Vahşi kapitalizmin ortasında: Karantina günlerinde opera dinlemek - 1

1998 yılında yayınlanan bir radyo programı için hazırlanmış metinlerden derlenmiş bu çalışma 'opera dinlemek isteyenler için' seçtiğimiz besteci ve opera yapıtlarını okurlara sunuyor.

Beril Azizoğlu

Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir. Operaları dinlemek için verilen link sadece örnek amaçlıdır. Dileyen, internet ortamında, o günün ulaşılması mümkün olmayan koşullarından daha fazla bilgi ve birden çok yorum bulabilecektir.    

Jacopo Peri ve  Euridice Operası

1561-1633 yılları arasında yaşamış olan Jacopo Peri opera tarihine,  operanın “yaratıcısı” olarak geçer.  Roma doğumlu besteci, eski yunan sahne yapıtlarını müzikli dramatik üslupta uygulayarak bugünkü operanın ilk örneklerini vermiştir. Peri,  1580’de Medici sarayında, saray müzisyenleri arasına tenor ve klavsenci olarak katıldı.

Jacopo Peri'nin  bundan 422 yıl önce, dönemin ünlü müzikçisi Corsi ile Ottavio Rinuccini’nin Dafne’sini bestelemesi, dinlemeyi tercih ettiğiniz müzik türünün ilk çalışmalarıydı.

Dafne 1598’de Jacopo Corsi’nin sarayında sahnelendiğinde büyük yankı uyandırmıştı. Daha sonra Şair Ottavio Rinuccini  ve Jacopo Peri çalışmalarını bu yönde sürdürmüş ve Euridice'ye müzik yapmışlardır.  Dafne’nin partisyonları kaybolduğundan Euridice günümüze ulaşan ilk opera olarak bilinir. Peri bu operayı, Fransa Kralı 4.Henri ile Maria de Medici’nin evlilik törenleri için yazmıştır.  Konusunu Grek mitolojisinden alan Peri’nin Euridice Operası aynı adla bestelenmiş olan sayısız operaların ilkidir. 

Jacopo Peri, şiirin yanında müziğin gölgede kalmasını isterdi. Operaları da klavsen, lavta ve lir eşliğinde söylenen düzenlenmiş sözlerden ibaretti ve melodi zenginliğinden uzaktı. 

İlk kez 6 Ekim 1600’de  Floransa’da Pitti  Sarayında oynanan Euridice operasında Peri, başrol oynamıştır. Prologla başlayan eser tek bir perde olarak düzenlenmiştir ve tamamı 90 dk.yı geçmektedir. 

Jacopo Peri’nin Euridice Operası için örnek dinleme

Claudio Monteverdi : Orfeo Operası  ve  L’İncoronazione di Poppea Operası

1600  yılında  Floransa’da   Peri’nin Orfeo’sunu   dinleyen   Dük   Vinsenzo di Gonzaga, Monteverdi’ye yine Grek mitolojisini konu alan bir müzikli dram ısmarlamış böylece bir Orfeo da Monteverdi yazmıştır. Monteverdi  Orfeo’sunda, Peri’ninkinden farklı olarak çalgısal bir giriş müziği kullanmış, dans parçaları ve tekrar bölümleri eklemiştir.

Floransa operasında neredeyse yer verilmeyen orkestralar,  Orfeo’da 34 çalgıdan oluşuyordu. Monteverdi’nin Orfeo’su opera tarihine tamamen 17.yy’a özgü olan zengin ve parlak bir çalgılama getirmiştir. Müzikal unsurların katılımı ve parçaların mükemmel uyumuyla Monteverdi’nin müzikal dramın özgün dilini kurduğu söylenir. Librettosu, Alessandro Striggio'a ait olan eser ilk kez 24 Şubat 1607’de Montua’da Gonzago Dükünün Sarayında sahnelenmiştir.

Monteverdi’nin Orfeo’sunun mitolojideki öyküsüne kısaca yer verelim: Orfeo, Grek mitolojisinin en büyük müzikçisidir. Orfeo’nun Euridice  adında bir sevgilisi vardır ve onunla evlendikleri gün Euridice’yi yılan sokup, öldürmüştür. 

