Türkiye Barış Komitesi'nden 2020 yılı değerlendirmesi

Türkiye Barış Komitesi açıklamasında 'Pandemi, insanlığın barışa ve eşitliğe olan açlığını daha da belirgin hale getirdi' denildi.

Haber Merkezi

Türkiye Barış Komitesi 2020 yılına ilişkin bir değerlendirme yayımladı. "Pandemi, insanlığın barışa ve eşitliğe olan açlığını daha da belirgin hale getirdi" denilen açıklamada emperyalizmin saldırganlıkları da sıralandı.

Açıklamanın tamamı şöyle:

"2020 yılını geride bırakırken, bu zorlu yılda insanlığın barışa yine uzak kaldığını gördük. Bütün dünya için istisnai bir yıl olan 2020’yi, hiç kuşkusuz pandeminin yarattığı olağandışı koşullar belirledi. Öte yandan pandemi, insanlığın barışa ve eşitliğe olan açlığını daha da belirgin hale getirdi.

  • Bu olağandışı koşullarda dahi, emperyalizmin saldırganlıkları yıl boyunca devam etti. Dünyanın dört bir tarafında halklar hastalıkla boğuşurken, emperyalist askeri faaliyetler olağan seyrinde sürdü. Ambargoya maruz kalan Venezuela, İran gibi ülkelerde salgınla mücadelede sıkıntılar yaşandı.
  • Bu tabloda sosyalist Küba, yine dünyanın yüz akı olmayı başardı. Sağlıkçılardan oluşan Henry Reeve Tugayı, bazı gelişmiş Avrupa ülkeleri dahil, salgın karşısında zor durumda kalan ülkelerin yardımına koştu. 3700’den fazla tugay üyesi sağlıkçı, 39 ülkede hastalıkla mücadeleye katıldı. Aşı dahil hastalıkla mücadele araçlarının sermaye sınıflarının elinde olduğu, bu alanda bile kâr güdüsünün hâkim kılındığı ortamda, Küba’nın çabası tarihsel bir anlam taşıdı. Türkiye Barış Komitesi’nin de üyesi olduğu Dünya Barış Konseyi ve başka çok sayıda kurum ile dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda kişi, bu çabaları dolayısıyla Henry Reeve Tugayı’nı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. ABD’nin Küba üzerinde uyguladığı abluka devam ediyor.
  • Pandeminin yarattığı büyük ekonomik sorunlara karşın, ülkelerin çoğu, bütçelerinden silahlanma için önemli paylar ayırmaya devam etti. Dünya çapında toplam askeri harcamalar 2 trilyon dolara yaklaştı. Bu devasa rakamın üçte birinden fazlasını ABD’nin yaptığı harcamalar oluşturuyor.
  • Yine 2020 boyunca askeri harcamaların anlamlı bir bölümü silahlanma yarışına ayrılmaya devam etti. Son yıllarda daha fazla ağırlık verilen insansız hava araçları giderek daha sofistike hale getirildi. Yıl içinde haberlere en fazla yansıyan yeni silah türü ise hipersonik füzeler oldu. Özellikle Rusya ve ABD hipersonik silah yarışını hızlandırdı. Her iki ülkenin en yetkili ağızlarından, bu silahların gelişiminin hangi aşamada olduğu, ne tür özelliklere sahip olduğu gibi bilgiler paylaşıldı.
  • Uzay araştırmalarına da askeri kaygılar gözetilerek hız verildi. ABD’de özel sektörün bir süredir yürüttüğü çalışmalar somut ürünlerini (özellikle SpaceX projesi ile) yine 2020’de vermeye başladı. ABD’nin 2019’un sonunda, Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olarak kurduğu Uzay Kuvvetleri faaliyetlerine başladı. ABD ile birlikte Rusya ve Çin, uzay çalışmalarını hızlandırdılar.
  • Emperyalizm, dünya çapında gerginliği körüklemeye yıl boyunca devam etti. ABD, koronavirüsü dahi malzeme yaparak Çin’e yönelik siyasi saldırıları artırdı. Bu ülke ABD tarafından baş düşman konumuna yerleştirilmeye devam etti. Benzer bir saldırganlık Rusya’ya karşı da sürdürüldü. İran, Venezuela gibi bir dizi ülke de bu saldırganlıktan payını aldı.
