YKS öğrencileri anlatıyor: Bu kötülüğü hiç unutmayacağız!

Yükseköğretime Geçiş Sınavı, hafta sonu gerçekleşti. Covid-19 riski ve geleceksizlik kaygısı ile sınava giren öğrenciler, yaşadıklarını, düşündüklerini soL'a anlattı.

Haber Merkezi

Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YKS), hafta sonu gerçekleşti.

Öğrenciler, Covid-19 pandemisinin Türkiye'de görülmesinin ardından ertelenen ardından tüm tepkilere rağmen yeniden Haziran ayında yapılmasına karar verilen YKS'ye salgın riski ve gelecek kaygısı ile girdi. 

YKS'ye böyle bir iklimde giren öğrenciler, yaşadıklarını, düşündüklerini soL'a anlattı.

'Bu kötülüğü hiç unutmayacağız'

Batuhan: Bu şartlarda sınava girip elinden geleni yapan tüm arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Virüsün yaygın olduğu bu dönemde bizleri sınava iten bu düzene ise lanetlerimi iletiyorum.
Öncelikle Milli Eğitim Bakanı, ''İstemeyen girmez, zorunluluk yok'' diye bir açıklama yaptı. Bu hiç doğru bir açıklama değil. Şöyle düşünelim: Bizler, bir senemizi gözden çıkarırsak nasıl adapte olacağız? Hepimizin maddi durumu dershaneleri karşılamıyor. Hatta geçinmemiz için ayrıca bir işe girmemiz gerekiyor. Yapılan bu açıklama sanki bir lütufmuş gibi bizlere sunuluyor. Lakin biliyoruz ki bir sene bizim hem maddi olarak hemde manevi olarak psikolojimizi kötü etkiliyor. 
Tüm öğrencilere ek süre vereceklerini söylediler, verilerde yalan yok. Verdikleri sürenin acısını sorularda güzel çıkarmışlar ki zamanımız yine yetmedi maalesef. Tedbir alınacak denildi. Alınan tedbir sadece sınıflarda camların açılmasıydı. Dışarıdan gelen seslerden odaklanamayan arkadaşlarımız oldu. Velilerimiz okul önlerinde bizleri bekledi. Adeta tıklım tıklımdı.
Tüm öğrenciler ve veliler olarak anladık ki canımız, turizmcilerden, patronlardan, sermayeden önemli değilmiş. Sanıyorlar ki bu hep böyle gidecek. Hiç kimse unutmasın, biz öğrencilere hesap verecekler. Baktık hesap veren yok biz soracağız. Üniversite sıralarında daha fazla okuyup tartışıp bu olayları masaya yatıracağız. Hiç bir şey bitmedi. Bize yapılan bu baskıyı ve kötülüğü unutmadık. Unutmayacağız!

'Geleceğimi düşündükçe, başım ağrıyor'

Tahsin: Bu seneyi biraz olsun kolay yapacaklarını düşünüyordum aslında. Ama sonuç hiç öyle olmadı. Evet 30 dakika verildi ama maalesef Türkçe'de yaklaşık 35 soru paragraftı. Ve cevaplar birbirine benziyor ya da paragraftan sonuç çıkmıyor, bazen de çok kafa karıştırıyordu. Bu nedenle 30 dakikadan daha fazlasını geri aldılar. Yani gene süre sıkıntısı çektik. Bunun nedeni hem sıcaklık, maskenin konforsuz oluşu ve tabi ki de soruların zorluğuydu. Onun da ayrı etkisi var. Çıktığımda yorgundum ve kaygı  yaşadım ama içimden bir ses en azından AYT kolay olur dedi. Ama sonuç o da zordu. Edebiyat biraz zordu ve gene paragraflar vardı. Din desen cidden çok zordu. Ve tarikat sorusu beni düşündürdü, "Neden bunu bilmek zorundayım?" diye. AYT'den çıktığımda ise düne nazaran daha kaygılı ve kötü hissediyordum. Başım ağrıyor, midem bulanıyordu geleceği düşündükçe. Zaten sınav içinde stresten bayılacak kusacak gibi oldum. Yani hayal kırıklarıyla dolu bir sınav oldu ikisi de. Bir daha anladım ki bu sistem bize hiç bir şekilde yarar sağlayamaz aksine bizi bitirmeye neden olur. Bunu önlemek için de 'Bu Düzen Değişmeli!'''

'Sosyal mesafe diye bir şey yoktu'

Eyüp: Sınava girdiğim okulda alınan tedbirler yetersizdi. Çünkü gittiğim yerde, okulun önü çok kalabalıktı. Sosyal mesafeye diye bir şey yoktu. Kapıdan girişte ise kontrol aşamaları bana sıkıntılı geldi. Giriş aşamasında ateş ölçmediler. Sınavdan çıkışta ise okulun önü tıklım tıklımdı ve insanlar iç içeydi.

'Tüm zorbalıklara rağmen yarına umutla bakacağım'

İsmail: Bu seneki YKS sınavları da  bitti. Sınava giren bütün yoldaşlarıma ve akranlarıma geçmiş olsun diyor, bu zorlu süreçte sınava nasıl gittiğimizden bahsetmek istiyorum. Öncelikle Türkiye'de Covid-19 pandemisinde patronlar sermayesine kar katsın diye tam bir karantina uygulanmadı. Mart ayında okullar tatile gitti ve uzatıldı. Bu süreçte EBA üzerinden insanlara güya ders anlattılar ama ilkokul çocuklarına ilahı dinletecek kadar gerici olduğunu bir kez daha gösterdi  bu iktidar. Dershaneler, Mart ayında tatil edilmesinden hazirana kadar açılmadı ve bu süreçte babam izne çıkarıldı. Düşük bir maaşla evi geçindirmesi gerekti. Üstüne üstlük gitmediğim dershaneye para yatırdı. Zaten niteliksel bir eğitimin verilmediği bariz gerçek. Parasız, bilimsel ve laik bir eğitimden yana olanların bu düzenden bir şey beklemesi mümkün değil. Özel okullarda ders çalışmayanların bile puanlarının şişirildiğini herkes biliyor ve böyle olunca okul puanında parası olmayan çalışarak alırken, parası olan çalışmadan çok rahat alabiliyor o notları. Sınavları ileriye aldılar sonra, utanmadan, pişkin bir şekilde turizm patronları kar etsin diye sınavları erkene çektiler. Ben, cumartesi ve pazar sınava girdim ve bu sınav süresince önlem aldık diyen devletin nasıl önlem almadığını bir kez daha gördüm. Sosyal mesafe denilen kavramı hiçe saydılar, yetmezmiş gibi bir sınıfa yirmi kişiyi doldurarak insanların adeta canlarını hiçe saydılar. Dışarıda velilerin durumu da keza öyleydi. Benim babam kalp hastası ve sigara içen biri olduğundan sınava mı odaklanayım babamı mı düşüneyim bilemedim. Sınavım iyi geçti tüm bunların zorbalıklarına rağmen yarına umutla bakacağım. Çünkü komünist şairinde dediği gibi umut insanda! Mücadelem bundan önce başlamamıştı bundan sonrada bitmeyecek. Bu düzen değişmeli