Böylece felaketlerin en büyüğüne uğrayan Orfeo eşini bulmak için ölüler ülkesine kadar gitmiş ve müziğinin olağanüstü güzelliğiyle tanrılar tanrısı Zeus’u etkilemiştir. Zeus bir şartla Euridice’yi vermeyi vaadetmiştir. Bu şart; Orfeo’nun Ölüler Ülkesinden çıkıncaya kadar arkasına, Euridice’ye bakmamasıdır. Ama Orfeo, Euridice’nin ısrarlarına dayanamaz ve arkasına bakar. Mitolojiye göre Zeus Orfeo’yu yıldırımlarla öldürmüştür. Orfeo’nun bir diğer sonu ise Baküs Ayinine bağlı kadınlar tarafından  parçalanması şeklindedir. Alessandro Striggio'nın librettosu bir giriş ve  bunu izleyen beş perde halinde düzenlenmiştir.

1567-1643 yılları arasında yaşamış olan Monteverdi, yalnız reçitatif biçimine saplanıp kalmamış aria, duet, trio gibi ses müziği biçimlerini de kurmuştur. Çalgı eşliğini güçlendirmiş, 30 kişiden fazla üyesi olan orkestralar kurmuş, dini müzik dışındaki madrigal ve operalarında insani duygulara yer vermiştir. Monteverdi müzik alanında yaptığı bu yeniliklerle Willaert’den  sonra Venedik Okulunun ikinci kurucusu olarak tanınmış ve bu okul dramatik anlamda operanın gelişmesini sağlamıştır. 

Monteverdi, bu yeni sanatı  ilkel durumdan kurtarmaya yönelik müzik ile tiyatroyu eşleştirme çabası ile, Gluck ve Wagner’in habercisi olarak kabul edilir.  

 
Modern operanın ilk örneklerini veren besteci olarak bilinen Monteverdi'nin, Stile reçitativo: 
reçitatif üslup, arioso düzeyindeki recitar candando: şarkılı anlatım tanımları  müziği tiyatroya aktarmak için kullandığı kavramlardır.  Monteverdi’nin Venedikte yazdığı, tarihsel operaların ilk örneklerinden olan L’İncoronazione di Poppea “Popea’nın Taç Giymesi” 1642 yılında bir Venedik elyazması üzerine eklenmiş bir notalamadan hareketle düzenlenmiştir. Venedik operasının şahaserlerinden biri sayılan bu operanın librettosu Gian Frencesco Busenelo’ya aittir.

Örnek dinleme

Monteverdi’nin Orfeo Operası

Örnek dinleme

Monteverdi’nin L’İncoronazione di Poppea Operası

Frencesco Cavalli ve  Ormindo Operası

İtalya’da Peri’yle başlayan müzikli dram sanatı Monteverdi ile şekil bulmuştur. Monteverdi’nin ölümünden sonra öğrencisi, Frencesco Cavalli Venedik’te en önemli besteci olmuş, Serse adlı operasıyla parlamıştır. 1602-1676 yılları arasında yaşamış olan Cavalli, eserlerinde dramatik etkiye ağırlık vermiş, Monteverdi’den farklı olarak operaya daha çok ezgi partisi katmış ve bu, aryalara daha sıcak ve içli bir atmosfer vermiştir. Sonradan değeri anlaşılan Ormindo operası barok operaların en iyi örneklerinden sayılır. Cavalli operalarında kısa arya pasajlarına çok sık yer verir. Bu aryalar şiir vezinleri şeklindedir ve kısa çalgısal geçişlerle belirlenmiştir, orkestra eşlikleri nadiren görülür. Cavalli özellikle kederi ele alışıyla ünlüdür. Ayrıca basın sert yapısıyla çelişen melodiyi meydana getiren  minörleri kullanmadaki yeteneği müziğindeki özelliklerdir. 1644’de San Cassiano’da ilk kez sahnelenen iki perdelik eserin librettosunu Giovanni Faustini yazmıştır.

