Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gün: 'En önemli roller örgütlülük ve dayanışma'

17 Mayıs, Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gün nedeniyle Kuzey'le yapılan söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Söyleşi: Ömür Yaşayan

Bugün 17 Mayıs, Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gün. Kuzey’in hikâyesi, bu düzen içinde hayatta kalma mücadelesi veren, bir işte çalışarak geçinmek ve bu esnada birçok hakkını da parayla satın almak zorunda kalan LGBT’lerin hikâyelerinden yalnızca biri. Fakat bu hikâyede en önemli rolleri örgütlülük ve dayanışma oynuyor.

Kuzey bize biraz kendinden bahseder misin? Kuzey kimdir, hikâyesi nedir, cinsiyet kimliğini nasıl keşfetti?

Selamlar ben Kuzey, 27 yaşındayım. Bu düzen içinde varolmaya çalışan bir trans erkeğim. İşçiyim, kedi babasıyım. Klasik bir hikâye aslında, geriye dönüp bakınca 5 yaşlarıma denk geliyor cinsiyet kimliğimi keşfetmem. O yaşlarda babamın kıyafetlerini giyerdim. O kadar özenerek hazırlanır sokağa çıkardım ki pantolonun paçaları bütün mahalleyi süpürürdü. Ergenlik dönemleri zordu, ne olmadığını biliyorsun ama ne olduğunu bilmiyorsun henüz sözlükte sana bir karşılık yazılmamış. Sonra aydınlanma çağlarım, üniversite yıllarım idi. İletişim Fakültesi mezunuyum. Görece izole bir alan LGBTİ için. Kendime karşılık bulduğum o yıllardı. Ekonomik özgürlüğümü kazandıktan hemen sonra uyum sürecine ilk adımı attım. 2017 Eylül.

Psikolojik ve fizyolojik açıdan düşündüğümüzde, zor bir süreç. Uyum sürecinde neler yaşadın?

Çok uzun ve yorucu aşamalardı. Hastane süreci nereden baksan bir yıl sürüyor. Psikiyatri ve endokrin takibinde 1 veya 1,5 yıl takibin yapılıyor. Şanslıysanız transfobik bir doktora veya sağlık çalışanına denk gelmezsiniz. Eğer denk gelirseniz bu süreç uzuyor da uzuyor. Psikolojik durumun haricinde fizyolojik olarak da yoruluyorsunuz. Normal şartlarda 2 veya 3 ayda sonucu çıkan genetik testimin sonucunu 2 yıl sonra alabilmiştim. Tam 2 yıl. İhmali tahmin edebiliyor musunuz?  Sürekli değişen doktorlar, baştan yazılan hikâyeler ve dosyalar neredeyse yarım yılı böyle çöp oldu. Nihayet 1,5 yılda hastane sürecim tamamlandı. Hukuki sürecin kolay geçmesini beklerken tam tersi oldu. Neredeyse 2 yıl önce düzenlenen anayasının 40. Maddesi'nden bihaberdi hakimler. Türkiye’de ilk celsede kimlik alabilen sadece bir arkadaşımız var.

Bir ülkede her bireyin temel hak ve özgürlüklerden yararlanıyor olması gerekiyor. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak sağlık hakkından ve diğer haklarından yararlandım diyebilir misin ?

Ülkede sağlık hakkından yeteri kadar yararlanabilen var mı? Translar için durum şöyle: Seni kabul etmeyen bir devletin hastanesinde bir uyum süreci tamamlamaya çalışıyorsun. Görece iyi doktorlara denk geldiğin de oluyor ama o hastane koridorlarında, odalarında, sedyelerde, muayene koltuklarında ne kadar küçük düşebiliyorsan düşüyorsun. Bu psikolojik yaptırıma maruz kalmak istemezsen de özel hastanelerin yolunu tutuyorsun. İşte burada aslında kazanılmış olan temel hak ve özgürlüğümü para vererek tekrar satın almaya çalışıyorum. Uyum sürecinde zorunlu olan ameliyatlar var, anayasaya göre zorunlu olmayan ama hakime göre zorunluluğu şart olan ameliyatlar. Bunlardan bir tanesini özel bir klinikte oldum (mastektomi). Hatta arkadaşlarım ve dostlarım ameliyat param için dayanıştılar. Hepsine sevgiler bu arada. Devlet bu ameliyatı karşılıyor elbette ama ameliyat izni gerekiyor. En az 1 yıl hastane ve ameliyat izni daha sonra da 1 yıl da ameliyat sırası bekliyorsunuz. Eğer bir kasabın eline düşmezseniz şanslısınız tabi. Bizler ticarileşmiş özel hastanelere mecbur bırakıldık. Sağlık en temel hakkımız olmasına rağmen kazanılan haklarımızı bile parayla satın aldık.

İş hayatında neler yaşadın? Trans olmandan dolayı ayrımcılığa veya ötekileştirmeye maruz kaldın mı?

Kaç gazetenin, derginin, televizyonun kapısından elim boş döndüm. Mesleğim dışındaki işlere yöneldim; çünkü bu düzen içinde hayatta kalmak için para kazanmak şart. Oralarda da iş bulamadım. Birkaç markette çalıştım, mesainin tamamı bana yazılırdı mesela, ay sonunda bordroda yasal olmayan bir sürü kesinti, transfobik söylemler de cabası tabii. Tam bir sömürü yuvasıydı market sektörü. Daha sonra bir çağrı merkezinde çalışmaya başladım. İş bulamayışımın nedeni trans olmam ve kapitalizmdi. Aslında olağanın dışında bir talebimiz de yok, pozitif ayrımcılık da beklemiyoruz, sadece eşit yurttaşlık.

Cinsiyet uyum sürecinin bir de ekonomik tarafı var. Ekonomik anlamda neler yaşadın biraz  bundan bahseder misin?

Bir mücadeleyi sürdürmek için bireysel gayretler sonuç vermiyor. Bunu tek başına defalarca yenilmiş biri olarak söylüyorum. Mücadele kolektifken elle tutulur sonuçlar elde ediyorsun. Bir yandan kendini topluma kabul ettirmeye çalışıyorsun, bir yandan da ekonomik olarak bağımsızlık kazanmak istiyorsun. Uyum sürecinin yanı sıra sürdürmeniz gereken bir hayatınız var. Yani trans olmayanlar için de hayat ekonomik anlamda epey zor.  Hepimiz emeğimizin sömürüldüğü bu düzen içinde var olmaya çalışıyoruz. Çünkü kapitalizm diyor ki “ben ilaçlara bile cinsiyet atarım, sen bu kimliğinle bu testosteronu alamazsın. Sağlık güvencen olabilir ama bu ilacın cinsiyeti var ve senin kimliğin bu ilaç için uygun değil. Ha parasını ödersen alabilirsin tabi, dükkan senin hatta.”

Son olarak uyum sürecinden önceki halinle ilgili ne söyleyebilirsin?

Ona derim ki sen de iyi ki vardın. Güçlü olduğun için teşekkür ederim. Çok savaştık, mücadele ettik, senin varlığını anayasanın 40. maddesine armağan ettim. İyi ki doğurdun Kuzeyi!