Venezuela Komünist Partisi Genel Sekreteri Figuera: Devrimciler evcilleştirilmiş reformizme eklemlenmemeli

6 Aralık Ulusal Meclis seçimleri öncesinde Halkın Devrimci Alternatifi çatısı altında bir araya gelen Venezuela Komünist Partisi, devrimci güçlerin emperyalizme ve hükümetin ekonomiyi liberalleştirmeye yönelik politiklarına birlikte karşı koymasını hedefliyor.

Dış Haberler

Venezuela Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Ulusal Meclis Üyesi Oscar Figuera, Venezuela kapitalizminin son dönemde geçirdiği dönüşümler ve solcu ve Chavezci güçlerin geniş bir ittifakı olan Halkın Devrimci Alternatifi hakkında Venezuelanalysis isimli siteye hayli kapsamlı bir röportaj verdi. Venezuela’da yaşanan sürece, Venezuela Komünist Partisi’nin tutumuna ve Halkın Devrimi Alternatifi’nde somutlaşan stratejisine ışık tutan bu önemli röportajı okurlarımıza sunuyoruz.

2018 yılında Venezuela Komünist Partisi (PCV), Herkes için Anavatan Partisi (PPT) ve Büyük Yurtsever Kutup’a (GPP) üye bütün diğer partiler Nicolas Maduro’nun başkanlık kampanyasını desteklediler. Ancak geçtiğimiz aylarda PCV, PPT ve diğer siyasi örgütler Halkın Devrimci Alternatifi’ni (APR) yaratmak üzere güçlerini birleştirdiler. Bu seçim koalisyonu 6 Aralık parlamento seçimleri için bağımsız adaylar gösterecek. 2018 yılından bu yana Venezuela siyasetinde ne değişti ve bize APR hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İlk olarak, şu anki yapısı içinde ortaya çıkmasına gelecek seçimler zemin hazırlamış olsa da, APR’nin bir seçim inisiyatifi olmadığını belirtmeliyim. Bu seçimlerin ötesine uzanması gereken stratejik projeksiyona sahip bir proje. Bizim için seçimler, güçlerimizi, devrimci akımları ve tabandan gelen Chavismo’nun diğer ifadelerini yeniden toparlamak için taktik bir fırsat. Bu halkçı bir gündemin ortak bir şekilde inşa edilmesi için bir alan açmakla ilgili.

Aslında, APR Halkçı Devrimci Blok ve Yurtsever Anti-emperyalist İttifak gibi daha önceki koalisyonların bir ürünü. APR’nin ve öncüllerinin hedefi, işçi sınıfını, compesino’yu [yoksul köylüleri] ve komünar güçleri devrimci bir biçimde bir araya getirmektir.

Başka bir deyişle, stratejik hedefimiz 6 Aralık seçimleri değil, kendilerini Chavez’in en ileri önerileriyle tanımlayan halkçı devrimci akımları yeniden bir araya toplamak.

Attığımız adımlarda dikkatli davrandık çünkü emperyalizmi Venezuela halkının esas düşmanı olarak görüyoruz ve Maduro’nun 2018 seçimlerindeki adaylığını desteklememizin nedeni de buydu. Fakat gerçek şu ki, kapitalist krizin, Venezuela’nın bağımlı rantiyeci iktisadi kalkınma modelinin tükenmesinin ve emperyalist kuşatmanın etkisinin ötesinde, Venezuela’da yönetimdeki güçlerin projesinde gerçek bir siyasi değişim yaşandığına ilişkin çok sayıda kanıt var.

Chavez’in ölümü Bolivarcı Süreç için çok büyük bir darbe oldu. Aslında, bütün kıtayı, hatta dünyayı etkiledi, ama kuşkusuz bu darbenin etkisini en ağır şekilde hisseden Venezuela projesiydi.

Latin Amerika’da son birkaç on yılda iktidara gelen ilerici süreçler reformist ve sosyal demokrat bir karaktere sahipti. Bu süreçlerin üstündeki tavan alçaktı ve ona ulaştıklarında geriye doğru kaymaya başladılar. Yine de Chavez’in söylemi Bolivarcı Sürece, ona kıtadaki diğer süreçlerden ayıran bazı unsurlar kazandırdı.

'Hükümetin politikaları liberal burjuva bir karaktere sahip'

Neden? Çünkü Chavez, sosyalizmin inşa edilmiyor olmasına rağmen, izlenmesi gereken yolun sosyalizm olduğuna ikna olmuştu. Bugün, Chavista siyasetçiler sosyalizmden ezbere söz ediyorlar, fakat kendilerini ona adamış değiller. Hükümet yetkilileri söylem ve eylemi birbirinden koparıyorlar: Sosyalizmden ve ulusal kurtuluştan bahsediyorlar ama gerçek anlamda siyasi ve iktisadi politikaları liberal burjuva bir karaktere sahip.