Örnek dinleme

Cavalli’nin Ormindo Operası

Giulio Caccini ve ‘’Amarilli mia bella’’ başlıklı aryası

Operaların Floransadaki ilk sahnelenmelerinden sonra, tarz büyük rağbet görmüştür. Daha sonra akımın başına Roma geçmiştir ve burada Şarkıcı Besteciler Okulu kurulmuştur. Giolio Caccini, Luigi Rossi, Stefano Landi lirik tiyatronun gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. 17.yy'ın başında ilk olarak Giulio Caccini'nin kullandığı Güzel Şarkı diye adlandırılan Bel Canto stilinin İtalya'da gerçek opera aryalarına bir başlangıç olduğu bilinir. İşte bu duygulu solo ezgilerinden biri de Caccini'nin "Amarilli mia bella" adlı aryasıdır.

Örnek dinleme

Caccini'nin "Amarilli mia bella’’ başlıklı aryası

Pietro Antonio Cesti ve  ORONTEA Operası

17.yy'ın önemli opera bestecilerinden biri de  Viyana’da oynanan    ilk italyan    operasını    yazan Cesti’dir.  Cesti'nin yazdığı IL Pomo d'oro adlı müzikli sahne eseri Monteverdi'den sonra yazılan operaların en başarılısı olarak bilinir. Üç bölmeli aryayı ilk kullanan besteci olarak da ünlenen Cesti'nin ORONTEA operasının  librettosunu Hiacinto Andrea Cicognini yazmıştır.

için dinleme linki:

Örnek dinleme

Pietro Antonio Cesti ve  ORONTEA Operası

Alessandro Scarlatti ve ‘’Sento nel core’’ başlıklı aryası 

Müzikli dram sanatı, 17.yy'ın ikinci yarısında ve daha çok sonlarına doğru oldukça gelişmiştir. 1660-1725 yılları arasında yaşayan Alessandro Scarlatti, Napoli Okulu'nun kurucusu olmasına karşın Roma ve Venedik'teki opera hareketlerinden etkilenmiştir. Scarlatti operayı bağımsız bir orkestra bölümü ile başlatan ilk bestecidir. Kendisinin "Symphonia" adını verdiği bu giriş müziği, bugünkü anlamıyla operalar için yazılan üvertürlerin ilki olma özelliğini gösterir. Çağının çok üstünde bir besteci olan Scarlatti, operada  Da Capo-Aria, Coloratur Aria, Aria ve Üvertür denen  önemli formların gelişmesini sağlamıştır. Üç bölmeli bir aryanın Da-Capo kısmı, ilk kısmının tekrarından başka birşey değildir. İtalyan operalarının temel amacı olan ses virtüözlüğü, Koloratür Arya ya da Bravur Arya ya da her ikisini de kapsayan “Büyük Arya” olarak adlandırılmaktadır. 18.yy’ın sonuna kadar devam eden Büyük Arya’nın son bölümü olan Da Capo yerini zamanla serbest forma, bel canto yani güzel şarkı  stiline ve hatta kendi türünde arya şekillerine bırakmıştır.  

Örnek dinleme

Alessandro Scarlatti’nin  ‘’Sento nel core’’ başlıklı aryası

Örnek dinleme

Alessandro Scarlatti’nin  ‘’Sento nel core’’ başlıklı aryası için bir başka dinleme

Giovanni Pergolesi: Lo frate ‘nnamorato   ve La Serva Padrona Operası

16.yy’ın ikinci yarısı ve 17.yy’ın başlarında İtalya’da ortaya çıkan bazı müzik türleri doğal olarak birbirinden etkilenerek gelişme göstermiştir. Opera bu biçimlerden kantat, oratoryo ve sonatlarla paralel hatta iç içe geliştiğinden bu biçimlere kısaca değinmeden geçemeyeceğiz.

