'Sorgulanması gereken aşıdan önce kapitalizmdir. Aşıda değil kapitalizmin sürmesine izin vermede tereddüt edilmelidir.'

Aşılardan değil kapitalizmin sürüp gitmesinden tedirgin olun!

​Ortada bir sorun var. Aşılarla ilgili! Daha doğrusu aşı tedirginliği, aşı tereddüdüyle ilgili.

Aşılarla ilgili tereddüt sağlam bir zemine basmayınca dönüp dolaşıp toplumun genel çıkarına zarar veriyor. Ve yola çıktığı yeri yani şirketlerle ilgili şüpheyi, sermayeye duyulan güvensizliği aklıyor, görünmez kılıyor. Bu haliyle aşı tereddüdü kapitalizmin erken dönemindeki makine kırıcılığına benziyor. Naif, içten ama ıskalayıcı.

Hâlbuki öncelikle aşıdan değil düzenin işleyişinden korkmak gerekiyor.

Bugün sermaye iktidarını her yerde, ama her yerde sıkıştırmak için aşıda ısrar gerekiyor!

Çok klişe gelmiş olabilir. Yani kapitalizmden bahsetmek, kâr, sermaye, sınıf demek! Ama herhalde şu son bir yıl gözümüze en çok bunları sokmadı mı? Salgın ülkeler, coğrafyalar ve toplumlar arası, ülke içi eşitsizlikleri görünür kılmadı mı? Hem de defalarca.

Kiminin dili varmadı, sınıf, sermaye, kapitalizm demeye; kimisi ise yaşananları “oyunun kuralı bu” pişkinliğiyle geçiştirdi. Ama kapitalizm kendisini, kendi karşıtlığını hepimize dayattı. Ama öyle, ama böyle…

Bunu, yani sermayenin ürettiği dünyaya, yaşam biçimine duyulan güvensizliği, öfkeyi, şüpheyi yeni bir toplumsal düzen kavgasına tedavül etmek ise başka bir mücadele. Dünya tam da bunun sıkıntısını çekiyor. Kapitalizmden sosyalizme bir türlü geçememenin, geçişin bin bir taklayla uzamasının.

Aşı tereddüdü de bunun bir parçası.

İnsanlar durup dururken mi şüphe ediyor?

Evet, toplumların ilaç şirketlerine, piyasaya, sermayeye güvenmemek için haklı nedenleri var.  

Düşünsenize salgın çıkıyor, yönetime dair toplumda haklı endişeler, çekinceler beliriyor ve bu endişelerin bir kısmı kısa sürede gerçeğe dönüşüyor. Ya da salgın yayılıyor ve insanların aklı, hayatı darmadağın olmuşken bazı kişilerin gönlünce test yaptırabildikleri, sayıların “ihtiyaca” göre değiştirildiği ortaya çıkıyor.

Şimdi buldukları aşılarla gündeme oturan tüm firmalar mesela… İlaç şirketleri salgının başında beklediler: “Bizim bu işten kârımız ne olacak?” diye! Milyarlarca dolar kamu desteği gelince ise hızla daldılar aşı geliştirme çalışmalarına.

Hâl böyle olunca da insanlar haklı olarak soruyorlar? Neden bu gizem, sır ve hız diye!

Tarihsel bir dönem bu. Çünkü sıkışmışlık sermayeyi de emekçi yığınları da adım atmak zorunda bırakıyor. Bilim ise bir o yana ve çok az da olsa bizim tarafa yalpalıyor.

Gözümüzün önünde 21. yüzyılın Germinal’i yaşanıyor.

Gözümüzün önünde Yaşar Usta fabrika sahibine ders vermeye hazırlanıyor.

Ama yetmez! Sermayeyi, şirketleri sıkıştırmak için bizlere aşı tereddüdü değil aşı ısrarı gerekiyor.

Aşıda mı yoksa kapitalizmde mi tereddüt?

Yaşanan süreç sermayenin ve beraberinde gelişmiş teknolojinin, bilimin, bilginin merkezileşmesini, tekelleşmesini çok güncel olarak anlatıyor bize.