Bu nedenle, son tahlilde mevcut hükümetin sınıf karakteri, Chavez yönetiminden farklılaşıyor. 

Hükümetle karşı karşıya gelme nedenimiz kişisel değil. Tek tek baktığımızda hükümetin temsilcileri ile sorunumuz yok. Aslında siyasete kişisel bir yaklaşımla malul olanlar, karşı karşıya gelişin sınıf karakterini önemsizleştirerek halk hareketine zarar veriyorlar. 

Kendilerini siyasi ve ideolojik projelerde gösteren sınıf çelişkileri, daha da şiddetlendi. PCV’nin Venezuela’nın iç meseleleri söz konusu olduğunda sınırları yeniden belirleme, yeniden toparlanma ve karşı karşıya gelme çağrısı yapmasının nedeni bu. Öte yandan, anti-emperyalist cephede birliği koruma çağırısı da yapıyoruz.

Hükümetin liberal-burjuva yöneliminden söz ederken, burjuvazinin yeni bir kesimini temsil ettiğini mi kastediyorsunuz?

Evet ve bu bir önceki sorunuzla da bağlantılı. Çatlak yeni değil. Burada PCV adına konuşacağım. Yeniden şekillenmiş haliyle hükümetle aramızdaki en önemli farklılık, hükümetin sosyalizmi bir şeyler yapmakla değil, konuşmakla ilgili bir mesele olarak görmesi. Bu yeni bir mesele değil.

Partimizin XV. Kongresinde (2017), ilerleyebilmek için, hükümetle karşı karşıya gelmemiz, ayrıksı hedeflerimizi tanımlamamız ve güç toplamamız gerektiğine karar verdik. Neden bu yönelimi formüle ettik? Çünkü Venezuela siyasi projesinin geriye doğru gittiğine, sosyalizme ilerlemek için ulusal kurtuluş ve gelişmeyi amaçlayan stratejik projenin dağıldığına inanıyoruz. Geri çekiliyoruz ve bu sadece sermayenin rekompozisyonunun işine yarıyor.

Bu kongrenin ardından, 2018 başkanlık kampanyası sırasında, partimizin Nicolas Maduro’nun adaylığını destekleyip desteklememesi konusunda son derece ateşli tartışmalarımız oldu. Kaygılarımız hükümetin iktisat, işçi sınıfı ve sosyal politika alanlarında izlediği siyasetten, gemi azıya almış yozlaşmaya ve bürokratizme kadar uzanıyordu. Ayrıca, katılımcı ve öncü demokrasinin sınırlanması ve halkın örgütlenmesinin ölçeğini kısıtlamak, hatta bazen tasfiye etmek için uygulamaya konulan devlete (ve yarı-devlete) ait kontrol mekanizmaları da tartıştığımız meseleler arasındaydı.

İki gün süren yoğun tartışmaların ardından, Komünist Parti, ancak bağlayıcı bir anlaşmanın imzalanması halinde Maduro’nun başkanlık adaylığını destekleme kararı aldı. Bağlayıcı anlaşma, başka şeylerin yanı sıra hükümetin tekellere karşı harekete geçmesini, işçi haklarını yeniden uygulamaya koymasını ve mevcut tarım politikalarını tersine çevirmesini öngörüyordu. Bir başka deyişle, sosyalizm her zaman nihai hedef olmak üzere, ulusal kurtuluşa giden yolu işaret eden bir belge hazırladık. 28 Şubat 2018’de Nicolas Maduro bu anlaşmayı imzaladı. 

'Hükümet anlaşmayı bozdu'

Ancak hükümet, Maduro’nun seçilmesinden sonra hızla anlaşmayı bozdu. Bunu liberal ekonomi politikaları uygulamaya devam ederek ve anti-demokratik pratikler yoluyla yaptı. Mevcut seçim bağlamında, bu bizi iki seçenekle karşı karşıya bırakıyor: Kitlelerin çıkarlarına, ilkelerimize ve Chavez’in kendi projesine aykırı bir stratejik projeyi desteklemeye devam etmek ya da halkçı bir alternatif inşa etmek. Biz ikinci olasılığı seçtik.

APR işte buradan doğdu. Evcilleştirilmiş reformizme, faşizme ve emperyalizme karşı çıkarken, ulusal kurtuluş ve sosyalizme bağlılığını koruyor.

