Vazgeçmemek hayallerden: Paul Wittgenstein, sol el piyano konçertosu 

Büyük sanat yapıtlarının çoğunun ardında acılar, haksızlıklar, olanaksızlıklar ve bir de hayallerinden vazgeçmeyen sanatçıların tutkuları yatar.

Levent Özübek

Büyük sanat yapıtlarının çoğunun ardında acılar, haksızlıklar, olanaksızlıklar ve bir de hayallerinden vazgeçmeyen sanatçıların tutkuları yatar. Bu yapıtların ardındaki o dramatik öyküler, ruhlarına egemen olan ilhamlar, tutkular bilindikçe, onların insanların zihninde uyandırdığı duygular bambaşka bir hâle girer, onu algılayanı teslim alır. İnsanı vazgeçmemeye yönelten içgüdü mücadeleyi ilerleten, yaşamın güzelliklerini yaratan içgüdüdür.

Yirminci yüzyılın önde gelen konser piyanistlerinden, bugün artık giderek daha az hatırlanan Paul Wittgenstein'ın da hayalleri ve tutkuları, kendisine olduğu kadar, başka yaratıcılara da eserler verdirmiştir. Piyanistin sıra dışı yaşam öyküsü, onun acılı ama kararlı sesine kulak veren bestecilere ilham vermiştir. 

Müzik yeteneği çocukluğunda dikkat çeken Paul Wittgenstein, o zamanlar aileyi ziyarete gelen önemli müzisyenlerle, Brahms'la, Clara Schumann'la, Gustav Mahler'le, Richard Strauss'la tanışmıştı, ziyarete geldiklerinde onlarla piyanoda düetler yapıyordu. Kardeşi Ludwig Wittgenstein ise ileride çağın önemli filozoflarından biri olacaktı. Büyük bir piyanist olma hayalleri kuran genç Paul, buyurgan ve egemen babası, zengin sanayici Karl Wittgenstein'ın ölümünden bir süre sonra, profesyonel konser piyanisti olarak ilk çıkışını Aralık 1913'te Viayana'da bir konserle yapmış, bir anda büyük ün kazanmıştı. İkinci, yeniden çıkışı ise, bambaşka koşullar altında, yaşamı tamamen değişmiş olarak ve uzun bir aradan sonra gerçekleşebilecekti. Çünkü o arada olağan dışı olaylar yaşamıştı. İlk çıkışında iki eli olan piyanist, ikinci çıkışında artık sadece sol elini kullanabiliyordu. Bir piyanist için ne acı bir durum...

Dünya Savaşı çıktığında Paul ve kardeşi Ludwig hemen Avusturya-Macaristan ordusuna alındılar. Paul doğruca Rusya cephesine gitti. Daha savaşın başında, 23 Ağustos 1914 günü sağ kolunun dirseğine gelen bir şarapnel parçasıyla kolunu kaybetti. Hastanede sağ kolu kesildikten bir süre sonra, hastane Rus kuvvetlerinin eline geçti. Paul esir alınarak Sibirya'ya, Omsk şehrindeki savaş tutsakları kampına götürüldü.

Hayallerine ne olacaktı şimdi? Her şeyden önce sağ kalabilecek miydi? Oradan kurtulabilecek miydi? Şartları ve yakın geleceği ne olursa olsun, içinde çalışma arzusu vardı. Bulduğu bir tahta sandığı ters çevirerek, üzerine kömür parçasıyla hayali tuşlar çizmişti. Artık yapabileceği tek şey yalnızca sol eli ile çalabileceği bir teknik geliştirmekti. Belki büyük bestecilerin piyano eserlerini tek el için adapte edebilirdi ileride.

Günün birinde bir Rus subayı bu acıklı sahneye şahit oldu. Subayı derinden etkileyen o karşılaşmadan sonra Paul Wittgenstein'ı başka bir tutsak kampına naklettiler. Orada köhne, bozuk da olsa bir duvar piyanosu vardı. Tek kollu piyanist şimdi burada günde en az yedi saat çalışıyor, meçhul ama umutla beklediği geleceğine hazırlanıyordu. Sol el piyanisti olacaktı. O günlerde Danimarka'nın Rusya büyükelçisi aracılığıyla Viyana'ya, eski hocası Joseph Labor'a bir mektup yazarak, zamanın ünlü bestecilerinden kendisi için yalnız sol eliyle çalabileceği piyano konçertoları bestelemelerini isteme olanağı buldu.

Gelen yanıtlar olumluydu. Başta ünlü Fransız besteci Maurice Ravel olmak üzere, Erich Wolfgang Korngold, Sergey Prokofiev, Richaed Strauss, Benjamin Britten ve daha başka değerli besteciler sol el konçertosu bestelediler. Böyle on yedi güzel piyano konçertosu bestelenmişti. Ayrıca Paul Wittgenstein için solo piyano ve piyanolu oda müzikleri de bestelendi. Piyanistin kendisi de yoğun çalışmalarla, birçok piyano eserini sadece sol ile çalınabilecek şekilde düzenliyordu. 

On beş aylık esaret bir gün sona erdi. Uluslararası Kızıl Haç örgütünün düzenlediği bir tutsak değişim programıyla, Paul Wittgenstein ülkesine dönebildi. Artık hayallerini gerçekleştirmek için tüm varlığını ortaya koyacaktı. Verdiği konserlerde dinleyiciler böyle bir olguyla ilk kez karşılaşıp, onun piyanosundan çıkan kusursuz ezgilerle heyecanlanıyor, piyanistin kendisi için geliştirdiği olağan üstü teknik karşısında şaşkınlığa düşüyorlardı.

Piyanist Paul Wittgenstein talihsizliğini zafere çevirmişti. Mücadelesini anlatırken şöyle söylemişti: “Bu, bir dağın zirvesine tırmanmak gibiydi. Eğer doğru yolu bulamamışsam, aşağı inip başka bir yoldan tekrar denemek zorundaydım.”

Onun çalması için bestelenen, ona ithaf edilen, ilk seslendirmesini onun yaptığı veya başka bestecilere ait olup onun tarafından sol el için yeniden düzenlenen piyano eserleri o kadar çoğaldı ki, sol el piyano eserleri sonradan klâsik müzik dünyasında bir tarz oldu. Hayallerinden zavgeçmeyen bir sanatçı, dünyanın daha güzel bir yer olmasına unutulmaz bir katkıda bulunmuştu.