  • Venezuela’da, sonu gelmeyen darbe girişimlerine bir yenisi eklendi. Başkan Maduro’ya suikast düzenleme amacıyla kurulan ve ABD’li paralı askerlerin kullanıldığı komplo, Venezuela hükümeti tarafından ortaya çıkarıldı. Ülke üzerindeki ekonomik abluka ise bütün hızıyla devam ediyor ve ülke ekonomisi bundan olumsuz etkileniyor. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri halkın seçtiği Maduro hükümeti yerine, emperyalizmin kuklası konumundaki Guaidó’yu tanımayı sürdürüyorlar.
  • Filistin sorunu, ABD’nin öncülüğünde yürütülen ve “Yüzyılın Anlaşması” adı verilen süreçle yeni bir boyut kazandı. İsrail devletinin Batı Şeria’daki hukuksuz yerleşimlere verdiği öncelik devam ediyor. Öte yandan İsrail hükümeti, yine ABD’nin desteğiyle bazı Arap devletleriyle “normalleşme” adımları atarak Filistin meselesinde elini güçlendirmeye uğraşıyor. Özellikle Körfez ülkelerinin Filistin’i yalnızlaştıran bir tutum içerisine girdiği gözleniyor.
  • Bunun somut çıktılarından biri Fas örneğinde yaşandı. İsrail ile Fas arasında varılan normalleşme anlaşmasının hemen ardından İsrail, Fas’ın Batı Sahra’daki egemenliğini tanıdığını açıkladı. Bilindiği gibi Batı Sahra olarak bilinen bölgede 1976’da kurulan Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti topraklarının büyük bir bölümü, uzun yıllardır Fas işgalinde bulunuyor ve Fas bu toraklarda hak iddia ediyor. 2020’nin Kasım ayında Fas bölgede askeri hareketliliğe başlayarak yeni bir adım atmış oldu. Bölge halkı buna kendi gücüyle yanıt vermeye çalışsa da İsrail’in Fas’ın egemenlik iddiasını tanıması, Batı Sahra halkının meşru mücadelesine yeni bir darbe anlamına geliyor.
  • Ortadoğu’nun uzun süredir barışa hasret bölgelerindeki sorunlar 2020 boyunca da devam etti. Suriye topraklarının bir bölümünün yabancı güçlerin işgali altında olması ve ülkenin petrol kaynaklarının büyük ölçüde emperyalizmin kontrolünde olması durumu değişmedi.
  • Emperyalist güçlerin Irak’taki konumu ise yeni bir evreye taşınma eğiliminde. Geçtiğimiz Ocak ayında Irak Meclisi, yabancı askerlerin ülkeden çekilmesi yönünde bir karar aldı. ABD yönetimi önce bu talebe karşılık vermeyeceğini beyan etse de, Mart ayında ABD askerleri ülkeden kısmen çekilmeye başladı. Ancak tam çekilme henüz gerçekleşmedi. Kısa bir süre önceyse, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, ABD askerlerinin Suriye sınırına yerleşmesi talebinde bulundu. ABD güçlerinin bölgede kalmaya devam edeceği ortada.
  • Ortadoğu'nun bir başka savaş alanı olan Yemen'de çözüm yine uzak görünüyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere bir dizi aktörün savaşa doğrudan müdahil olması, hem savaşın sürmesi ve çok sayıda can kaybının yaşanmasına neden oluyor hem de ülkenin parçalanmışlık durumunu körüklüyor. Yalnızca 2020 yılında Yemen'de 20 bine yakın can kaybı yaşandı. Bu sayı, Afganistan'ın ardından 2020'de görülen en yüksek can kaybı. 
  • Türkiye'nin yakın çevresindeki bir başka kargaşa bölgesi olan Kafkasya'da, Dağlık Karabağ ve çevresinde kısa süreli bir savaş yaşandı. Bu savaş sonucunda Ermenistan, yaklaşık 30 yıl boyunca işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmeyi kabul etti. 7000'e yakın can kaybının yaşandığı savaşın ardından ilan edilen ateşkes devam ediyor. Ancak bölgedeki diğer güçlerin nüfuz alanında kalan karmaşık bir bölge olan Dağlık Karabağ'daki sorunun barış içinde çözülebilmesi için ciddi bir zaman ve çaba gerektiği açık. Emperyalizmin gölgesi bu bölgeye de düşüyor.
  • Libya’da savaşan taraflar arasında bir süre önce ilan edilen ateşkes, şimdilik devam ediyor. Öte yandan, derin anlaşmazlıklar ve dış güçlerin ülke üzerindeki müdahaleleri, sorunun çözümünün kolay olmayacağını ortaya koyuyor.