17 Ağustos’ta PCV, PPT ve diğer örgütler bir basın toplantısıyla APR’nin yola çıkışını resmen ilan ettiler ve ulusa APR’nin Ulusal Meclis seçimlerine tek, bağımsız bir listeyle katılacağını açıkladılar. Dört gün sonra, Venezuela Yüksek Mahkemesi APR’nin ikinci büyük gücü olan PPT’ye müdahale etti ve başına PSUV ile seçim ittifakı yapmak isteyen geçici bir liderlik geçirdi. Bütün bunlardan ne anlam çıkarmalıyız?

Yüksek Mahkeme’nin PPT’nin iç meselelerine müdahalesi, süregiden sınıf mücadelesinin bir ifadesidir. Venezuela kapitalist bir ülkedir ve sonuç olarak, devlet burjuva bir karaktere sahiptir. Dahası son birkaç yılda bir değişim yaşandı: Hükümet içinde ya da onunla sıkı bir ilişki halinde yeni bir burjuva çekirdek oluştu. Burjuvazinin, sosyalist bir söylem kullanan, ama yeni elde ettiği zenginliği ve toplumsal imtiyazları korumak için burjuva devletine ihtiyaç duyan yeni bir kesiminden bahsediyoruz.

’98 yılında Chavez ile birlikte iktidara gelen ve çoğu orta sınıf kesimlere mensup pek çok kişi, bu burjuvaziye katıldı. Sınıfsal durumları değişti ve zaman içinde bilinçlerinde de bir değişim yaşandı. Bunun köklerini, Bolivarcı Süreci yönetmeye kadir, gerçekten devrimci bir örgütün ortaya çıkmaması gerçeğinde görebiliyoruz.

Devlet yönetimindeki güçler arasında, Yüksek Mahkeme, şimdi hem siyasi hem de iktisadi olarak iktidarı kullananların çıkarlarını temsil ediyor. Ekonomik ayrıcalıklarını korumak için, yeni zenginleşmiş kesimin, bu hukuki müdahale yoluyla PPT gibi Chavista bir partinin kontrolünü ele geçirmek anlamına gelse bile, birleşik bir listeye ihtiyacı var.

Yine de APR hem uzun vadeli bir proje hem de Aralık seçimlerine yönelik bir seçim cephesi olarak ilerlemeye devam edecek. Elbette, yeni şekillenen PPT, PSUV tarafından dayatılan adayları destekleyecek, ancak APR Ulusal Meclis için, güçlerini birleştiren, PPT’nin çekirdeği, PCV ve diğer taban örgütleri ile komünar ve Chavista örgütlerden oluşan listesini sunacak.

APR içinde şefler yok. Müşterek bir alan inşa ediyoruz. Yüksek Mahkeme’nin PPT’ye müdahalesi nedeniyle sadece PCV seçimlere katılabiliyor, ama listemizde yer alacak adaylar, devrimci bir perspektife ve ortak stratejik hedeflere sahip olan güçlerin ittifakını temsil edecek.

Başka bir deyişle, Yüksek Mahkeme’nin PPT’ye yönelik müdahalesinden bu yana APR içinde pek az şey değişti: Bolivarcı Sürecin yatağını düzeltmesi gerektiğine dair ortak düşünce hâlâ ayakta. Hükümetin liberal dönüşü, muhtaç durumdaki kitleleri etkileyen krizi çözmeyecek. Kolektif düşüncemiz, APR’nin seçimlerde ve sonrasında mülksüzleştirilmiş kesimlerin çıkarlarını savunması gerektiği.

Hükümetin liberal dönüşünden söz ediyorsunuz. Bunu açabilir misiniz?

PSUV -tabanı değil, yönelimi- kapitalizmin rekompozisyonunu güvence altına almak için hızla ekonominin liberalleştirilmesine doğru ilerliyor. Bu aylık asgari ücret 2 ABD dolarının altındayken, özelleştirmelerin itibar görmesi, toplu sözleşmelerin ortadan kaldırılması ve işçilerin örgütlenme haklarının kırpılması demek. Bu sırada boş topraklar üzerindeki hakları Chavez tarafından tanınan campesino’lar, şiddet kullanılarak topraklarından atılıyor ve toprak yeni ve eski terratenientes’e (büyük toprak sahiplerine) veriliyor.

Mücadelelerin yargıya taşınmasına yönelik de bir eğilim görüyoruz. Campesinolar, komünarlar ve işçiler parmaklıkların arkasına atılırken, yolsuzluğa bulaşmış yetkililer serbestler ve faşistlere başkanlık afları geliyor. PDSVA işçileri Aryenis Torrealba ve Alfredo Chirinos’un davaları son derece simgesel: Düzmece suçlamalarla tutuklanalı altı aydan fazla oluyor. Gerçek suçları ne? PDSVA içindeki önemli yolsuzlukları ortaya çıkarmaları. Hâlâ yargı süreci işletilmeden içeride tutuluyorlar. 

