Vahşi kapitalizmin ortasında opera dinlemek - 15

Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir.

BERİL AZİZOĞLU

Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir. Operaları dinlemek için verilen link sadece örnek amaçlıdır. Dileyen, internet ortamında, o günün ulaşılması mümkün olmayan koşullarından daha fazla bilgi ve birden çok yorum bulabilecektir.   

Opera tarihinde yaptığımız yolculuğumuz, 19.yy’ın ikinci yarısında Fransa’da sürüyor. Bu dönemin tanınmış bestecilerinden Saint–Saens, Georges Bizet, Jules Massenet, Leo Delibes, Emmanuel Chabrier’in eserlerinden örneklere yer verdik bu bölümümüzde.

Camille Saint-Saens: Samson ve Dalila Operası

1835-1921 yılları arasında yaşayan Camille Saint-Saens, Paris'de dünyaya gelmiştir. Henüz beş yaşındayken piyanoda besteler yapmaya başlar. On yaşına geldiğindeyse artık Paris'te Mozart ve Beethoven'ın konçertolarını çaldığı konserleriyle dikkat çeker. İlk senfonisini on sekiz yaşında yazan Saint-Saens, eğitimini Paris Konservatuarında tamamlar. Burada Halevy’nin öğrencisi olur. Paris'deki St Merry ve Madeleine Kiliselerinde organistlik yapar ve Niedermeyr Kilise Müziği Enstitüsünde öğretim görevlisi olarak çalışır. Saint-Saens, kırk iki yaşına geldiğinde müzik kariyerini besteci olarak sürdürmeye karar verir. Saint-Saens'ın besteci kimliğinin yanı sıra; organist, piyanist, orkestra şefi ve  yazar olması; müzik kitaplarına, 19.yy’ın en yetenekli ve çok yönlü bestecilerinden biri olarak geçmesine neden olmuştur. Mozart, Gluck, Schumann, Berlioz ve Liszt'in etkisinde kalan besteci, daha çok senfonileriyle dikkat çekmiştir. Çalışmalarıyla eleştirilere de uğrayan Saint-Saens, 19.yy’da yaşanan koyu romantizmden çok, klasik biçimin net ve aydınlık üslûbunu benimsediği yolunda eleştirilmiştir. Saint-Saens’ı, "Modern görüşleri olan gerici bir insan, dinsel müziğin üstün örneklerini veren bir ateist" olarak eleştirenler ise bu yaklaşımlarına örnek olarak bestecinin Carnaval des animaux: Hayvanlar Karnavalı adlı çalışmasını göstermişlerdir. Saint-Saens ise, özellikle Fransa’da "büyük opera" türünde yoğunlaşıldığı ve romantizmin aşırılaştığı bir dönemde; abartıdan uzak, net bir sanat anlayışıyla eserler vermek istediğini, belirtir. Ancak sanatı, Wagner gibi mesaj vermek için kullanmaması ve Wagner’e gösterdiği tepki ile Fransız operasının sınırlarında değerlendirilir. Elimizdeki bazı kaynaklara göre on iki, bazı kaynaklara göre ise on üç opera yazan bestecinin, opera tarihine geçen başyapıtı Samson ve Dalila adlı operasıdır. 

Saint-Saens’ın 1868 yılında otuz üç yaşında yazdığı Samson ve Dalila operasının librettosunu Ferdinand Lamaire, "incil"in on altıncı bölümünden esinlenerek hazırlamıştır. Samson ve Dalila, Saint-Saens'in Handel ve Mendelsonn'a olan hayranlığının etkisiyle bestelediği bir oratoryo olarak da nitelendirilir. Saint-Saens, her ne kadar Wagner tarzından kaçınmış olsa da Samson ve Dalila orkestranın geniş kullanımıyla, yer yer Wagner’in Lohengrin ve Uçan Hollandalı'sından izler taşımaktadır. Eserde, Liszt ve Berlioz’un müziğinin yanı sıra, Meyerbeer ve Gounod’un "grand opera-büyük opera" tarzının etkisi de görülmektedir. İlk kez 2 Aralık 1877’de Weimar’da sahnelenen eser üç perdedir.