Aşılarda Pfizer, AstraZeneca gibi firmaların başı çekmesi tesadüf değil. Bu şirketler insanlığın ortak birikimi olan bilgiyi hızlıca avantaja çevirdiler. Ve bu birikimi hızlıca pazara tedavül etmeye hazırlanıyorlar. Bir tek bilgiyi değil her tür kamusal desteği de arkalarına alarak. Milyarlarca dolar destek aldılar, pazarlıklar yaptılar ve anlaşmalar imzaladılar. Bu açık.

Örneğin Trump yönetiminin Nisan ayında BioNTech’i satın almak için hamle yaptığı ve bunun Alman devleti tarafından sessizce halledildiği artık hatırlanmıyor. Muhtemelen Amerikan hükümeti aşının nereden geliştirileceğini biliyordu ve harekete geçmişti. Kamuoyundan yani emekçilerden ise bunu sakladılar.

Sermaye sadece kârı ve üretim araçlarının mülkiyetini değil bilgiyi ve teknoloji de tekelleştiriyor.

Bu nedenle tereddüt edilecek olan kapitalizmin bir saniye daha sürmesidir. Aşı değil!

 Diyeceksiniz ki Çin ve Rusya ne olacak? Aşı konusunda…

Haklısınız.

Ama Çin ve Rusya’nın halen 20. yüzyılın sınıf mücadelelerinden devralınan işçi sınıfı birikimine, emekçi iktidarlarına, o iktidarların mirasına dayandıkları unutulmamalı. Yoksa ayyaş Yeltsin zamanı olsa Rusya çoktan yeni bir krizin içine yuvarlanmıştı.

Denklem ne? Aşıda tereddüt=Kapitalizmde tereddüt mü?

Evet, bugün aşı ve sermaye, şirketler konusunda sesimizin yükseltilmesini gerektiren çok fazla şey var.

Ama bugün aşıda tereddüt tam da sermayeye yarıyor!

Bugün aşıda tereddüt tam da toplumun aklının daha da karışmasını sağlıyor. Emekçilerin gözünün daha da göremez hale gelmesinin önünü açıyor.

Bugün sanılıyor ki solculuk eşittir aşı üreten şirketler konusunda şüphe! İyi, güzel ama şunu da unutmayalım: Bu şüphenin hemen arkasından da aşılar konusunda söylentileri, efsaneleri besleyen kocaman bir toz bulutu geliyor. Ve bu toz-duman sermayenin, sermaye iktidarlarının öylece seyrettiği bir bulut. Seyrediyorlar ve işlerine bakıyorlar.

*

Aşıda tereddüt=Kapitalizmde tereddüt, öyle mi?

İnsanlar çok haklı olarak şirketlere, sermayeye güvenmiyorlar. Tamam! Ama hissettikleri güvensizliği düzene değil de aşıya yansıtıyorlar. Hâlbuki tehlikeli olan aşılar değil, kapitalizm!

Kurulması gereken denklem bu!

Aşı tereddüdü dönüp dolaşıyor, tam da çıktığı yeri yani şirketleri aklıyor. Onlara, sermaye düzenine dokunulmazlık sağlıyor. Aşılara yönelen şüphe kapitalizme değil örneğin bilime yöneltiliyor. Şüphe kapitalizme değil devrime, sosyalizme yöneltiliyor.

Bilime, devrime ya da köklü bir itiraza yöneltilen sorgulamanın onda biri sermaye sınıfına, onun ideolojisine, siyasetine, iktidarına, akıl oyunlarına yöneltilseydi bu iş çoktan bitmişti. Bu günlere hiç gelmemiştik.

Hatta salgın hiç olmamıştı ve aklın, doğanın ve emeğin talanı çoktan geride kalmıştı.

Sermaye aşılanıyor!