  • Doğu Akdeniz’de, doğal kaynaklar üzerinden başlamış olan gerilimli süreç son aylarda biraz yatışmış olsa da sorunun varlığı ortadan kalkmış değil. Emperyalist bir kurum olan Avrupa Birliği’nin kendi içindeki görüş ayrılıkları ve çok uluslu tekellerin çıkarları, meselenin bütünü üzerinde belirleyiciliğini korurken, on yıllardır süren Kıbrıs ve Ege sorunlarının hukuki zemini de varlığını sürdürüyor. Libya ve Doğu Akdeniz'de var olan ve her ne kadar doğal kaynaklardan kaynaklansa da daha geniş bir siyasi çerçeveye oturmuş olan gerilimlere, Türkiye sermaye sınıfı da müdahil olmaya devam ediyor. 
  • Çin’in giderek güçlenmesi karşısında emperyalizmin Asya’ya yüzünü daha fazla çevirmesinin, 2020’de de sonuçları oldu. Çin’i çevreleyen denizlerde var olan anlaşmazlıklar, ABD tarafından daha fazla gündeme getirildi. ABD donanması bölgedeki varlığını zaman zaman artırdı. Batı ülkeleri ile Çin arasında bir süredir yoğunlaşan ticaret savaşlarına, emperyalizmin bölgedeki müttefikleri olan Avustralya ve Yeni Zelanda 2020 yılında daha fazla müdahil oldular. Yine 2020’de, BM üyesi olmayan ve dünyadaki pek çok ülke tarafından tanınmayan Tayvan da emperyalizmin Çin’e yönelik siyasetin daha önemli bir kozu haline geldi.
  • Afganistan’daki kargaşa ve emperyalist askeri güçlerin varlığı sürerken, ülkedeki Avustralya ve Kanada askerlerinin işlediği sivil halka yönelik katliamları ve diğer savaş suçları, yeni kanıtlarla belgelendi. ABD askerleri bu ülkeden kısmen çekilirken, ABD’li yetkililer güçlerini tamamen çekmeyeceklerini açıkladı. 2020’de savaş ortamı nedeniyle ölüm sayısının en fazla görüldüğü ülke (20 bine yakın) Afganistan oldu.
  • Asya'da barışı engelleyen önemli sorunlardan birine kaynaklık eden Keşmir'de gerilim sürüyor. Bilindiği gibi Hindistan ve Pakistan, uzun yıllardır bu bölge üzerindeki egemenlik hakları nedeniyle çatışıyorlar. 2020'de Keşmir'deki can kaybının 700'ü aştığı bildirildi. 
  • Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2019’da yaptığı “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklamasının ardından ittifakın bir grup “akil insan”a hazırlattığı reform planı "NATO 2030", üye ülkelerin dışişleri bakanlarına sunuldu. Bir sonraki aşamada planın 2021’deki NATO Liderler Zirvesi’ne sunulması bekleniyor. Hazırlanan raporda her ne kadar önümüzdeki 10 yılda Rusya’nın ittifakın baş hasmı olacağı belirtilse de NATO’nun Çin’e ve onun askeri yükselişine odaklanması öneriliyor. Çin’e karşı NATO üyesi olmayan Avustralya gibi ülkelerle daha sıkı bağlar kurulması ve Çin’in uzay çalışmalarına da odaklanılması gerektiği belirtiliyor. 67 sayfalık raporda NATO’nun “uluslararası düzende daha büyük bir oyuncu” rolü üstlenmesi gerektiği öne sürülüyor ve “NATO Rusya’nın sürekli saldırganlığı ve Çin’in yükselişiyle sistemsel rekabetin geri dönüşünün damgasını vurduğu daha talepkâr bir stratejik ortamın ihtiyaçlarını karşılamak üzere kendisini uyarlamalı” deniliyor.
  • Öte yandan, 2020’nin en çok dikkat çeken gelişmelerinden biri, pek çok ülkede halkın sokaklara çıkarak toplumsal adalet taleplerini dile getirmesi oldu. Özellikle ABD’de, George Floyd’un polislerce hunharca katledilmesinin ardından başlayan protestolar, beklenmeyen boyutlara ulaştı. Diğer ülkelere de yayılan bu protestolar, tarihin en büyük çaplı grevine sahne olan Hindistan başta olmak üzere çeşitli ülkelerde emekçilerin haklarını savunmak amacıyla yaptıkları grevlerle birlikte, koşulların kötüleştiği dünyada toplumsal adaletin ne denli yaşamsal olduğunu, toplumsal adalet sağlanmadan barışın sağlanmasının mümkün olmayacağını bir kez daha ortaya koydu.

2021’in insanlığı barışa bir adım daha yaklaştırması umuduyla…"