Sesin güzelliğini esas alan şarkılardan doğan, oratoryo ve kantat, ülkelerdeki toplumsal  olaylardan etkilenerek değişken bir yapı sergilemiştir. Oratoryo kutsal konuları koro ve orkestra eşliğinde işlerken, Kantat din dışı konuları da ele almış, çalgısal bir girişi aryalar, reçitatifler ve koroyla güçlendirmiştir. Sonat biçimiyse; 17.yy İtalyasında, kilise ve oda müziği olarak bestelenen,  bağımsız bir çalgı müziği olarak tanımlanırdı. Ancak günümüzde bir ya da iki çalgı için yazılan,  üç-dört bölümlü besteye sonat diyoruz. 
Bütün bu müzik biçimlerinden etkilenen italyan operası Scarlatti'nin öğrencisi Logroscino’nun Opero-Buffa denen türü bulmasıyla çeşitlenmiştir. 17.yy’da yazılan opera-seria yani ciddi-operaların perdeleri arasındaki intermezzoların zamanla birer bağımsız bölüm olarak ve operadan ayrı oynanması opera-buffa diye adlandırılan güldürü ya da gülünçlü  operaların doğmasına neden olmuştur. Aslında intermezzo, ciddi operalardaki ağır havayı dağıtarak seyirciyi dinlendirmeyi amaçlayan neşeli bağımsız ara bölümlerdir. Önceleri operaların perde aralarında yer alan bu intermezzolar zamanla ortadan kalkarak yerini baleye bırakmıştır.  

Opera-buffa  türünü ilk deneyen italyan müzikçilerinin başında Giovanni Pergolesi gelir. Napoli’nin yetiştirdiği en yetenekli besteci olarak bilinen Pergolesi’nin ilk gülünçlü  operası 1732 yılında sahnelenen  Lo frate ‘nnamorato  olmasına karşın halk tarafından yeterince başarılı bulunmadığı için 1733 yılında yazdığı  La Serva Padrona-Hanım olan Hizmetçi adlı eseri, gülünçlü operaların ilki  olarak müzik tarihine geçmiştir.  Bu iki perdelik intermezzonun konusu şöyledir: Zengin bekar Pandolfo, hizmetçisi Serpina’nın tembellik ve umursamazlığı nedeniyle mutsuzdur. Serpina, hiçbir işi doğru dürüst yapmamakta, üstelik evin hanımıymış gibi davranmaktadır. Pandolfo sabrının tükendiğini belirterek ilk fırsatta evleneceğini söyler ve çıkıp gider. Oysa Serpina, Pandolfo ile evlenmeyi kafasına koymuştur. Efendisi dönünce ona çok mutsuz olduğunu karşısına çıkan ilk insanla evleneceğini, zaten bir subayın peşinde olduğunu söyler. Subay o sırada görünmüştür. Pandolfo bir an düşünür ve hizmetçisini sevdiğini anlar, ona kendisiyle kalmasını, evlenmek istediğini açıklar. Serpina çok mutlu olur, hizmetçiyken hanım olmuştur. Kendisine sözde tutkun subay ise evin kılık değiştirmiş emektar uşağından başkası değildir. İlk kez 28 Ağustos 1733’de Napoli’de sahnelenen eserin librettosunu, Gennaro Antonio Federico yazmıştır.

Örnek dinleme

Giovanni Pergolesi’nin La Serva Padrona Operası

Henrich Schütz ve “Was hast du verwirket’’ başlıklı şarkısı

İtalyada isim bulan opera, Floransa, Venedik ve Napoli’de çağın önemli bestecilerinin; Peri, Monteverdi, Cesti, Cavalli, Scarlatti, Stradella ve Pergolesi'nin çabalarıyla gelişmiş yeni biçimlerle zenginleşmişti.  İtalyan Operasının Almanya ve Fransadaki etkilerini Shütz, Lully ve Rameau’nun eserlerinde görebiliriz. Almanya’da    İtalyan    Operasını    duyuran ilk besteci olarak öne çıkan besteci,   Henrich Schütz’dür.  1585-1672 yılları arasında yaşayan besteci bir opera ve çok sayıda oratoryo            bestelemiştir. Henrich Schütz’ün yazdığı dini eserler arasında yer alan Dört Pasyon, Diriliş, Yedi Söz, Almanya’da pasyon sanatının gelişmesini,  oratoryoya temel olan ana formun oluşmasını sağlamıştır.

Schütz’ün bestelediği Daphne operası ilk Alman operası olarak bilinir. Müzik tarihine ilk opera olarak geçen Jacopo Peri’nin Euridice operası idi. Peri bu eserini bir evlenme töreni için yazmıştı. Alman müzikli sahne sanatının bir numaralı eserini yazdığı düşünülen Schütz’ün Daphne operası da Saksonya  Prensesi ile Darmstadt Kralı’nın evlenme törenleri için yazılmıştır. 1627’de Hartenfels sarayında düzenlenen şenliklerde ilk kez oynanan bu eserin ne yazık ki   günümüze ancak librettosu kalmış,  notaları kaybolmuştur.  
Opera tarihi, evlilik törenleri için yazılacak daha pek çok operaya tanıklık edecektir. 