Georges Bizet: Les Pecheurs de Perles (İnci Avcıları) Operası , IV.Ivan(Dördüncü İvan) Operası, La jolie Fille de Perth(Perth’li Güzel Kız) Operası, Carmen Operası

19.yy’ın ikinci yarısında, bir başka önemli Fransız besteci de Georges Bizet’dir. 1838 yılında Paris’de doğan besteci, 37 yıllık yaşamına sığdırdığı eserleriyle Fransız müzik sanatının en büyük ustaları arasında sayılmaktadır. Piyanist annesi ve şan öğretmeni babasından aldığı ilk müzik dersleri onu Paris Konservatuarı'na hazırlamıştır. Burada aldığı eğitimde ise Zimmermann, Gounod ve Halevy gibi ünlü müzikçilerin emeği büyüktür. On dokuz yaşında yazdığı "Clovis ve Clotilde" adlı kantatı ona Roma Ödülü birinciliğini kazandırmıştır. Bizet’nin müzikli dram sanatında verdiği ilk önemli eseri; "İnci Avcıları" adlı operasıdır. Librettosu Eugene Conmon ve Michel Care tarafından hazırlanan eser ilk kez 30 Eylül 1863 yılında Paris’de sahnelenmiştir ve üç perdedir.

Georges Bizet’nin İtalya’da yaptığı opera çalışmalarından 1859 yılında 21 yaşındayken yazdığı Don Procopio operası yıllar sonra 1895 yılında, Fransız besteci Auber’in banka kasasında saklı duran evrakları arasında bulunmuştur. Eser ilk kez 1906 yılında, Bizet’nin ölümünden otuz bir yıl sonra Monte Carlo’da  sahnelenmiştir. Böyle  talihsizliğe uğrayan bir başka operası da 1865 yılında kaleme aldığı Dördüncü İvan Operası'dır. Bizet, Dördüncü İvan’ı Theatre Lyrique’ in yöneticisi Leon Carvalho’nun teşvikiyle yazmıştır. Besteci’nin Paris’de 1863 yılında sahnelendiğinde beklenen ilgiyi görmeyen İnci Avcıları Operası'ndan sonra yazdığı bu eseri, tiyatronun ekonomik sorunları nedeniyle sahnelenememiştir. Kaynaklarımızda net olmamakla birlikte 1946’da sahnelendiği sanılan ilk temsilinde fazla beğeni toplayamayan Dördüncü İvan, dört perdedir ve grand-büyük opera türündedir. Müzik eleştirmenlerince eserin bazı karakterleri ile vokal çizgisi İnci Avcıları Operası'na benzetilmekte ve  zaman zaman da Meyerbeer’in müziğinin etkisi görülmektedir.

Bizet, Theatre Lyrique’de çeşitli talihsizlikler nedeniyle sahnelenemeyen "Dördüncü İvan" operası için hayal kırıklığına uğramış ama tiyatro müdürü Carvalho, tiyatrosunun kapılarını Bizet’nin bir başka operası için açarak, bestecinin gönlünü almıştır. İlk kez 26 Aralık 1867’de sahnelenen bu eserin adı La Jolie Fille de Perth: Perth’li Güzel Kız’dır.
Eser İnci Avcıları kadar eleştiri almasa da, "vasat" bulunmuştur. Dört perdelik eser, on sekiz temsilden sonra gösterimden kalkmıştır. Yine de Bizet’nin Perth’li Güzel Kız Operası ile Thomas ve Gounod gibi kendinden önceki Fransız bestecilerinin komik opera anlayışına yaklaşmaya çalıştığı belirtilir. Eser Bizet’nin başyapıtı Carmen’e doğru attığı önemli bir adım olarak da opera tarihinde yerini almıştır. Perth’li Güzel Kız Operası'nın librettosunu Sir Walter Scott’un aynı adlı romanından esinlenerek Vernoy Saint ve George Adenis işlemiştir.

