Vahşi kapitalizmin ortasında: Karantina günlerinde opera dinlemek - 5

Opera dinlemek isteyenler için seçilmiş besteci ve operaları ile ilgili bilgileri paylaştığımız dizinin beşinci bölümünü yine internet üzerinde bulunabilecek örnek yorum bağlantılarıyla soL okurlarına ve dinleyicilerine sunuyoruz.

Beril Azizoğlu

Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir. Operaları dinlemek için verilen link sadece örnek amaçlıdır. Dileyen, internet ortamında, o günün ulaşılması mümkün olmayan koşullarından daha fazla bilgi ve birden çok yorum bulabilecektir.   
 

"Duygularımı şiirle anlatamam, şair değilim; kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim; düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, dansçı değilim; ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Ben bir müzisyenim."

Bu sözler 18.yy'ın ikinci yarısının müzik dünyasından günümüze ulaşan bir bestecinin Wolfgang Amedeus Mozart’ın babasına yazdığı bir mektuptan alınmıştır. Çağlar boyu eserlerini hiç bıkmadan dinleyeceğimiz Mozart’ın ilk operalarına bu dizinin 4.bölümünde yer vermiştik. Bu bölümde de bestecinin 35 yıllık yaşamına sığdırdığı Zaide, Idemeneo, Saraydan Kız Kaçırma ve Figaronun Düğünü operaları ile son yıllarında yazdığı Don Giovanni, Cosi Fan Tutte ve Sihirli Fülüt operalarına yer vereceğiz.

Mozart’ın müziğini eleştirenler onu belli bir biçimin ustası olarak değerlendirememiştir. Mozart bir senfonici mi, yoksa bir opera bestecisi midir? Operada olması gereken dramatik yapı, Mozart’ın operalarında ancak senfonilerinde olduğu kadar vardır. Belki de Mozart tüm bu biçimler için kendi özgün dilini, yalın ve yaratıcı ruhunu kullandığı için evrensel olabilmiştir. Kimi müzik eleştirmenlerine göre Mozart; yaşamı boyunca müzikten başka bir şeyle ilgilenmemiş, aydın ve kültürlü bir insan değildir, kimilerine göre ise en azından politikadan uzak kalmamış ve bazı eserlerini politik amaçlarla yazmıştır. Böyle olup olmadığını ancak operalarını dinleyerek anlayabiliriz. 

Mozart'ın Almanların komik operası-singspiel, şarkılı oyun tarzında yazdığı Zaide Operası, konuşmalar için müziğin yarıda kesildiği bir melodram olarak da tanımlanabilir. Ancak Mozart, söz ve müziğin nöbetleşe kullanımını melologo tekniği olarak adlandırır. Bu anlamda Zaide Operası yenilik içeren bir eserdir. Mozart sonraki çalışmalarında bu tekniği uygulamaktan vazgeçecek ve İtalyan operalarından etkilenerek, resitatif (konuşur gibi söylenen bölümler) eşlikli şarkılar yazacaktır. Mozart’ın 1779 yılında yazdığı ve tamamlamadığı Zaide Operası, 1782 yılında yazacağı Saraydan Kız Kaçırma operasının ilk şekli olarak nitelendirilir.

Mozart’ın Zaide Operası'na ve eserden kulağımızın tanıdığı bir aryaya da yer verelim: "Ruhe sanft, mein holdes Leben" : "Usulca uyu, biricik aşkım"

Düzenli bir geliri olmayan Mozart böylece kısacık yaşamına geçim kaygısını da sıkıştırmıştı. Kimi zaman öğretmenlik yaparak ama daha çok sipariş üzerine yazdığı operalar ile geçimini sağladı. 1781’de Bavyera Prensi, Mozart’a bir opera ısmarladı ve Mozart, Giambattista Varesco’nun yazdığı librettoyu besteledi. Bu, Idomeneo idi. Eserinden ne kadar emin olduğunu babasına yazdığı mektuplarda kıvançla belirtirken, babası ona "…Sadece gerçek müzik meraklılarını düşünerek çalışmak sana bir kazanç sağlamaz, herkesin beğeneceği eserler yazmalısın" öğüdünü veriyordu. Mozart’ın babasına verdiği cevap da babasını onaylayan ve Idomeneo’nun herkesin beğeneceği bir opera olacağı idi. 