Şu anda seçim mücadelesinin amacı ne? Hükümet üzerinde baskı kırmak mı? Sol bir muhalefet yaratmak mı?

Bolivarcı Süreçte, seçimler mücadelenin ana biçimi halini aldı ve şimdilik bu durum devam ediyor. Sınıf mücadelesinin gelişme biçimi, diğer mücadele biçimlerinin ortaya çıkıp çıkmayacağını belirleyecek.

Bize göre, Aralık seçimleri aynı zamanda güçleri yeniden toparlama ve biriktirme sürecinde taktik bir uğrak. Ayrıca, seçimler ideolojik mücadele için de bir zemin sunuyor. Bunlar, nüfusun geniş kesimlerinin sizi dinlemeye istekli olduğu bir dönemde daha da önem kazanıyor. Elbette, kendilerini tartışmanın dışında bırakan sekter gruplar var, ancak Chavismo içinde halkçı bir alternatife açlık duyulduğu da ortada.

'Geleceği sınıf mücadelesi belirleyecek'

Seçimler ideolojik tartışmanın geliştirilmesi, önerilerde bulunulması ve her örgütün programını diğerleriyle karşılaştırılması için bir alan sunuyor. Seçimler güçleri bir araya getirmek ve yeniden şekillendirmek için de yararlı ve APR’nin yapmak istediği tam da bu. Son olarak Ulusal Meclis, iktidardaki liberal reformizme karşı Venezuela halkının çıkarlarını savunmak ve emperyalist saldırganlığı mahkûm etmek için bir mahkeme aynı zamanda.

Bolivarcı Süreç içinde büyük çatlaklar ya da kırılmalar olduğu bir sır değil. Konuyu kişiselleştirmeden, Bolivarcı hükümet ile PVC’nin de dahil olduğu halk hareketinin geniş bir kesimi arasındaki çatlakların sorumlusu kim?

Genelden özele doğru gidelim. Kopuşun kökleri, Bolivarcı Süreç içinde var olan ve bağımlı, rantiyeci kapitalizmin halkı gerçekten feci koşullara doğru itmesiyle daha da şiddetlenen sınıf çelişkilerinde bulunabilir.

Durumu kişiselleştirmememizin nedeni tam da bu. Bu şu ya da bu kişinin şunu ya da bunu yapmasıyla ilgili değil. Bir örgütlenme içindeki sınıf çıkarlarıyla ilgili. Her sınıf fraksiyonunun siyasi bir ifadesi vardır ve bu siyasi ifadeler birbirleriyle karşı karşıya gelirler. Bu meseleleri kişiselleştirmek çelişkinin özünü gizler.

Nihayetinde, ne yaşanacağını bilemeyiz, ama yaşanacak şeye sınıf mücadelesi içindeki güçlerin ilişkisi karar verecek.

Bugün ABD emperyalizminin Venezuela’nın egemenliği açısından teşkil ettiği gerçek tehdit nedeniyle, ‘kuşatma altındaki bir kale’ benzetmesi kullanılarak Venezuela’da birliğe ihtiyaç duyulduğu yaygın bir şekilde dile getiriliyor. APR ve PCV bu güç durumda birliğe nasıl bir anlam atfediyor?

APR henüz inşa halinde olduğu ve bazı tartışmalar devam ettiği için PCV’nin kavrayışından söz edeceğim.

PCV birliği iki düzeyde anlıyor. Bir yandan, geniş bir anti-emperyalist ve anti-faşist ittifak olmalı ve Büyük Yurtsever Kutup’un rolünün bu olması gerektiğini düşünüyoruz. GPP diğer yurtsever güçleri tasfiye etmeye çalışmak yerine, egemenliğimizin kolektif olarak savunulması için bir zemin olmalı. Ulusal düzeydeki farklılıklar, tasfiyenin gerekçesi haline gelmemeli. Aslında, GPP geniş bir anti-emperyalist ve anti-faşist ittifakın kurulması için büyük bir potansiyele sahip.

Öte yandan, işçi sınıfının, compesinos’un, komünarların ve diğer halk kesimlerinin sınıf çıkarları temelinde devrimci bir birlik inşa edilmesi de gerekiyor. Devrimci örgütlerin evcilleştirilmiş reformizme eklemlenmemesi için bu tür bir birliğin kurulması acil bir görev.

Anti-emperyalist mücadele bağlamında bir araya gelmek, ulusal düzeydeyse ekonomiyi liberalleştirmek isteyen eğilimlerle mücadele etmek zorundayız.

APR tam da işçi sınıfının, campesinos’un, komünarların ve halk kitlelerinin devrimci birliğini inşa edecek ve devrimci entelektüeller ile silahlı kuvvetlerin samimi kesimlerini bu birliğe dahil edecek zemini sunuyor.