Her rezilliği yapacak kadar gözleri dönmüş tekellerin birliği ve rekabeti… Şu anda sicili çok iyi bilinen bu rezillik Rusya ve Çin’e karşı topyekûn bir ideolojik yıpratma savaşına girmiş gözüküyor.

Atlantik ittifakı, gangsterler birliği!

Temel bilimlerle uğraşanlar bilirler, basit ve naif soruların süreçlerin aydınlatılmasında önemli bir rolü olur.

Örneğin, Avrupa Birliği (AB) Türkiye’de emekçi halkın önüne bir umut olarak konduğunda şu soru önemliydi:

Dünyayı sömürgeleştiren, rekabet için Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında milyonlarca kişiyi katleden, faşizmi kendi içinde defalarca üreten, soğuk savaş adı altında emekçi sınıflara karşı her türlü komployu, kundaklamayı, darbeyi ve hileyi örgütleyen bu ülkelerde ne değişti de umut haline geldiler?

Tabii ki hiçbir şey sabit kalmaz, sermaye sınıfı da değişim geçirir. Dünya savaşlarından bu yana, aileye yeni katılımlar, birleşen tekeller, yeni strateji ve taktikler…

Ama işin özü hiç değişmedi, 20. yüzyılın başından beri ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya…

Her rezilliği yapacak kadar gözleri dönmüş tekellerin birliği ve rekabeti… Ve rekabet için ittifakı…

Şu anda sicili çok iyi bilinen bu rezillik Rusya ve Çin’e karşı topyekûn bir ideolojik yıpratma savaşına girmiş gözüküyor. Ellerindeki her olanağı kullanıyorlar.

Oldukça yeni olarak sızdırılan belgeler, İngiliz devletinin BBC ve Reuters ile Rusya içinde ajan yetiştirmek, karşı propaganda üretmek ve Rusya’da istikrarsızlık yaratmak üzere bir anlaşma yaptığını ve bu iş için bir fon ayırdığını ortaya koydu. 

Ya Twitter?

Öyle bir modern yaşama dâhil oldu ki Twitter, sanki milyonlarca yıl önce evrimleşmiş bir kuş türü kadar doğal olduğu sanılıyor ve bir şirket olduğu, şirket yöneticisinin ABD’li bir dolar milyarderi olduğu gözden kaçıyor.

Önce, Twitter Rusya’da geliştirilen Sputnik-V aşısının hesabını kısıtladı ve tıkladığınız zaman şu ibare çıkmaya başladı: “…Bu hesapta olağan dışı etkinlikler saptadığımız için bu uyarıyı alıyorsun. Yine de görüntülemek istiyor musun?

Çok daha yeni olarak ise Twitter Rusya’dan 100 civarında hesabı “NATO ve Avrupa Birliği’ne inancı zedeleyen yayınlar yaptıkları için” kapatma kararı aldı.

İleride sızdırılmış belgesi çıkar mı bilemeyiz ama Twitter’ın da ABD devleti ile bir protokol yaptığı çok belli oluyor.

Navalnıy olayının ise bir tezgâh olduğunu daha önce yazmıştık. AB ülkelerinden diplomatların Navalnıy taraftarlarının yaptığı gösterilere ve ilgili duruşmalara katıldığı bildiriliyor. Oysa bu şekilde Batı tarafından kışkırtılmış değil de, gerçek bir muhalefetin yaptığı gösterilere ve duruşmalara dahi diplomatik misyon katılamaz. Bu bir ülkenin içişlerine karışmanın doğrudan ifadesidir çünkü.

Bunun üzerine Rusya üç Avrupalı diplomatı “istenmeyen kişi” ilan etti. AB ise aynı şekilde karşılık verirken kendisi saldırgan taraf olduğu halde Rusya’ya karşı ek yaptırım kararları aldı.

ABD’nin B-1 bombardıman uçaklarının Norveç’e yerleştirilmesinin söz konusu olduğunu henüz resmileşmese de hatırlatalım. B-1 uçakları herhangi bir silah değildir ve ideolojik bir anlamı bulunur. Belli bir marka tabanca ile bir seri katil tarafından defalarca kullanılmış aynı marka tabancanın farkı gibi. Tarihe dayalı bir tehdit anlamına geliyor bu girişim.

Ayrıca Atlantik ittifakı çeşitli tekniklerle Batı emperyalizmine bağladıkları Rusya’nın komşusu ve eski sosyalist ülkeleri hızlıca militarize ediyor ve yeni kışkırtmalar için zemin haline getiriyor. Örneğin, Moldova, Ukrayna ve Gürcistan arasında askeri bir birliğin kurulması için görüşmeler yapılıyor bugünlerde.

Ukrayna Devlet Başkanı ise çok yeni “NATO’nun Karadeniz’de varlığını artırmasını” talep etti, NATO sekreteri ise çok hızlıca “Bunun için çaba sarf edeceklerini ve bu konuda çalıştıklarını” bildirdi.

Ya şu “Uygur Türklerinin soykırımı” meselesi. Önce ABD, sonra Kanada ve iki gün önce Hollanda Parlamentosu Çin’in Uygurlara soykırım uyguladığını karar altına aldı.

Çin eğer eleştirilecekse yüz milyonlarca emekçinin artı değer sömürüsüne zemin sağladığı için eleştirilmelidir. Böyle olunca baskıların olması da beklenir. Yine de Çin’de Uygurların yaşadığı bölgede neler oluyor bilmiyoruz. Sadece Batı emperyalizmi tarafından cihatçı militanların devşirildiği ve Çin’i istikrarsızlaştırmak için müdahale alanlarından biri olduğunun farkındayız. Ama soykırım kavramı hiç mümkün gözükmüyor.

Malum gangster çetesinin önceden aldığı bir kara-propaganda ve kışkırtma kararı olmalı bu. 

Önce Fransa’nın geçen yüzyılda Afrika ve Cezayir’de yaptıklarına, ABD’nin Kore ve Vietnam’daki vahşi uygulamalarına bir baksınlar. Bir de onlarca yıldır acımasız bir abluka altında tutulan Küba’nın efsanevi lideri Fidel’in bu ablukayı bir soykırım olarak nitelemesine. Gerçekten Sovyetler Birliği sonrası Venezuela ve BRICS gibi hava alma delikleri olmasaydı belki Küba’ya uygulanan abluka bir soykırıma dönüşecekti.

Günümüz dünyasının hiçbir yerinde kapitalizm iyi değildir ve insanlığın bir an önce bu tarihsel olarak ömrünü doldurmuş beladan kurtulması gerekir.

Ama özellikle bu günlerde Atlantik ittifakı denen Gangster çetesinin ideolojik saldırısından emekçi halkımızın aklını korumaya dikkat edelim.