Yine gündemde: Kanal İstanbul projesi nedir, itirazlar neler?

Kanal İstanbul projesi, AKP’nin son soruşturma adımı ve CHP'den gelen referandum talebiyle yeniden gündemde. Tabii vereceği ekonomik ve çevresel zararlar nedeniyle itirazlar da...

Haber Merkezi

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çılgın projesi” ve patronların desteğiyle gündeme gelen Kanal İstanbul projesi için tüm itirazlara rağmen hızla adımlar atılmaya devam ediliyor.

Projeye karşı yapılan çalışmalar AKP tarafından soruşturmaya konu edilirken, diğer yandan da ihalelere hız veriliyor.

Son günlerde yeniden tartışma konusu olan projenin iktidar tarafından dile getirilen “amaçlarını” ve itirazları soL okurları için derledik.

İktidarın amacı ne?

AKP’nin Kanal İstanbul için “görünür” düzeyde sıralanan "resmi" amaçları var. Bu kapsamda proje için İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan resmi web sitesinde, şu amaçlar sıralanıyor:

  • İstanbul Boğazı'nın tarihsel ve kültürel dokusunun korunması ve güvenliğinin arttırılması,
  • İstanbul Boğazı’nda öncelikle deniz trafiğinden kaynaklanan yükün azaltılması ve Boğaz güvenliğinin artırılması.
  • İstanbul Boğazı’nın trafik güvenliğinin sağlanması,
  • Seyir emniyetinin sağlanması,
  • Yeni bir uluslararası deniz trafiğine açık bir su yolunun oluşturulması
  • Olası bir İstanbul depremi dikkate alınarak, yatay mimariye dayalı depreme dayanıklı modern bir yerleşim alanı oluşturulması.

Bu 6 madde böyle çürütüldü

Yukarıda sıralanan resmi gerekçelerin tamamı uzmanlar tarafından hazırlanan raporlarla çürütülmüş durumda.

Bu itirazları bir rapor haline getiren İBB, “İstanbul Boğazı'nın tarihsel ve kültürel dokusunun korunması ve güvenliğinin arttırılması” şeklindeki ilk gerekçeye yanıt vermiş, “Proje 17 milyon m2 sit alanını etkilemektedir. Bathenoa Antik Kenti ve ilk yerleşmelerden biri olan Yarımburgaz Mağaraları proje alanındadır” bilgisini paylaşmıştı.

Yine İletişim Başkanlığı tarafından dile getirilen “İstanbul Boğazı’nın trafik güvenliğinin sağlanması” maddesi de eleştiri konusu. 2018’de boğazdan geçen günlük gemi ortalaması 113. Bu sayı 2019’da ise 114’tü. Yani günlük 100 civarı gemi geçişi, üstelik daha pahalı olacak Kanal İstanbul’u kullanıp kullanmayacakları dahi şüpheliyken, “Boğaz trafiğini rahatlatmak” gibi bir gerekçenin sunulmuş olması gerçek dışı olarak görülüyor.

Projenin bir diğer gerekçesi ise “deprem” olurken, bu başlıkta da gerçekler "amaçlardan" oldukça farklı.

Jeofizik Mühendisleri Odası yönetim kurulu üyesi Burak Çatlıoğlu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada projenin deprem için önleyici değil, tam tersine tetikleyici olabileceği uyarısında bulunmuş, “Küçükçekmece Gölü'ndeki heyelan riskini tetikleyecek bir proje. Kanal İstanbul’un yapıldığı bölgede deprem riskiyle birlikte zemin sıvılaşması tehlikesi var. Bu, deprem dalgalarının daha da hissedilebilir duruma gelmesi demektir. Ayrıca Küçükçekmece Gölü altında üç fay hattı mevcut, proje başladığında bu fay hatları tetiklenebilecek” demişti.

Proje kimleri heyecanlandırdı?

Proje en büyük heyecanı hiç kuşkusuz patronlar üzerinde yaratmış durumda.

AKP iktidarının rant projelerinin en büyüklerinden biri olacak bu proje öncesi çok sayıda büyük patron grubunun bölgede arazi aldığı haberleri gündeme gelmiş, bunlar arasında Koç ve Sabancı da sayılmıştı. Bu büyük patron grupları söz konusu projenin sadece arsa sahipilği anlamında değil, sürecin inşa ve yapım sonrasında da en büyük kazananları olmaya aday. Bu büyük patron gruplarınının arkasından ise projenin olası kazananları olarak Kalyon, Cengiz, Limak gibi şirketler geliyor.

