeni Başkan virüsle mücadelede Bolivya halkının bu ülkelere ihtiyacı olduğu düşüncesinde. 

Bolivya seçimleri sonuçları ne anlama geliyor? 

En başta söylediğimiz gibi, MAS, Morales ve yeni Başkan Luis Arce sosyalist bir programa sahip değiller ve hiçbir zaman köklü bir ekonomik, siyasal değişiklik yapmak iddiasını taşımadılar. Hatta bir çok siyasal yorumcu, Bolivya’da Morales’in uyguladığı sosyal politikaların Venezuela’nın bile gerisinde kaldığını, onun Bolivya egemen sınıflarına ve uluslararası tekellere fazla tavizkâr davrandığını savladı. Ama buna karşın emperyalizmin MAS ve Morales’e tahammül edemediği de başka bir gerçeklik. İbrenin az da olsa emekçilerden yana dönmesi ve tekellerin kârlarının azalması sonucunda kamucu iktidar bir askeri darbeyle devrilmiştir. Olay elbette sadece lityum değildir; Bolivya emekçi halkının örgütlenmesi, haklarına sahip çıkması, genel grev uygulamaları ve devrimci ayaklanmalar en az lityum ve doğal kaynaklar kadar ilgilendirmektedir emperyalizmi. Kuşkusuz Che’nin gönlünde yatan, hepimizin gönlünde yatan Bolivya’da hayata geçecek olan sosyalist bir emek iktidarıdır.

Şimdiden sonra ne olabilir?

MAS sözcüsünün ikinci bir darbe olasılığını vurgulamasına karşın, ABD Dışişleri bakanı Pompeo, Arce ve yardımcısı David Choquehuanca’yı kutladı ve birlikte çalışma mesajı verdi. ABD, darbeciler ve hemen seçimin ardından ABD’den 350 kişilik vize talep eden Anez şimdilik sonucu kabullenmiş görünmekteler. İkinci bir darbenin uluslararası planda iç ve dış işbirlikçilere epey puan kaybettirebileceği hesabı bu kabullenmede rol oynamış olabilir. 

MAS'ın da yapması gerekenler var.

Partinin 13 yıllık pratiğini eleştirel bir bakışla yeniden gözden geçirmesi, teorik ve pratik alanda yapıcı bir eleştiriye başlaması, sosyalizme doğru radikal değişikliklere adım atması da mümkün çünkü bunun Bolivya halkı için elden kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğu ve Arce’ye verilen oyların büyük bir bölümünün bu beklentilere karşılık geldiği ortada. 

Bolivya seçim sonuçları bölge açısından önemli olduğu vurgulanmakta. Bolivarcı blokun tüm engellemelere karşın galip geldiği ve bunun diğer bölge ülkelerini de etkileyeceği söylenmekte. Ekvator’da Başkan L. Moreno’nun neo liberal politikalarına karşı çıkan Andres Araus’un seçim şansının artabileceği, Şili’de Pinochet Anayasası’nı değiştirmek isteyenlerin güç kazanabilecekleri, Küba’nın ise biraz rahat nefes alacağı yapılan yorumlar arasında.

Brezilya’nın Jair Bonsonaro’su, Kolombia’nın Ivan Duque’si gibi faşistlerin de başlarını elleri arasına alıp kara kara ne yapacaklarını düşünmeye başlayacakları da...  

ABD’nin mali kaynaklarını seferber ederek orduyu ve polisi satın alması, seçimle gelen bir başkanı devirerek onun yerine kendinden menkul bir işbirlikçiyi seçtirmesi, darbecilerin, ordunun ve polisin onca baskı, vahşet ve katliamına rağmen, bir ülke emekçi halkının bu askeri diktatörlüğü yenmeyi başarması azımsanmayacak bir olaydır. Darbenin son tahlilde yenilgiye uğrayacağı ve faşizmin halkın direnişiyle engelleneceğine dair Korkut Hoca’nın öngörüsünün doğruluğunu kanıtlamıştır Bolivya seçimleri.

Tüm eksiklik ve hatalarına karşın MAS’ın örgütlenme başarısı, işçi örgütlenmeleri ve halk örgütlenmelerinin gücü, özetle ÖRGÜTLÜ HALK yenmiştir faşizmi. 

Gelecek günler ne getirir bilemeyiz ama Bolivya halkının direnişi gelecekte karşılaşabileceği kötü günleri aydınlığa çevirebilme gücünü gösteriyor. 

Örgütlü halkı hiçbir kuvvet yenemez!

  • 1. sol.org.tr/yazar/bir-darbenin-sonrasinda-bolivya-17052
  • 2. Diğer sağ partilerden Carlos Mesa’nın Yurttaş Topluluğu yüzde 29, faşist L. Camacho’nun İnanıyoruz Partisi yüzde 13, Zafer Cephesi Partisi yüzde1,55, Pan-Bol Partisi ise yüzde 0,55 oy aldı.