Girit Kralı Idomeneo adlı eseri, Mozart’ın Opera-seria: Ciddi-opera türündeki en başarılı çalışması olarak değerlendirilecekti ancak ne yazık ki Mozart bunu bilmeyecekti. Eski bir girit efsanesini konu alan Idomeneo’nun müziğinin güzelliğine karşın döneminde başarı gösterememesinin nedeni, daha sonra pek çok kez değişmiş olan metnine bağlanmıştır. Mozart’ın Idomeneo Operasına ve eserden "Zeffiretti lusinghieri" başlıklı aryaya yer verelim:

Müzik tarihi takvimi 18.yy’ın ikinci yarısını gösterdiğinde İtalyan operaları hâlâ en sevilen operalar olma özelliğini gösteriyordu. Bu dönemde, müzik ve tiyatroya olan düşkünlüğüyle tanınan Avusturya İmparatoru ikinci Joseph, "ulusal sanatı" geliştirmek adına Mozart’a bir “singspiel”: "Alman komik-operası" sipariş eder. En son operası Idomeneo’nun başarısızlığı ile Salzburg'daki işinden olan Mozart, Viyana'ya gelmiş ve babasının karşı çıkmasına karşın bir evlilik yapmıştır. Saraydan Kız Kaçırma (Die Entführung aus dem Serail) Operasını da bu duygular içinde yazmış ve eşine ithaf etmiştir. İlk kez 16 Temmuz 1782 yılında Viyana’da sahnelenen üç perdelik komik-operanın librettosu Giottlieb Stephanie'ye aittir.  

Saraydan Kız Kaçırma Operası Mozart’ın Türkiye ve Türk müziği ile ilgili yazdığı eserlerin en önemlilerindendir. Sarayda Kıskançlık Balesi, Zaide Operası ve Kahire Kızı Operaları bestecinin Türkiye ile ilgili diğer eserleridir. Mozart'ın o dönemde, Viyana’ya Türk elçileriyle gelen mehter birliklerinin müziğinden etkilendiği sanılmaktadır. Zengin vurma sazlarının bıraktığı etki, doğu tınılarını anımsatsa da Mozart’ın müziğindeki doğu etkileri tamamen kendine özgü olarak da değerlendirilebilir. Opera, 16.yy’da, bir deniz yolculuğu sırasında içinde sevgilisi Costanze, uşağı ve hizmetçisi olduğu halde, gemisi korsanlar tarafından İstanbul’a kaçırılan Belmonte’nun, Selim Paşa’nın sarayından, tutsak olan sevgilisini kaçırmak için çabalarını konu alır. Kurduğu planları uygulayarak Saray'da kendine bir iş bile bulan Belmonte sonunda bir fırsat bulur ve tam Costanze ile kaçarken Paşa’nın sadık hizmetkarı tarafından yakalanır. Selim Paşa, Belmonte’nin en büyük düşmanının oğlu olduğunu öğrenir. Tutsakların ölüm emri beklenirken, Paşa hepsini bağışlar ve ülkelerine dönmelerine izin verir. Esere ve eserden Costanze'nin "Martern aller Arten": "Her türlü elem beni bekliyor" başlıklı aryasına yer verelim. 

Wolfgang Amedeus Mozart'ın Saraydan Kız Kaçırma operasından sonraki en büyük başarısı Viyana Operası için 1786 yılında yazdığı Figaro’nun Düğünü Operası'dır. Mozart’ın İtalyanların opera-buffa dedikleri türde verdiği eserler, dünya müzik literatüründe önemle yer alan ve defalarca sahnelenen niteliktedir. Bu operalardan biri olan ve bir karakter komedisi olarak yorumlanan Figaro’nun Düğünü Operası (Le nozze di Figaro), dört perdedir ve librettosu Lorenzo Da Ponte'ye aittir. Mozart’ın Figaro’nun Düğünü Operası'ndaki karakterlerin doğal ve içten üslubu, birbirini kovalayan şen ve acıklı sahnelerdeki bütünlük, orkestranın uyumu, eseri son derece akıcı kılarak çağlar sonrasına taşımıştır. 18.yy'da Sevil kentinde geçen öyküde; çapkınlığıyla ünlü Kont'un, uşağı Figaro'nun nişanlısı Serpina'yı rahat bırakmaması üzerine, Figaro ve Kontes'in Kont'a verecekleri ders ve aralarında geçen gülünç olaylar anlatılır.

