İstifa etmesine mi izin verilmiyor? Hırsından mı/aşırı tutkuları (muhteris) olduğundan mı istifa etmiyor? İstifa etmezse nasıl rektörlük yapacak? Bilinmiyor!

Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) neden hedefte?

Bilindiği gibi yıllardır lise mezunlarının büyük çoğunluğunun gözü, devlet üniversiteleri içinde BÜ ve ODTÜ’de olmuştur. Bu ilgiyi, BÜ ve ODTÜ’de öğretim dilinin İngilizce olmasına bağlamak yeterli değildir. Çünkü 1980’den bu yana pek çok üniversite yabancı dilde öğretim uygulamasına geçmiştir. BÜ ve ODTÜ’yü öğrencilerin gözdesi haline getiren nedenlerin başında, bu üniversitelerin eğitim-öğretim ortamının niteliği gelmektedir. Bu üniversitelerin eğitim-öğretim süreçlerinde ırkçı, gerici, toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı ve erkek egemen anlayışlara hemen hiç yer verilmemesidir. Bu üniversitelerin laik, bilimsel ve evrensel eğitime önem vermesi ve de kurumsal gelenekleri olan üniversiteler olmasıdır. Öğrencilerin kolaylıkla çeşitli sanatsal, kültürel ve sportif etkinliklerde bulunarak unutulmaz bilgi, görgü ve deneyim kazanma fırsatı bulabilmeleridir. Bu üniversitelerin Batıdaki üniversitelere en yakın üniversiteler olmasıdır. Öğretim üyelerinin kendi aralarındaki ilişkilerin akademik unvanlardan bağımsız olmasıdır. Bu üniversite mezunlarının hemen her yerde kolayca iş bulabilmesi ve yurt dışında lisansüstü programlara kabul edilmeleridir.

BÜ ve ODTÜ, laiklikten ve bilimsellikten yana olan tüm üniversiteler gibi, gericilerin ve demokratik anlayışı gelişmemiş kesimlerin hedef tahtası olmuştur. 1960 sonlarında ve 1970’lerde Süleyman Demirel ile 12 Mart 1971 sonrası kurulan faşist iktidarların ODTÜ’yü hedef almaları bu nedenledir. 12 Eylül 1980 darbesini yapan Amerikancı subaylar, üniversitelerden, özgürlükten, laiklik ve bilimsellikten hoşlanmadıkları için yükseköğretim yasasını değiştirip hem YÖK’ü kurmuş hem de üniversiteleri iktidarın denetimi altında tutmak için, YÖK’e, dekanları atama ve rektör adaylarını belirleme yetkisini vermiştir.

Akılları ve fikirleri şeriatla meşgul olan AKP, üniversitelerin kendi iradeleriyle rektör seçmesini oldum olası benimsememiştir. YÖK’ü AKP’lileştirdikten sonra, üniversitelerdeki aday belirleme seçimlerinde en çok oy alanları değil de kendilerine yakın olan kişileri atamaları, üniversiteleri kendi amaçları doğrultusunda kullanmak içindir. İktidar için barış bildirisini imzalayan akademisyenini koruyan değil, onları üniversiteden uzaklaştıran rektör önemlidir. İktidar için, tabii ki, iktidar yetkililerini açılış törenlerine hiç çağırmayan rektörler değil, iktidar lideri kente geldiğinde onu tüm akademisyenleriyle birlikte sokakta karşılayacak rektörler önemlidir. İktidar için, laiklikten, bilimsellikten, hukuksallıktan, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, … söz eden değil, “Ben iktidarın temsilcisiyim, iktidar liderine bağlı olmak farzdır …” gibilerinden kelamlarda bulunanlar önemlidir.

Bu nedenle iktidar, 2014’de çıkardığı dershane yasasıyla başlattığı ‘proje okullar’ uygulamasıyla kurumsallaşmış ve toplumun gözdesi olan Anadolu liselerini ne hale getirdiyse, bu üniversiteleri de o hale getirmek istemektedir.

Bu nedenle BÜ ve ODTÜ gibi üniversiteler iktidar yandaşlarının gözüne batmaktadır. Fırsat yakaladığını sanan, “Fırsat bu fırsattır” deyip gerçeklerle ilişkisi olmasa da, çekinmeden bu okulları karalayacak kelamlarda bulunabilmektedir.

Örneğin 2016’da BÜ’ye ilk kez kayyım rektör atandığında, öğrenciler “Kayyım rektör istemiyoruz” diyerek tepki gösterdiğinde F. Altun, “Boğaziçi Üniversitesi Antarktika’da mı?’ başlığı altında akademisyenlerin öğrencileri sahaya sürdüğünü yazabilmiştir (Sabah, 14 Kasım 2016)!

