'Yapımcılar tek çatı altında, emekçiler paramparça'

Sanat yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler salgının sektörün zaten varolan sorunları daha görünür hale getirdiğini söyledi. Ülkenciler'e göre bu sorunların temelinde sektöre emek veren emekçilerin örgütsüzlüğü ve dağınıklığı yatıyor.

Haber Merkezi

Dizi ve sinema sektörünü yakından bilen sanat yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler’e koronavirüs salgınının set emekçileriyle, oyuncularıyla, yönetmeniyle, yapımcılarıyla yani tüm bileşenleriyle sektörü nasıl etkilediğini sorduk.

Ülkenciler salgının sektörün zaten varolan sorunları daha görünür hale getirdiğini söyledi. Bu olağanüstü dönemin sorunları dahil olmak üzere, sektörden hayatını kazanan tüm emekçilerin her zamanki sorunlarının temelinde örgütsüzlük olduğunu vurgulayan Ülkenciler, bu alandaki çok parçalı yapıya dikkat çekti ve bunun değişmesi gerektiğini söyledi.

İçinde bulunduğumuz bu kriz ortamında, bütün sektörlerde olduğu gibi film sektöründe çalışan emekçiler için de ciddi problemler gün yüzüne çıktı, çıkmaya ve boyutlanmaya devam ediyor. Bu süreç film (ve dizi) sektörüne nasıl yansıdı?

Bu problemlerin büyük bölümü virüs krizi öncesinde de vardı. Sektör çalışanları tarafından gözardı edilen sorunlar, ne yazık ki virüsün çıkmasıyla ciddiye alınır oldu. Virüsün bulaşma riski arttıkça, pek çok sektörde üretimin durdurulması gündeme geldi. Tabii çalışanların mağdur olma sorunlarıyla birlikte. Film sektörüne gelince, bazı setler ara verirken bazıları da çekimlere devam etme kararı aldı: Hem çalışanlarının, hem bulaştırma ihtimalleri olan çevrelerinin sağlıklarını düşünmeden.

Sektör çalışanlarının bir bölümünün tepkisine ve salgınla ilgili ciddi risklere karşılık, TV kanalları ile bu dizilerin yapımcılarının umursamaz tavırlarının sürmesi ve çekimlere devam ederek tepkilere aldırmaması karşısında ne dersiniz?

Öncelikle şunun altını kalın bir çizgiyle çizmemiz gerekiyor: TV kanalları, kendilerinin yapımcılığını yapmadıkları bazı dizileri genellikle sinemanın temel özelliklerinden uzak, aklı para kazanmaktan başka bir şeye çalışmayan tüccar, müteahhit, sebze meyve komisyoncusu, emlakçı vb. taşeron yapımcılara çektiriyorlar. Hal böyle olunca kriz anında da kazançlarından olmamak için çekimlere devam etmek onlar için çok normal. Bu işin ekonomik yönü. Bir de bunun ideolojik yanı var.

Peki bu arada yönetmen ve oyuncuların sektördeki duruşu nedir?

Taşeron yapımcının ilk işi dizisinin izlenme oranını yükselteceğini zannettiği oyuncuların ücretlerini garantiye aldıktan sonra çalışan ekibin ödemelerini "fikslemek" ve sonra diğer giderleri ve kendisine kalacak payı ayırdıktan sonra hesaplamak. Ve böyle bütün insanları ilgilendiren bir salgını hiçe sayıp, yalan TV reklamları ile dizilerine devam etmek..

Geçtiğimiz günlerde aldıkları yüksek ücretlerden olmamak için yapımcının setlere devam etmek kararına katılıp her türlü reklama çıkıp oynamak, ya da set ekibiyle virüsle dalga geçen şarkılar söylemekten çekinmeyenlerin birkaç örneğini sosyal medyada gördük birçoğumuz.

Sektör çalışanlarının çoğunun "setleri durdurun" çağrıları üzerine bu dizi setlerinin bazıları yapımcılar tarafından durduruldu. Sadece bu sektörde değil, toplumun genelinde böyle bir tepki olduğu için tabii. Asıl soru bu tepkiler virüs gibi toplumsal bir krizle ilgili değil de set çalışanlarının çalışma koşulları ve ücretleriyle ilgili olsaydı yapımcıların tavrı ne olurdu? Şu anda sorun, ara verilen setlerde çalışanların kayıpları olacak mı ve yapımcılar bu sorunları rica yöntemiyle mi çözecekler?