Venedik için yazdığı Figaro’nun Düğünü operası çok başarlı olan Mozart, Prag’dan aldığı bir siparişle yeni bir opera için kollarını sıvamıştır: Don Giovanni. Mozart bu operasında neşe ve kederi üstün bir başarıyla müziğine yansıtmıştır. Mozart’ın müziğinde üzüntü anlatamadığını söyleyen Alman şairi ve oyun yazarı Hugo von Hofmannstahl’ın görüşünü çürüten bir eserdir Don Giovanni. Mozart üzüntüyü, kederi kendini yerden yere vurarak anlatmaz. Mozart’a müziğindeki farkın nereden kaynaklandığını soranlara yanıtı şöyledir: "Gözüm ya da burnum başkalarınkinden neden ayrıysa, müziğim de o yüzden farklı herhalde." 

Müzik tarihi, Mozart’ın Don Giovanni operasıyla romantik yaratışa yönelişin ilk adımlarını attığını kaydeder. Romantik dönem sanatçılarının en önem verdiği değerlerden biri olan “özgürlük” Don Giovanni’de ‘’özgür ruh’’ olarak ön plandadır. Eserlerinde tezatları büyük bir ustalıkla bağdaştıran Mozart, Don Giovanni’de de dünya ve ahiret  konusunu yalın bir anlatımla müziğine işlemiştir. Eserinde karşıtlıklar ve farklılıklar sadece bununla kalmaz. İflah olmaz korkusuz çapkın ve tek amacı kendini eğlendirmek olan bir soylu olan Don Giovanni’nin, ağına düşürmek istediği kadınlar; yine soylu bir kadın Donna Anna, burjuva kadını Elvira ve bir köylü kadın Zerlina’nın kişiliğinde farklı sınıfları simgeler. Don Giovanni’nin uşağı Leporello ile yer değiştirmesi de bu karşıtlıklara  örnek gösterilebilir. Mozart; parlak, süslü tınılarla Don Giovanni’nin lüks yaşantısını verirken, karakterin şımarık, pervasız fosforlu çekiciliği karşısında bu kadınların içten direnişleri, aşka ve kendi erkeklerine olan hisleri, karakterlerin iç dünyalarındaki çelişkileri de yine müziğinin gücüyle derinleşir. Mozart’ın Leporello karakterine gösterdiği özeni de Leporello’nun aryalarında duymamak mümkün değildir. Besteci, Don Giovanni operasında diğer eserlerine göre orkestralı resitatiflere (konuşur gibi söylenen bölümler) ve Da capo (üç bölümlü aryalarda A-B-A, ikinci bölümden sonra başa dönen) forma daha çok yer vermiştir.  

Masal, Mozart’tan önce başka operalara konu olduğu gibi, çeşitli türlerde de işlenmiştir. İlk kez 29 Ekim 1787’de Prag’da sahnelenen eserin librettosu Lorenzo da Ponte’ye aittir ve Mozart eserini kendisi yönetmiştir. Mozart, Ponte’nin şiir diliyle mizah yeteneğini kullanmadaki ustalığını müzikte gösterince ortaya sözle müziğin yarıştığı bir eser çıkmıştır. Kimi müzik eleştirmenlerine göre Don Giovanni, 18.yy’ın eskimeyecek tek operasıdır. Bu operanın bir başka özelliği de müziksel içeriğinin zorluğudur. Bu nedenle
ancak dünyanın belli başlı operalarında sahnelenebilmektedir. 

Mozart, her ne kadar operasını komik-opera olarak sınıflandırsa da, karakterler komik operalardaki şaklabanlıkları yapamayacak kadar derin bir müziği söylerler. Don Giovanni, bestecinin yaşamının son yıllarında yazdığı hiç şüphesiz bir başyapıttır ve dinleyende bıraktığı his; eseri, tekrar tekrar ve baştan sona dinleme isteği yaratacak, samimi içten birden çok insanî hüzündür.