Kimileri de “Boğaziçi sadece elitistlerin değil, milletindir” diyebiliyor. Bunu yazanlar/söyleyenler içinde BÜ öğrencisiyken, öğrencilerin önemli bir bölümünün yoksul aile çocukları olduğuna tanık olanlar da çıkıyor. Üstelik böylesi sözleri, BÜ ve ODTÜ gibi üniversiteleri kazanamayan varlıklılar için pıtrak gibi vakıf üniversitesi açılmasına hiç ses çıkarmayanlar sarf ediyor

1980’lerin ortalarına kadar, üniversiteye giriş sınavlarında BÜ ve ODTÜ’yü kazanmak için öğrencilerin yabancı dil sınavında ilk yüzde dördün içine girmeleri gerekiyordu. O yıllar için ‘BÜ’ye seçkinci” denebilirdi. Çünkü yabancı dilde ilk yüzde 4’e girebilmek için lisede yeterince yabancı dil öğrenmek, bunun için de genelde özel liselerde okumuş (varlıklı) olmak gerekiyordu. 1980’lerin ortalarında Danıştay bu koşulu iptal etti. Üstelik yüzde 4 koşulunu getirenler de, AKP gibi geçmişin muhafazakar iktidarlarıydı.

Üniversiteye giriş sınavlarında yüksek puan alanların BÜ’ye girdiği gerçeğinden hareketle, BÜ seçkinci olmakla suçlanıyorsa, bunun da sorumlusu BÜ değil, yıllardır liseye ve üniversiteye girişte seçkinci sınavlar üreten iktidardır. Bu tür söylemlerin seçkincilikten kastı, BÜ’nün laik, bilimsel ve çağdaş değerlere sahip olması ise, evet BÜ laik, bilimsel ve çağdaş değerlere sahiptir.

AKP’li bir milletvekili de, “Bu milleti dinsiz yetiştirmek için Robert Koleji kurulsa da Boğaziçili çocuklarımızı emperyalistlere yedirtmeyeceğiz” diyor! Bu sözü, ABD (emperyalistler) istediği için Kaddafi’yi yok etme operasyonuna destek veren ve Trump istedi diye papaz Brunson’ı anında tahliye eden bir partinin üyesi sarf ediyor! Üstelik Robert Kolej’in kurulmasına izin veren Osmanlıya hayran bir kişi bu lafları ediyor. Milletvekili olsa da, bu milletvekilinin seküler (laik) olanları dinsiz sandığı anlaşılıyor!

İktidar ve yandaşlarının BÜ ve ODTÜ’ye bakışları bu yönde olunca, bu üniversiteleri kendilerine benzetme hırsı ister istemez öne çıkıyor. BÜ’ye iki hafta önce atanan kayyım rektörün de bu hırsa sahip olduğu anlaşılıyor. Bir üniversitenin rektörlüğünü yaparken bir başka üniversitenin rektörlüğüne aday olması, kayyım rektörlüğü benimsemesi, rektörlükten başka bir hırsının olduğu anlamına geliyor. İntihal yaptığını bile bile rektör adayı olması, bir yerlere güvendiğini gösteriyor. Bir mahalleye dışarıdan kayyım muhtar atansa mahallenin istemeyeceği gibi, BÜ öğrencileri de, akademisyenleri de, diğer personel de kayyım rektör istemiyor.

Bu arada bir yandaş rektör, yandaşlığını gösterip kayyım rektör istemeyeceklere ve BÜ’yü destekleyenlere gözdağı vermek için ODTÜ’den BÜ’deki kayyım eylemine destek veren 8 öğrenci asistanının görevlerine son veriliyor.

Demokratik ülkelerde, intihal yaptığı ortaya çıkan kişiler, anında bulundukları görevden-makamdan istifa ediyor. Demokratik ülkelerde istenmeyen kişiler, istenmedikleri yerde durmuyor. Bizim kayyım rektör ise, “İstifa etmem” diye tutturuyor! Kayyım rektör istemeyenlerin mağdur edilmesine de aldırmıyor!

İstifa etmesine mi izin verilmiyor? Hırsından mı/aşırı tutkuları (muhteris) olduğundan mı istifa etmiyor? İstifa etmezse nasıl rektörlük yapacak? Bilinmiyor!

Ancak kayyım rektörün BÜ’yü bir ‘proje okulu’ olarak gördüğü belli oluyor.

[email protected]