Vardığımız nokta, yani aşı tereddüdü, aşı şüphesi onca radikalliğine rağmen ne yazık ki sermayeye yarıyor. Geniş emekçi toplamı hem salgının yükünü taşıyıp hem de aşılarla ilgili çeşitli söylentilerle başbaşa bırakılırken sermaye ise aşılanıyor. Kelimenin farklı anlamlarında: değişime karşı aşılanıyorlar, krize karşı aşılanıyorlar, belirsizliğe karşı aşılanıyorlar ve somut anlamda da aşılanıyorlar...

Belki fazla spekülatif olacak ama iddia ediyorum: Ekim sonu gibi dünyanın önde gelen sermaye siyasetçileri, zenginleri aşılanmaya başladı. İsteyen artan görüşme trafiklerine ve seyahatlere bakabilir.

Ama gerek de yok! Tarihsel deneyim zaten bunu anlatmıyor mu? Taa Roma’dan bu yana… Anadolu’nun tüm antik kentleri bu ayrıcalığın kanıtlarıyla dolu değil mi? Yaşadığımız çağ yeni bir Efes’tir, yeni bir Roma’dır ama mülksüzler, işçi sınıfı bu sefer, o zamanki gibi deneyimsiz değil. Tarih çok şey öğretti zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanlara.

Bugün işçi sınıfına aşı tereddüdü değil sermaye sınıfını, iktidarını ve bilimini sıkıştıracak bir aşı ısrarı gerekiyor: Eşit, parasız ve mümkün olduğu kadar hızlı!

*

Evet, bugün kapitalizmin yasaları işliyor ve bu yasallıkları örtmek için ise kılı kırk yarıyorlar. Örneğin her konuda, örneğin çam fıstığının yıllık rekoltesi konusunda dahi onca rapor, piyasa öngörüleri, risk analizi yayımlayan sermaye medyası, bilgi kanalları COVID aşısının ortaya çıkaracağı kâr beklentisi konusunda gram fikir yürütmüyorlar. Ne kadar kâr elde edeceklerine dair internette yaklaşık bir rakam bulmak bile mümkün değil! Tam bir ketumluk içindeler.,

Aşı tereddüdü sadece bunu görünmez kılmıyor. Aynı zamanda tüm süreci de sermaye sınıfı lehine bulanıklaştırıyor. Örneğin aşıların paralı olması, eşit dağıtılmaması, geliştirme formüllerinin saklanması gündemden çıkıveriyor.

Unutmamak lazım: Saçma olan kapitalizmdir. Akıl dışı olan ve kabul edilememesi gereken kapitalizmin bilimi, hayatı, toplumları soktuğu cenderedir.

Tereddüdünüz olmasın, sosyalizmde farklı olurdu!

Bir bakın etrafınıza, her yer, her an, her kare bu akıl dışılığı anlatıyor.

Sosyalizmde aşı geliştiren bir “bilim insanı” zengin olmaz. Dünyanın sayılı “zenginleri” listesine girmez. Evet, toplumun müteşekkirliğinin bir göstergesi olarak bazı “ayrıcalıklar” yaşayabilir ama bu ayrıcalıklar toplumu ezmez, eşitsizliği beslemez ve bilim insanını da kendisi olmaktan çıkarmaz.

Kapitalizm ise her adımıyla bilime, insan, doğaya, yaşama olan karşıtlığını anlatıyor. Her adımıyla.  

Bu nedenle lafı hiç uzatmadan: Aşı şart, aşılanma hak. Hem de eşit, parasız ve hızlıca. İnsanların kafasını ise bilim değil sermaye karıştırıyor. Her adımıyla. Patent diyorlar, ticari sır diyorlar. Öyle ki öngördükleri kârı bile hiçbir yere yazmıyorlar. Hepsinin arkasına saklanıyorlar.

Sorgulanması gereken aşıdan önce kapitalizmdir.

Aşıda değil kapitalizmin sürmesine izin vermede tereddüt edilmelidir.

Şüpheler ise esas sahibine sermaye sınıfına yöneltilmelidir.

İşte o zaman gerçekten yeni bir dünyanın kapıları açılacaktır.