Mozart, 1789 yazında imparator ikinci Joseph’in siparişiyle Cosi fan Tutte-Bütün Kadınlar Böyle Yapar’ı besteledi. Cosi Fan Tutte, 26 Ocak 1790’da ilk kez seslendirildiğinde ne yazık ki beklenen ilgiyi görememişti. Librettosunu Lorenzo da Ponte’nun yazdığı eser, Mozart’ın Figaro’nun Düğünü ve Don Giovanni’den sonra İtalyan yazar ve şair Da Ponte’yle üçüncü çalışmasıydı. Başarısızlığı metninin hafifliğine bağlanan Cosi Fan Tutte, farklı metinlerde denendiğinde yine istenen sonuca ulaşamamış ve müzikle bütünlüğü koruması nedeniyle metin ilk haliyle benimsenmiştir. Mozart’ın sadece kadınların sadakatsizliğini ele alan bir konuya böylesine iyi müzik yapması tartışmalara neden olmuştur. Aslında Mozart, müziğiyle şaka ve ciddi kavramlarını öyle güzel bütünleştirmiştir ki ortaya librettonun basitliğini unutturan Mozart’a özgü duygusal bir opera çıkmıştır. Mozart, Cosi fan Tutte’de aryaları ikinci planda bırakacak kadar ses zenginliğine önem vermiştir. 

Mozart’ın operalarında tezatlar vardır demiştik. Don Giovanni’deki dünya ve ahiret tezatı, Cosi fan Tutte’de yerini sadakat ve aşka bırakmıştır.  

35 yıllık ömrüne 24 opera sığdıran Wolfgang Amadeus Mozart’ın ölmeden birkaç ay önce yazdığı iki perdelik Sihirli Fülüt Operası, ilk kez 30 Eylül 1791 yılında Viyana’da sahnelenmiştir. Eserin opera tarihindeki yeri ayrı tutulur. Mozart Sihirli Fülüt ile operaya yeni bir anlayış ve uygulayış getirmiştir. "İyinin kötüyü iyilikle yendiği hümanist bir dünya görüşünün, doğa üstü güçlerle zenginleştiği bir peri masalı" olarak tanımlanır, Sihirli Fülüt. Bu eseriyle Mozart, somut dış dünya yerine, duyguları temsil eden kişilikler yaratarak iç dünyaya yönelmiş ve yeni Alman romantizminin habercisi olmuştur. Mozart Sihirli Fülüt’de; halk ezgileri, popüler şarkılar, marşlar gibi çeşitli müzik stilleri ve zengin ses birlikleriyle müzikal anlamda da renkli bir ortam yaratmıştır. Bir taşlama ve pandomim havasındaki eserde resitatiflerin yerini müziksiz konuşmaların alması da eserin bir başka özelliğidir. 

Librettosu bir aktör ve tiyatro yazarı olan Emanuel Schikaneder’a ait olan eser, Mozart’ın operaları arasında metninin tamamı Almanca olan tek operasıdır. Sihirli Fülüt, o güne kadar yazılan Alman operalarının en iyisi olarak da müzik tarihine geçmiştir. 

Yararlanılan Kaynaklar:

Opera Tarihi: Prof.h.c. Cevad Memduh ALTAR, Kültür Bakanlığı Yayınları, 3.Baskı, Mart 1993, Ankara

The Penguen Opera Guide: Amanda HOLDEN, Nicholas KENYON, Stephan WALSH, December 1, 1995

History of Opera: Stanley SADIE, February 1, 1990

Müzik ve Politika Fırat Kutluk

Zaman İçinde Müzik: Evin İlyasoğlu, Yapı Kredi Yayınları, 1994

Müzik  Tarihi: İlhan MİMAROĞLU, Varlık Yayınları, 5.Basım, 1995

Klasik Müzik Kolleksiyonu W.A.Mozart, Boyut Yayınları-2

Müzik ve Edabiyat Leyla Pamir, Varlık Yayınları Sayı 436, Deneme Dizisi:13 

Ünlü Bestecilerin Hayat Hikayeleri, Hanry Thomas, Dana Lee Thomas,Doğan Kardeş Yayınları, 1968

Müzik Ansiklopedik Sözlük: Vural Sözer, 4.Basım, Remzi Kitabevi, 1996

Ve çeşitli CD kitapçıkları