Ülkenciler: Geçtiğimiz günlerde bu setlere de ara verildi. Umarız ekiplerin ödemelerini yapmaya devam ederler. Onca kişiyi, diğer sektörlerde gördüğümüz ve fiilen ücretsiz izne göndermek anlamına gelen uygulamalara maruz bırakmazlar, bütünüyle belirsiz bir manzarada ve dönemde iyice mağdur etmezler.
 

Nasıl oluyor da sektör çalışanlarının "Setleri Durdurun"  çağrılarına uymayan bazı yapımcılara, gerektiğinde çalışma saatlerine, farklı ödeme şekillerine karşı bir yaptırım gücü bulunamıyor?

Bu kadar paramparça olmuş set çalışanlarının birlikte hareket edebilme imkanı var mı? Özellikle görüntü yönetmenleri, kamera asistanları, ses ekipleri, sanat yönetmenleri, kostüm ekipleri, set ekipleri... Ne kadar örgütlü gibi görünseler de, aşağıdaki tablo bütün gerçeği ortaya sermiyor mu? Buna karşılık Yapımcılar, TESİYAP adlı kuruluşlarının altında güç birliği oluşturmuş haldeler...

Bu koşullarda sektörde sağlıklı bir mücadele vermek, sağlıklı bir şekilde örgütlenme olmadıkça mümkün olabilir mi?

Emperyalist ve kapitalistlerin her ülkede yapmaya çalıştığı, aslında herkesin de bildiği ama unuttuğu çok önemli bir ilke ve çalışma var: Böl ve yönet! Bu sektör çalışanları bunu başarılı bir şekilde bu kadar parçalanarak kendi kendilerine başarmış haldeler.

Şöyle bir yanıt gelebilir: "Fena mı? Hepimiz kendi sendika ve derneğimizde örgütleniyoruz işte!"

Şöyle bir metal fabrikası düşünebiliyor musunuz: Kaynakçılar ayrı bir sendika ve dernekte, montajcılar ayrı, vinç operatörleri ayrı, boyacılar, teknik tasarım, muhasebe, nakliye hep ayrı bir sendika ve dernekte...

Tek bir çatı altında örgütlenmeden, bunun mücadelesini vermeden başarı mümkün değil. Sendikaların, dizi ve film yapımcıları ile iş düzeyinde toplu sözleşme yapma yetkisi var mı? Ücretlerin yapımcının canının istediği şekilde ayarlamasını engeleyecek bir güç var mı?

Neden haftalık ödeme kaldırılıp yerine bölüm başı ödeme usulü getirildi? Bir bölüm bazen 1 hafta, bazen 15 gün, bazen 1 ayda çekiyor, bu durumda ödeme planı adil sayılır mı? 

Bir işin süresi ne kadar olursa olsun ödemenin sabit bir rakam üzerinden yapılması adil olabilir mi? Yapımcılar kafalarına göre belirledikleri maaşı ödüyor.       

Az önce girecektiniz, atlamış olmayalım: yönetmenlerin tavırları nasıl?

Oyuncuların tavırlarından çok farklı değil. Zaten bugüne kadar setteki tavırlarından belli duruşları... Birkaç yönetmenin dışında büyük çoğunluğu yapımcının emir kulu gibi konumlandırıyor kendini. Birikimi tartışılır, kültürel düzeyi tartışılır, değerleri tartışılır bir sürü insan boy gösteriyor bu alanda ve kaçınılmaz sonucu setlerdeki egosantrik tavırlar: tam bir komedi. Hele çoğunun, oyuncuların büyük bir kısmının yapımcı ile, sektör ve düzen aleyhinde konuşmama sözleşmelerine imza atmaları tamamen ibretlik. Ayrı bir dernekte örgütlenmeleri, gerçekten bu sektöre emek verenlerle bir eylem ve söz birliğinde olmalarını beklemek, çok istisnai durumlar dışında, tamamen saflık olur. Bunların bir bölümü de zaten, eline geçen para veya devlet desteği ile yapımcı veya yapımcı ortağı oluyor…

Bu yapıları nedeniyle de zaten çoğunun emekçilerin yanında tavır koymasını beklemek gerçekten saflıktır… Bütün bunların dışında kalanların bu parçalanmaya "dur!" demekten başka yapacağı bir şey yok.

(İkinci bölümde: Yapım süreçlerinin ideolojik karakteri ve mantığı; çözümün asıl kaynağı...)