Döndü Şengül o gün, kızının zihninde bir kez daha öldürüldü…

Bir kadın kaç kez öldürülür?

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği adına açıklama yapan Avukat Müjde Tozbey Erden’i dinlerken aklıma gelip duran soru buydu. Döndü Şengül’ü daha kaç kez öldürebilirler? Katledilen bir kadının çocuğunu koruyamadığını düşünen avukatın sesinin titrediği an, belki de buna isyan ettiği andı…

Yıllarca eşinden şiddet görmüş Döndü Şengül. Bir insanın maruz kaldığı şiddet hele ki tekrar ediyorsa, onurunu zedeler, kendine olan saygısından bir parçayı öldürür. Yoksulluk ve adaletsizlik her seferinde onu şiddet gördüğü eve geri götürmüş, umudundan da çokça yitirmiştir elbet. Bir gün henüz altı yaşındaki kızı “babam gece uyumadan önce bacaklarımın arasına dokunuyor” demiş, anneliği kaç parçaya bölündü kim bilir?

O güne dek katlanmış olduğu şeyler, belli ki kızının istismarı ile katlanılamaz hale gelmiş, çocuklarını alıp evini terk edebilmiş. Yolundan dönmemiş, yine de adalete güvenmeyi seçmiş ve çocuğunu istismar eden kocasını şikayet etmiş. Mağdur çocuğu ve kadını korumakla yükümlü devletin mahkemesi ise “bekareti bozulmadığı” gerekçesiyle babayı salıvermiş…

Hikayenin sonrası malum. Salıverilen koca bekleneni yaptı ve Döndü Şengül’ü sokak ortasında kurşunladı. Kadından geriye kalan ne varsa orada öldü. Çocuklar bir kuruma yerleştirildi. Adam eşini kasten öldürmekten ve çocuğuna istismardan hüküm giydi.

Geçtiğimiz hafta üst mahkemenin kararı bozması ile bu düzenden adalet beklenmeyeceğini bir kez daha görmüş olduk. Mahkeme bunca yaşanandan sonra katil babanın çocuğa istismar suçundan beraatine karar verdi. Gerekçe aynıydı: çocuğun bekareti bozulmamıştı! Hukukçular bas bas bağırıyor, “İstismarda bekaret bir ölçüt değildir”. Ruh sağlığı uzmanları açıklamalar yapıyor: “Çocuğun cinsel istismarı, tamamlanmış cinsel ilişkiden ibaret değildir, çocuğa karşı cinsel içerikli her türlü söz ve davranış istismardır”. Çocuğa karşı işlenen cinsel istismarın her türü suçtur! Hâlâ bekarete göre karar alabiliyor mahkemeler. 

Avukatlara göre bu karar, suçlunun cinayetten aldığı cezayı da etkileyecek ve olasılıkla 6-7 yıl yatıp çıkacak. Döndü Şengül yıllarca şiddet gördü, tehdit edildi ve sonunda göz göre göre öldürüldü. İki çocuğundan biri annesini hiç tanımadan büyüyecek, diğeri zaten mağdur. Ara ara çıkıp ne büyük adımlar attıklarını anlatadursun iktidarın temsilcileri, kadına da çocuğa da verdikleri değer ortada. 

İstismar edilen çocuk bugün dokuz yaşında. Annesinin maruz kaldığı şiddete tanıklıkla ve istismarla geçen yılların ardından annesini de kaybetti. Üstelik annesinin katilinin babası olduğunu bilerek yaşamını sürdürecek. Tüm bunların sorumlusuna verilecek 6-7 yıllık bir ceza için yaşadığı travmatik olayları, tekrar tekrar birilerine anlatmak zorunda kalacaktı.

Avukatların aktardığına göre; çocukla daha önce uzmanlar eşiliğinde yapılan görüşme kayıtları ve uzmanların konu ile ilgili kanaatleri mahkemeye sunulmuştu. Yapılması gereken, çocuğu tekrarlayan travma etkisinden korumak için bu verilerin kullanılması ya da bir uzman eşliğinde çocukla yalnız görüşülmesiydi. Onun yerine çocuk tekrar mahkemeye çıkarıldı, hem babasının hem de tanımadığı onca insanın önünde sorguya çekildi, istismarı anlatması istendi. O çocuk, o mahkeme salonunda, annesinin ölümünden maruz kaldığı cinsel istismara kadar ne varsa hepsini yeniden yaşantılamak zorunda kaldı. Döndü Şengül o gün, kızının zihninde bir kez daha öldürüldü…

Çocuğun teyzesi “Kız kardeşim, kızını öz babasından korumaya çalışırken öldürüldü. Dokuz yaşındaki kıza inanmak yerine annesini öldüren adama inandılar” diyor. Çocuğun zaten annesinin ölümü nedeniyle kendisini suçladığını, psikolojisinin iyi olmadığını anlatıyor ve ekliyor: “Bu karardan sonra onu hiçbir psikolog, hiçbir ilaç tedavi edemez!” Suçlular belli ama teyzenin bu isyanı altında biz eziliyoruz. Bir kadın öldürüldüğünde, bir çocuğu koruyamadığımızda bizim sesimiz titriyor. 

Son sözüm kadınlar ve çocuklar yerine katilleri, istismarcıları koruyanlara. Bilin ki titreyen sesimiz hüznümüz kadar öfkemizdendir. Kadınları yaşatacağımız, çocukların çocuk kalabileceği bir dünya için hiç yitirmediğimiz umudumuz ve mücadele azmimizdendir. Titreyen sesimiz, insanlığımızdır ve o var olduğu sürece siz kaybetmeye mahkûmsunuz!