Örnek dinleme

Henrich Schütz ve “Was hast du verwirket’’ başlıklı şarkısı

Örnek dinleme

Henrich Schütz ve “Was hast du verwirket’’ başlıklı şarkısı için bir başka örnek

Jean Baptiste Lully ve Alceste Operası

İlk opera hareketleri bakımından Fransa,   Almanya’dan daha iddialıdır. 17.yy Fransasında,  İtalya’ya rakip olabilecek operalara rastlanır.  Fransız operaları İtalyanlarınki gibi madrigale veya kutsal oyunlara değil, şarkılarla süslenmiş dansa dayanmaktadır. 1632 yılında Floransa’da doğan bir besteci “Fransız Operasının Babası” olarak anılacaktır: Jean Baptiste Lully. 

13 yaşında Paris’e gittiğinde aşçı yardımcısı olan bu genç,  20 yaşında,  14.Louis’in Sarayında orkestra yöneticisi olacaktır. Lully’nin müzik yeteneğinin ortaya çıkmasıyla kariyeri de hızla değişir. 1669 yılında Paris operasını kuran besteci,  çok sayıda opera yazar. 
Lully operaları üvertür ile başlar ve metnin yani librettonun okunuş tarzı ve kuruluşu önceliklidir.  Napoli okuluna bağlı ilk  İtalyan opera bestecilerinin; Peri, Caccini ve Monteverdi’nin müzik ve şan unsurlarına verdiği öncelik  böylece Lully ile Fransada değişmektedir. Lully, librettonun ritm vurgularına kesinlikle uyularak okunması ilkesini öne sürmüş böylece şarkıcıların doğaçlamaya  kaçmadan müziğe bağlı kalmalarını sağlamıştır.  Lully kendisi de dansçı olduğundan, müziğinde dansa geniş yer vermiş ayrıca operayı saray çevresinin sınırlarından çıkarıp halka yönlendirmeyi başarmıştır. 

Lully’nin opera biçimlerinde yaptığı değişiklikler  müzikli sahne sanatını İtalyan operalarından farklı bir çizgiye getirmiştir. İtalyan operalarında Monteverdi ve Scarlatti’nin üvertürleri, hızlı-yavaş-hızlı tempoda biçimlenirken Lully, önce yavaş bir birinci bölüm ardından hızlı bir ikinci bölüm ve son olarak dans biçimini yerleştirerek Fransız üslubunu oluşturmuştur.

Fransız operasının yaratıcısı Jean Baptiste Lully’nin operalarının  konusu Aşk ve Zafer gibi iki ana  unsura dayanmaktadır. “Başarılı bir operanın anahtarı, seyirciye dokunan duygusal konular yaratmaktır.” diyen Fransız müzik profesörü Buford Norman’a göre bestecinin 1674 yılında yazdığı beş perdelik Alceste Operası da başarısını buna borçludur. 

Örnek dinleme

Jean Baptiste Lully’nin Alceste Operası

Yararlanılan Kaynaklar

Opera Tarihi: Prof .h.c. Cevad Memduh ALTAR, Kültür Bakanlığı Yayınları, 3.Baskı, Mart 1993,Ankara

The Penguen Opera Guide: Amanda HOLDEN, Nicholas KENYON, Stephan WALSH,December 1, 1995

History of Opera:  Stanley SADIE,February 1, 1990

History of Opera :  Leslie ORREY,1972

Müzik  Tarihi : İlhan  MİMAROĞLU, Varlık Yayınları, 5.Basım,1995

Müzik Tarihi:  B.Champigneulle, çev.Tanju GÖKÇÖL, Gelişim Yayınları, 1975

Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni :Cavidan SELANİK, Doruk Yayımları,Ekim 1996

Thema Larousse

Müzik Ansiklopedik Sözlük: Vural Sözer, 4.Basım,Remzi Kitabevi,1996

Ve çeşitli CD kitapçıkları