Bizet, Perth’li Güzel Kız’dan sonra bir perdelik Dijamileh operasını yazmış ve 1872’de sahnelenen eser diğerleri gibi yine beklediği ilgiyi görmemiştir. Dijamileh, Bizet’nin bundan önceki operalarında gözlenen Wagner etkisi ve grand-opera tarzından kaçınarak, yaratışta özgürleşmeye çalıştığı bir eser olmanın önemini taşır. Bundan sonra yazacağı operası bestecinin, otuz yedi yıllık kısa yaşamının son ama en önemli eseri olmuştur. Konusunu Prosper Merimee’nin aynı adlı romanından alan Carmen, özellikle sevgilisi tarafından öldürülen bir kadının öyküsü olması nedeniyle büyük eleştirilere uğramıştır. Bizet, içinde ölüm bulunan böylesine gerçekçi bir konuyla, bir anlamda, on dokuzuncu yüzyılın ağır romantizmine karşı gelmiş ve  gerçekçilik akımının ilk sinyallerini vermiştir. Eser içindeki müziksiz konuşmalar nedeniyle, konusu gerçek bir dram olduğu halde, komik opera olarak sınıflanmıştır. Sonradan Erneste Guiraud tarafından bu konuşmalar, müzikli resitatifler haline getirilmiştir. Carmen, kimi müzik çevrelerince Bizet’nin Wagner etkisinden tamamen uzak kaldığı bir eseri olarak görülürken kimilerine göreyse; yadsınamayacak bir Wagner tekniği eserde sık sık karşılaşılan ana müzik motifi olarak kendini göstermektedir. Yaşadığı sürece yaratıları fazla başarılı bulunmayan Bizet, Carmen ile opera tarihine altın harflerle yazılacağını göremeden, boş denecek bir salonda 3 Mart 1875’de Paris’de sahnelenen Carmen’in ardından sadece 3 ay sonra, aynı yılın Haziran ayında yaşama veda etmiştir. Oysa bestecinin ölüm yıldönümünde ikinci kez Viyana’da sahnelen dört perdelik eser bu kez ayakta alkışlanacak ve büyük bir üne kavuşacaktır. Esere ve "Aşk evcilleştirilemeyen bir kuştur" diyen Habanera aryasına kulak verelim.

Jules Massenet ve Manon Operası:

1842-1912 yılları arasında yaşayan Jules Massenet, Paris'de St.Etienne yakınlarındaki Montaud’da dünyaya gelmiştir. Henüz beş yaşındayken piyanoda besteler yapmaya başlar. On yaşına geldiğindeyse artık Paris'de Mozart ve Beethoven'nin konçertolarını çaldığı konserleriyle dikkat çeker. Paris Konservatuvarında yetişen Massenet, yaşamı boyunca çok sayıda ödül yanında nişan ve şeref ünvanları da almıştır. Opera tarihi besteciyi; daha çok Meyerbeer ve Gounod’dan etkilenmiş olarak tanımlasa da, eserlerinin daha lirik, içli ve kolay benimsenen yapısı nedeniyle Fransız lirik opera sanatının temsilcisi olarak yer vermiştir. Massenet operalarında günlük yaşamın içinden konulara yer verse de bu, işleyiş açısından ileride gerçekçilik alanında eserler veren bestecilerin arasında yer alması için yeterli olmayacaktır. Fransız yazar Abbe Prevost’un Manon Lescaut adlı romanından alınmış konusuyla Manon Operası, hem gerçeklerle ilgili bir konuya eğilim açısından hem de dokunaklı melodisi ve dramatik orkestrasyonu ile Massenet’in ileride İtalyan gerçekçiliğinin temsilcisi Puccini’nin habercisi olarak anılmasına neden olacaktır. Aynı konuyu Puccini esere daha sadık kalarak işleyecektir. Massenet’in Manon Operası'nın librettosunu Henri Meilhac ve Philippe Gille hazırlamıştır. İlk temsili 1884 yılında Paris’de verilen eser, beş perdedir. 

Leo Delibes ve Lakme Operası:

1836-1891 yılları arasında yaşayan Leo Delibes, St.Germaine du Val’de dünyaya gelmiştir. Babasının ölümünden sonra annesinin yanına Paris’e gelmiş ve 12 yaşında Paris Konservatuarına girmeyi başarmıştır. Burada değerli hocaların öğrencisi olmuş: François Benosit’den org; Adolphe Adam’dan bestecilik dersleri almıştır. Genelde kaynaklar, Delibes’in müzik kariyerinin iki alanda ele alınması gerektiğini belirtir. Kilise ve sahne için yapılan bu ayırımda Delibes’in; organist ve koro yöneticisi olarak çeşitli kiliselerde çalıştığı yıllar müzik kariyerinin başlangıcını oluşturur. Besteciliği ise bu dönemin sonrasında, sahne için verdiği bale ve opera eserleriyle kimlik kazanmıştır. Bestecinin, otuz sahne çalışması içinden dördü günümüze dek yaşayabilmiştir. Bu eserlerin ikisi Copelia ve Sylvia adlı baleleridir. Diğer iki eser ise  "Le roi l’a dit" ve "Lakme" operalarıdır. Delibes’in bu dört çalışmasıyla hatırlanması, bir besteci olarak tarzından çok çalışkanlığı ve gayretine bağlanır.