Patronların bölgeye yaptığı yatırımın dışında projenin sevindirdiği bir diğer kesim “yabancı zenginler/patronlar” olacak gibi görünüyor.

Yabancılar 791 bin metrekare taşınmaz aldı

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın, Kanal İstanbul projesi çevresinde el değiştiren arazilere ilişkin yazılı soru önergesine şu cevabı vermişti: “Türkiye’de kurulmuş olan yabancı sermaye şirketler Kanal İstanbul projesi güzergahında bulunan ilçelerden tapu ve kadastro bilgi sistemi kayıtlarına göre satış yoluyla 791 bin 370 metrekare ana taşınmaz edinmiştir."

Damat da kazananlar arasında

Projenin kazananlarından biri de Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini geçtiğimiz günlerde kaybeden Berat Albayrak olmuştu.

Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhında yaklaşık 13 dönümlük araziyi projenin duyurulduğu 2011 yılından yaklaşık bir yıl sonra aldığı ortaya çıkmış, bu habere erişim engeli getirilmiş, haberi yapan gazeteciye ise hapis cezası istenmişti.

'Erdoğan'ı ikna ederim' dedi, hakkında soruşturma açıldı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesine ilişkin Erdoğan'dan defalarca randevu talep etti ancak bu taleplerine bir yanıt alamadı.

Ocak ayında yaptığı bir açıklamada Kanal İstanbul projesinin iptali konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ikna edebileceğini söyleyen İmamoğlu "Bu konu bizim için siyasi değil, hayati bir mesele" demişti.

Ancak o tarihten bu yana bu ikna görüşmesi gerçekleşmezken, İBB'nin proje karşıtı çalışmaları gerekçe gösterilerek İmamoğlu hakkında soruşturma açıldı.

8 maddeyle yıkım özeti

Projenin neden olacağı yıkıma ilişkin çalışmalar yapan bir diğer kurum olan Çevre Mühendisleri Odası, şu maddeleri sıralamıştı

● Yaşam ve yaşam alanları yok olacaktır

● Kültürel varlıklar yok edilecektir

● Ekolojik sistemler geri dönüşümsüz parçalanacak yıkıma uğrayacaktır

● Kente su sağlayan sulak alanlar yok olacaktır

• Deniz ekosistemleri yıkıma uğrayacaktır

● Bölgenin demografik yapısı değişecektir

● Bölgede yaşayanlar zorla yerlerinden edilecektir

● Sağlıklı ve dengeli yaşam hakkı yok sayılmaktadır

‘Geri dönülmez bir zarar verilecek’

Söz konusu projenin olası olumsuz etkilerine ilişkin Bilim ve Aydınlanma Akademisi’nden de kapsamlı bir itiraz gelmiş, projenin neden olacağı risklere işaret edilmişti:

Kanal İstanbul’un, oluşacak kentsel ranttan kaynaklı gelirlerin büyük gayrimenkul ve inşaat şirketlerine aktarılabilmesi için planlandığı açıktır. Kanal İstanbul; 3. Havalimanı, 3. Köprü, Kuzey Marmara Otoyolu gibi inşaat şirketlerini canlı tutmak ve İstanbul’un bakir arazileri üzerinden kentsel rant yaratmak üzerine bina edilmiş bir projedir ve AKP eliyle çevreye ve kentlere verilen geri dönülemez zararlara bir yenisini daha eklemekten başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Bir eşikten sonra rapordaki şişirilmiş projeksiyon ve analizler üzerinden yapılacak değerlendirmeler anlamını yitirmektedir. Kanal İstanbul lojistik bir proje değil sermaye sınıfının ve ona hizmet eden AKP hükümetinin kısa vadeli rant elde etme projesidir. Bilim ve Aydınlanma Akademisi olarak, büyük gayrimenkul ve inşaat patronları başta olmak üzere sermaye sınıfının hırsları uğruna İstanbul’u felakete sürükleyecek, yalnızca İstanbul’u değil tüm Türkiye’yi etkileyecek ve uluslararası sorunlar yaratacak olan bu projenin karşısında olduğumuzu ilan ediyoruz.