Asıl yükün öğretmen maaşı olduğunu kim söylüyor? Onunla ilgili haberlere bakınca, işi gücü açıklama yapmak-beyanat vermek olduğu izlenimi veren, seçerek kullandığı sözcüklerle, yandaş olmayanları bile ikna eden bakan söylüyor. Üstelik bu bakan eğitimci (!), öğretmenin, eğitim-öğretim süreçlerinin en temel ögesi olduğunu herkesten daha iyi bilmesi gereken kişi.

Asıl yük öğretmenin maaşı mı, bakan mı?

Eğitim bakanı Selçuk Ağustos’un son günlerinde, "Eğitimde asıl yük, öğretmenin maaşıyla ilgilidir. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz" diyor.

Karı-koca öğretmen olanların aylık maaş toplamı yoksulluk sınırının altında kalıyor. Bu durumda eğitimde asıl yük öğretmen olabilir mi?

Asıl yükün öğretmen maaşı olduğunu kim söylüyor? Onunla ilgili haberlere bakınca, işi gücü açıklama yapmak-beyanat vermek olduğu izlenimi veren, seçerek kullandığı sözcüklerle, yandaş olmayanları bile ikna eden bakan söylüyor. Üstelik bu bakan eğitimci (!), öğretmenin, eğitim-öğretim süreçlerinin en temel ögesi olduğunu herkesten daha iyi bilmesi gereken kişi. Ayrıca bu bakan, Türkiye'nin öğretmen maaşları açısından 33 OECD ülkesi arasında 27'nci sırada yer aldığını da biliyor. “Eğitime ayrılan bütçe sınırlı, yatırım yapamıyoruz” diyecek ya da demesi gerekir, ama zülfüyâra dokunmaktan korkuyor.

Bakan olarak yaptıkları, eğitimcilikle bağdaşmadığına göre, yaptıklarını zülfüyâra dokunmamak için yaptığını düşünmek yanlış olmuyor. Anlaşılan zülfüyâra dokunmadan bakanlık yaptığının kendisi de farkında ki, eğitimde asıl yükün kendisi olduğunu itiraf edemeyince, topu öğretmene atıyor.

Eğitimcinin/öğretmenin, tutum ve davranışlarıyla öğrencilere örnek olması gerekiyor. Eğitimci olarak bakan ve onun sorumluluğundaki bakanlık (son 2-3 aydır)  ne yapıyor?