Delibes, müzik kariyerinin başında Viyana müziğinin etkisiyle operetler yazmış fakat daha sonra çalışmalarında Fransız müziğinin etkisinden ayrılmamaya dikkat etmiştir. Bir çok komik-opera yazan besteci, yakın çevresine, "Lakme" ile başarılı bir ciddi opera yazma tutkusunu dile getirdiğini söylemiştir. İlk kez 14 Nisan 1883’de Paris’de Opera-Komik’de sahnelenen eser, Adalina Patti ve Luisa Tetrazzini gibi dönemin ünlü sopranoları tarafından seslendirilmiştir. Müzik çevreleri, Delibes’in "Lakme" ile opera tarihinde aldığı seçkin yerini; eserin koloratur sopranolar için ustalık gösterilerine elverişli aryalarına bağlamaktadır. Lakme operasının librettosu, Edmond Gondinet ve Philippe Gille’ye aittir. Konusunu Pierre Loti’nin "Le mariage de Loti" adlı romanından alan eser üç perdedir. 

Emmanuel Chabrier ve Gwendoline Operası:

Fransız operası, 1870’lerden 1890’lara uzanan dönemde çok büyük bir gelişme gösterememiştir. Bu dönemin opera bestecileri; Berlioz ve Gounod  gibi kendi bestecilerinden olduğu kadar Meyerbeer ve Wagner gibi Alman bestecilerin sanatından da etkilenmiştir. Fransız operasında bu dönemde anılması gereken bestecilerden biri de Emmanuel Chabrier’dir. 1841-1894 yılları arasında yaşamış olan besteci, Ambert’de dünyaya gelmiştir. Altı yaşında piyano dersleri alması onu çağdaşları gibi konservatuara yönlendirmemiştir. Hukuk öğrenimi gören Chabrier, Aristide Hignard’dan aldığı armoni ve kontrpuan dersleriyle besteciliği öğrenmiştir. 1877 yılında yazdığı L’etoile-Yıldız  adlı komik operası ve 1879 yılında yazdığı Une Edication Manquee-Terbiye Yoksunluğu adlı bir perdelik operası ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Özellikle 1886 yılında kaleme aldığı Gwendoline adlı operası taşıdığı Wagner etkisi ile Paris opera yöneticilerini sarsmayı başarmıştır. 

Konusunu, Kuzey-Avrupa tarihiyle ilgili bir konudan alan Gwendoline, "legende" denen lirik destan türünde yazılmış çalgısal küçük şarkılardan ve romanslardan oluşan duygusal bir yapı taşır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR: 

Opera Tarihi: Prof .h.c. Cevad Memduh ALTAR, Kültür Bakanlığı Yayınları, 3.Baskı, Mart 1993, Ankara

History of Opera: Stanley SADIE,February 1, 1990

The Penguen Opera Guide: Amanda HOLDEN, Nicholas KENYON, Stephan WALSH, December 1, 1995

Ünlü Bestecilerin Hayat Hikayeleri Henry Thomas, Dana lee Thomas, Doğan Kardeş Yayınları, 1968

Müzik Kılavuzu, Faruk Yener, Karacan Yayınları, 1981  

Zaman İçinde Müzik Evin İlyasoğlu, Yapı Kredi Yayınları, 1994

Düyaca Ünlü Müzisyenler De Çocuktu Akif Saydam, Arkadaş Yayınevi, 1989

Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni Cavidan Selanik, Doruk Yayınları, 1996

Müzik  Tarihi: İlhan  MİMAROĞLU, Varlık Yayınları, 5.Basım, 1995

Müzik Ansiklopedik Sözlük: Vural Sözer, 4.Basım, Remzi Kitabevi, 1996

Ve çeşitli CD kitapçıkları