  • Bergama İlçe Milli Eğitim Müdürü, Ayasofya’nın cami statüsüne geçirilmesinin ardından sosyal medya üzerinden, “Bize dayatılan Lozan kilidinin bir maddesini çöpe attık. Darısı diğer maddelerine…” diyor! Bakan duymazdan geliyor!
  • Bakanlık, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün dağıttığı ve içinde “Sağcıların Allah topluluğu, solcularınsa şeytan topluluğu olduğu” ifadesi gibi akıl-almaz ifadelerin yer aldığı kitabı okullara öneriyor!
  • Görevlerinden biri tüm okulları nitelikli yapmak olan bakan, okulların sadece küçük bir bölümüne “Nitelikli okul” diyebiliyor; okulların çoğunun niteliksiz olduğunu itiraf etmiş oluyor!
  • Öğrenciler başta fen liseleri olmak üzere genel eğitim veren liselere gitmek için can atıyor; bakan ise bu tür liseleri nitelikli lise yapacağına, her yıl nitelikli dediği imam hatip lisesi sayısını artırıyor!
  • Şu anda deprem nedeniyle güçlendirilmesi gereken onlarca okul bulunuyor. Ayrıca fay hattı üzerinde bulunan 11 kadar ildeki okulların çoğunun depreme karşı güçlendirilmesi gerekiyor. Buna karşın bakanlığın İnşaat Emlak Dairesi'nin bütçesi yarı yarıya azaltılırken Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bütçesi yüzde 100 artırılıyor. Bakan zülfüyâra dokunmaması için mi ses çıkarmıyor, bu bütçeyi o mu öneriyor? Tam bilinmiyor!
  • Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı,  sosyal medya hesabından, “Çatlasanız da patlasanız da Ülkemiz her alanda başarılı olduğu gibi spor alanında da başarılı olacaktır” diye yazıyor; bakan seyrediyor!
  • Bakan Selçuk’un açıkladığı verilere göre, öğrencilerin yüzde 20’si internete hiç ulaşamıyor, yüzde 5’i (900 bin kadar öğrenci) televizyon olmayan evde yaşıyor (gazeteler 20 Mayıs 2020). Ağustos ortalarında mecliste bir soru önergesini yanıtlayan bakanlığın, “Biz 16,5 milyon öğrencinin sadece 8 milyon 600 bin'ini EBA'ya sokabildik” dediği açıklanıyor. Bakan Selçuk ise geçen günlerde basın açıklaması yaparken bu sayı 8 milyondan 1,5 milyona düşüyor! Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) giremeyen öğrenci sayısının 1,5 milyondan çok daha fazla olduğunu bakan da biliyor. Üstelik bakan, EBA aracıyla öğrenilenlerin yüz-yüze eğitimde öğrenilenlerden çok çok daha sınırlı kalacağını da biliyor. Yine de yüz-yüze öğrenimin sağlıklı olarak yürütülmesi için etkili bir önlem almıyor!
  • Bir yandan koronavirüs salgınının yayılma hızı ve öte yanda da, daha öğrenciler gelmeden virüs çıkan okul sayısı artıyor. Yeterli önlemler alınmasa da bakan, zülfüyâra dokunmamak için mi nedir, 21 Eylül’de yüz yüze eğitim diye tutturuyor!
  • Bir ilköğretim okulunda, ‘Karma-tek cinsiyetli eğitim’ konusunda yapılan ankette,  öğretmenlere, “Karma eğitim sistemi çocukların Ahlaki değerlerine zarar verir” ve “Karma eğitim flört tarzı arkadaşlık ilişkilerini artırmaktadır” gibi, araştırmalarda kullanılmaması gereken yönlendirici sorular sorulmasına ses çıkarmıyor!
  • Bakan sözleşmeli öğretmenleri, hazırlık yapsınlar okullar da yeni öğretmenlere göre ders programları hazırlansın diye Ağustos’ta ya da Temmuz’da atamıyor: Okullar uzaktan öğretime 1 Eylül’de başlıyor, atamalar ise 2 Eylül’de yapılıyor!  
  • Danıştay, “Ensar ve TÜGVA gibi kuruluşlarla protokol imzalayamazsınız”  dese de, bakan aldırmayıp yeni protokoller imzalamaya devam ediyor!

2019-2023 Stratejik Planı’nda belirtildiğine göre, Selçuk’un bakanlığının misyonu, “Düşünme, anlama, araştırma ve sorun çözme yetkinliği gelişmiş, millî kültür ve demokrasinin bilincinde, iletişime ve paylaşıma açık, sanat duyarlılığı, öz güveni, öz saygısı, hak, adalet ve sorumluluk bilinci yüksek, öğrenmeyi bir yaşam tarzı haline getiren, sağlıklı ve mutlu bireylerin yetişmesine ortam ve imkân sağlamaktır.”

Oysa 2017 müfredatıyla, öğrencilerin bilimsel ve duyuşsal gelişimleri oldukça sınırlandırılmış bulunuyor. Ayrıca lise öğrencilerinin yüzde 60 kadarı, açıköğretimde, imam hatipte ya da meslek liselerinde okuyor. Bu durumda misyonunun gerçekleşmesi mümkün mü? Mümkün değilse, stratejik plana bu gibi ifadeleri yazmak ne anlama geliyor?

Elinizi vicdanınızın üzerine koyup söyleyin: Eğitimde asıl yük, topluma yansıyan yük, öğretmenin maaşı mı, Bakan mı?

[email protected]